logo

23 Nisan 2019

Yunus’un ve diğerlerinin nesi evrensel? (1)


Leyla İpekçi
l.ipekci@gmail.com

Elbette İslam adına kesip biçenler, katliam yapanlar fazlasıyla tasarımlanmış projelerdi her zaman. Elbette kışkırtıcılar iki tarafı provoke edecek eylemler çıksın diye bugün olduğu gibi her vakit devrede. Ta 90’larda düğmeye basılan bir ‘medeniyetler çatışması’ kurgusu için. Lakin birileri de bu oyuna geliyor işte. İslam adına yakıp yıkıyor.

Tevhidin ‘evrensel güzeli’ icra eden tabirine talip olanlar ise bambaşka bir irfan serüveni yaşıyorlar İslam’ın kalbinde. Bir büyüğümün tabiriyle “o tevhid ehlini, o hak dostunu sıksan içinden Resulullah çıkar, terörist değil!”

Dışarıdaki savaşı durdurmak için bir şey yapamazsak da, insanlık hakikatinin toz toprak medeniyetine dönüştürülme operasyonlarında en azından nefsimizi terbiye etmekle mücadeleye katılacağız, mücahade edeceğiz. İçimiz temizlendikçe toz toprak da kalkacaktır coğrafyamızdan. Lakin tevhid hakikatini ispat etmemiş olsak da, bize bilenlerin sözlerinden emanet alıp paylaşmak düşüyor.

***

Küresel hayatın bize pompaladığı tüketim kültüründe yaşıyoruz. Zamanın ruhu bu. Egoyu besleyen ve maneviyat yerine geçen gizli şiddet ve hazza dayalı bir üslup. Kendinden vermeyi değil, kendine katmayı hedefliyor.

Bizim tevhid kültürü ise her şeyi kendine almayı değil, kendine ait sandığın her şeyi vermeyi öğretiyor. O kadar ki, sevdiğine sana ait olan her şeyi verdiğinde artık sen o olacaksın. “El fakr-u fahri” diyen Resulullah, fakir yaşayın demeyi kast etmiyordu. Gönlünüze koymayın dünyayı. Sizin olmadığını bilerek harcayın parayı. Mülk sizin değil demekteydi benim aciz kelimelerimle.

Ölmeden önce nefsinizi muhasebeye çekin, ölün! Buyuruyor. Yani sende sana ait olduğunu sandığın hiçbir şey olmadığının şuuruna varma yolculuğu yaptırıyor tevhid eğitimi. Yokluk bilincinden bahsediyor. Canın bile sana ait olmadığını anlamaktan.

“Allah vardı ve O’nunla beraber hiçbir şey yoktu” kelamının katmanlarıyla her talip olana kendi hayatından yaptırıyor tefsirini. Varlığın Hakla kaim olduğunu nefsinde ve eşyada ispat etme yolculuğu diyor buna bilenler.

Yani bu eğitimin tatbikinde ben’i sen yapmak var. Kendinde sana ait müstakil benliğin olmadığını ispat etmek. Benliğin olduğu sürece ‘Allah’ın birliğini’ yani tevhidi kanıtlamak mümkün değil. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi, bir bilsek en büyük günah benliğimiz. Ki şirk ile gelmeyin kelamının da şartı bu.

Kuran’da belirtilen yedi nefis mertebesinde süluk edilerek, bir hakiki mürşid (Resulullah emanetinin temsilcisi) ile nefsini ‘emmare’ mertebesinden kamile mertebesine miraç ettirme ameliyesini gerçekleştirmekten bahsediyor işin ehli.

Zira dini ibadetleri yapınca değil, nefsini terbiye (Müslüman edince) ‘güzel ahlak’ üzere tamam oluyor din. Kişide dinin ‘tam model’ tecelli etmesi; canlı Kuran! Yunus’un tabiriyle “Kuran okuyan Kendi / Kendi Kuran içinde…”

Aslımıza dönme yolculuğunda tevhid eğitimi hem farz ham nafile! Anlayacağımız, kimileri evrensel değil, demode olarak bakacak bu tevhid yolculuğuna. “Leyla hanım, gına geldi evrensel kelimesinden, Yunus’un nesi evrensel” diye isyan edecek, hor görecek! Her şey yerli yerince. İnkâr etmek de bu insan olma serüveninde bir merhale. Dışında değil.

***

Evet. Bugün refaha eren uygar insan dünyanın geri kalanlarına öteki olarak bakıyor ve ötekileri kendine benzetmeye çalışıyor, çünkü bilinçaltında veya aleni olarak doğru olan benim diyor.

(Bunu sadece refaha eren değil, her birimiz yapıyoruz kendi meşrebimizce. Doğruyu bilip karşındakini hizaya çekme, benlik zaafıdır.)

İşte bireycilik bu zaafı modern dünyada daha da körükledi. Bireyi benliğinden ibaret bıraktı ve onun ilahi kudretini gökyüzüne hapsederek, ilahi olanla beşeri olanı birbirine zıtmış gibi ayırdı. Benliğin ilahi bağını koparınca ben egodan ibaret kaldı. Yani varlığı algılama düzeyimiz egoya hapsoldu. Nefs-i emmare düzeyine.

Ve tabii ben varsa, gerisi ‘öteki’ oldu! ‘Öteki’ ben’den ayrı olunca elbette onun işgali, sömürülmesi meşru hale geldi. Benim de gençliğimde aldığım hümanist eğitim ben’deki sen’i keşfetmeye ve bütünleşmeye götürmüyor. Ben ile sen’i ayırarak sen’i ‘öteki’ olarak görmeye yöneltiyor bizi.

Evet sen ve ben diye iki müstakil varlık olarak hakikate bakınca: ‘Öteki’ -benlik kibri gereğince- ‘düşman’ oldu. O halde onu hizaya çekmek, ona hükmetmek, zulmetmek, onu sömürmek, işgal etmek meşru hale geldi yönetmek isteyenlerin elinde. Medeniyetler çatışması projesini uygulayanların istediği buydu zaten.

***

Halbuki bizim tevhid kültürümüzde O; hem her şeyde her zerrede mevcuttur, hem de O’nu hiçbir şeyle sınırlayamazsın, şudur diyemezsin. Yoksa O olmayan bir şey kalır dışarıda. Tevhid eğitimi işte varlığın her şey dahil bir bütün olduğunu ispat etmekle / yaşamakla gerçekleşiyor. Zihinsel felsefi bir eğitimden ibaret değil.

Tevhid hakikatinde ‘öteki’ diye bir algı yok. Tek öteki olan: Henüz terbiye görmemiş nefsimiz. Yani kötü huylarımız zaaflarımız. ‘Nefsin sana düşman olarak yeter’ der Niyazi Mısri. Kin kibir kıskançlık öfke hırs riyakarlık açgözlülük yalancılık gibi. Bunları giderdikçe varlığın esrarına yaklaşılır bu eğitimde.

Varlığın ‘bir’ olduğunu nefislerinde ve eşyada (enfüs ve afak) kanıtlayan erenler yani bu vahdet bilincine yaklaşan kâmil insanlar hangi inançtan hangi milletten gelirse gelsinler, insanlığın anadilini, gönül dilini konuşurlar. Ve kullandıkları dili kanatlandırır, kelimelerin anlamına miraç ettirirler. İşte Yunus bunlardan biridir. (Devam edeceğim inşallah.)

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » »
Share
498 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...