logo

06 Mart 2019

YÖK ne yapıyor?


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç her yıl üniversitelere ‘başarı karnesi’ verileceğini açıkladı. Çok istiyorum ki bu son derece önemli girişim medyada soğukkanlılıkla, akademik dille tartışılsın. Aşırı derecede politize olan, düşman kamplar gibi kutuplaşan toplumumuzda biraz da insanlara asıl beka meselemizin eğitim ve hukuk olduğu anlatılsın…

Evvela şunu önemle belirtmek isterim: Üniversitelerde geçerli tek ölçü akademik liyakat ve akademik etik olmalıdır. Siyaset, ideoloji, yandaşlık, akrabalık, eş dost ve çıkar ilişkileri gibi faktörler ne kadar etkili olursa, üniversite o kadar yozlaşır.

Dünden dersler

Osmanlı medreselerinin çöküş sebeplerinden biri, o zaman “performans denetimi” bilinmediğinden, giderek liyakatin kaybolmasıydı. Modern bilimlerin fark edilememesi bir tarafa, hükümdarın ve çevresinin gözüne girmek, çoluk çocuğa makam vermek, eş dost atamak gibi davranışlar Osmanlı medresesini kendi çizgisinde de çöküşe sürüklemişti.

17. yüzyılda Hezarfen Hüseyin Efendi bu gibi sebepler yüzünden medresenin bozulduğunu anlatırken okumayan, kitap yazmayan sözde âlimlerin çokluğundan yakınıyordu: “Zamanede okumak yazmak vâdileri bilkülliye (tamamen) metruk olmuştur…”

Tabii çağımızda çok değerli devlet ve vakıf üniversitelerimiz vardır. Ama tarih ve dünya pratiği göstermektedir ki, siyasi ve ideolojik yandaşlık, eş dost kayırmacılığı gibi davranışlar ve baskılar bilim hayatına çok zarar vermektedir.

Prof. Joseph Sziliowicz YÖK öncesi üniversitelerimiz hakkındaki raporunda siyasallaşma ve ideolojinin “akademik hayatı gerçekten imkansız hale getirdiğini” yazmıştı.

‘Seçkinci’ yaklaşım

Prof. Saraç’ın açıkladığı ölçülere biraz da bu gözle baktım; üniversitelerde siyasallaşmaya, kayırmacılığa mı, yoksa akademik kalite yükselmesine mi yol açacak?..

Üniversitelerin başarısını ölçmek üzere Prof. Saraç’ın açıkladığı “5 ana başlık” şunlar: Eğitim ve öğretim… Araştırma geliştirme, proje ve bilimsel yayın… Uluslararasılaşma… Bütçe ve finansman… Topluma hizmet…

Bu başlıklar altında 42 gösterge yer alıyor: Öğrencilerin mezuniyet sonrası merkezi sınavlardaki başarısı, doktora çalışmaları, akademik ödüller, yayınlar, Ar+Ge çalışmaları, projeler, uluslararasılaşma yani yabancı öğrenci ve öğretim elemanı sayısı, teknokentlerde öğrenci sayısı…

Prof. Saraç, “popülist ve pragmatist yaklaşımlardan uzak durmak gerektiğini” söylüyor, “YÖK olarak başarı odaklı seçkinci bir yaklaşımla konuya baktıklarını” belirtiyor.

Siyasette seçkincilik anti demokratiktir fakat merhum Mümtaz Tarhan hocamızın elli yıl önce yazdığı gibi, akademik hayat elbette ‘seçkinci’ olmalı, ülke kalkınmasına lokomotif olacak seçkinleri yetiştirmelidir.

İşte YÖK, “100/2000 Projesi” ile Türkiye’nin geleceği yani bekası için gerekli olan öncelikli bilim dallarını özel burslarla teşvik ediyor: Nanoteknoloji, yenilenebilir enerji, doku mühendisliği, sürdürülebilir etkin tarım gibi dallarda başarılı doktora öğrencilerine özel burs veriyor. Böyle 2000 öğrenci doktora yapıyor.

Reform ihtiyacı

Makro düzeyde, YÖK’ün asıl bu işlere bakacak bir koordinasyon ve kalite kontrol organı olması, üniversitelerin tek tip olmayıp çeşitlenmesi, akademik özgürlüklerin eksiksiz gerçekleşmesi, YÖK’te siyasi atamaların değil, yine liyakate göre akademik camianın yüksek oranda temsili gibi reformlar lazımdır.

Bunu yıllardan beri yapamadık.

Bugünkü durumda Prof. Yekta Saraç’ın başlattığı “araştırma üniversiteleri” uygulaması ve açıkladığı ‘karne’ kıstasları titizlikle uygulanabilirse siyasi ve ideolojik kadrolaşma, eş dost kayırma, düşük kalite gibi marazlar zamanla asgari düzeye iner…

Akademik kalite de yükselir.

Açıklanan 42 kıstasın tamamı isabetli midir? ‘Kontenjan doldurmak’ bir akademik kıstas mıdır? Araştırma üniversiteleriyle normal üniversitelerin, ‘ulusal’ üniversitelerle bölge kalkınması amaçlı üniversitelerin farklı kıstaslarla ölçülmesi de gerekir.

Bu konular akademik camiada çok sesli müzakerelerle olgunlaştırılmalıdır.

Prof. Saraç’ın başlattığı programlar kamuoyunca desteklenmeli ve nasıl uygulandığı kamuoyunca denetlenmelidir.

Diyorum ya, Türkiye’nin bekası eğitim ve hukuktadır.

(KARAR)

Etiketler: » » » » »
Share
587 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...