logo

08 Kasım 2019

Yemen’de BAE-Suud anlaşması


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Uzun süreden beri iç savaşla sarsılan ve bir türlü istikrara kavuşamayan Yemen’de, çatışmalardan biriyle ilgili olarak Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 5 Kasım Salı günü bir anlaşma imzalandı. Ancak bu anlaşmanın ülkedeki asıl meseleyle ilgili olmadığını, dolayısıyla iç savaşı bitirmediğini başta belirtelim. Bunun ayrıntısından birazdan söz edeceğiz.

Anlaşma, ülkenin güneyinin kuzeyinden ayrılarak geçmişte olduğu gibi bu bölgede ayrı bir devlet kurulmasını isteyen o yüzden ayrılıkçı grup olarak nitelendirilen ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından da güçlü bir şekilde desteklenen Güney Geçiş Konseyi ile Suudi Arabistan hükümeti tarafından desteklenen Cumhurbaşkanı Abdurabbih Mansur liderliğindeki Aden hükümeti arasında imzalandı. Bu yüzden, normalde Yemen içinde çatışan iki taraf arasında imzalanmış olmakla birlikte biz bunu BAE-Suud anlaşması olarak niteliyoruz.

Anlaşmaya meşru hükümet olarak nitelendirilen Aden hükümeti adına Başbakan Yardımcısı Salim El-Hanbeşi, Güney Geçiş Konseyi (GGK) adına ise Başkanlık Konseyi üyesi Nasır El-Habci imza attı. İmza töreninde BAE’nin ve Abu Dabi’nin emirinin veliaht prensi Muhammed bin Zayid Âli Naheyan, Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed bir Selman ve Aden hükümetinin Cumhurbaşkanı Abdurabbih Mansur El-Hadi de hazır bulundu.

Başta da belirttiğimiz üzere bu anlaşma Yemen’deki asıl iç savaşı ve temel sorunu çözen bir anlaşma değil. Çünkü asıl sorun Sana’yı kontrol altında tutan ve İran tarafından desteklenen Husi örgütü ile Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez Koalisyonu tarafından desteklenen Aden hükümeti arasında sürmekte olan savaştan kaynaklanıyor. Fakat ülkenin güneyinde ayrı bir devlet kurmak için GGK çatısı altında BAE destekli bir milis örgütünün ortaya çıkarak Aden hükümetine karşı silahlı çatışmalara girmesiyle ikinci bir iç savaş ortaya çıkmıştı. 5 Kasım’da imzalanan Riyad Anlaşması da işte bu ikinci iç savaşı bitirmeyi amaçlıyor. Husi örgütüyle Aden hükümeti arasındaki çatışmalar, anlaşmazlık ve sorun ise sürüyor. Dolayısıyla Riyad Anlaşması ülkeyi genel anlamda bir barış ortamına ve istikrara zaten kavuşturmuş değil. Ama sadece güney sorununun çözülmesi konusunda yeterli olup olmayacağı hakkında da ciddi tereddütler var.

Anlaşma en başta, BAE’nin desteklediği ayrılıkçı GGK’nin Aden hükümeti ve onun arkasında duran Suudi Arabistan tarafından resmen tanınması ve hükümete bağlı siyasi ve askeri mekanizmaya da tam ortak yapılması anlamına geliyor.

Anlaşmada Aden’de en az 24 bakanlı yeni bir teknokrat hükümetinin oluşturulması ve bakanlıkların yarısının güneylilere verilmesi kararlaştırıldı. GGK’ne bağlı milis güçler de İçişleri ve Savunma bakanlıkları bünyesinde yapılandırılacak. Böylece bu konsey ülkedeki askeri yapılanmada ve güvenlik teşkilatında aktif bir konuma gelmiş olacak. Aynı zamanda cumhurbaşkanının anlaşmadan sonraki 15 günlük süre içinde güney illerine yeni valiler ve emniyet müdürleri ataması gerekiyor.

Ancak güneyde siyasi faaliyet yürüten tek örgüt GGK değil. Bu örgüt biraz BAE’nin askeri, siyasi ve maddi desteği sayesinde güçlenmiş ve öne çıkmış durumda. Ama bölgede başka yapılanmalar da var ve bunlar güneyle ilgili olarak sadece GGK’nin muhatap alınmasından, kendilerinin yok sayılmalarından rahatsız olduklarını ortaya koydular.

Anlaşmanın aynı zamanda Yemen’i bölme planının bir başlangıcı olduğuna da dikkat çekiliyor. GGK de zaten güneyin bağımsız olmasını amaç edinmiş bir örgüt.

Dolayısıyla anlaşma belki şimdilik Aden hükümetiyle güneydeki ayrılıkçı milis hareketi arasında çatışmalara son verebilir. Ama güney sorununu çözüme kavuşturmak için de yeterli bir çerçeve oluşturmuyor.

Yemen’deki güney sorununun mahiyeti hakkında ise müteakip yazımızda bilgi vermeye çalışacağız.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
395 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...