logo

04 Eylül 2019

Yargıtay başkanı niye gecikti?


Elif Çakır
e.cakir@gmail.com

2015 yılında yüksek yargı başkanlığına seçilen ve şimdiye kadar dört kez adli yılı açış konuşması yapan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, ilk kez “hakimlerin coğrafi teminatı” ilkesine vurgu yaptı.

 

Beştepe’de düzenlenen adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada “Yargının, tüm güç odakları karşısında bağımsız olması hukuk devletinin değişmez ilkesi ” olduğunu söyleyen Sayın Cirit, hakimlerin coğrafi teminatının mutlak gerekliliğini şöyle anlatıyor:

 

“Kişi hak ve özgürlüklerinin temel güvencesi olan bağımsız yargı yoksa, hukuk devletinin varlığından söz edilemez. Adalet arayan herkesin sığınacağı son merciin bağımsız, tarafsız ve adil işleyen yargı sistemi olduğu daima hatırlanmalıdır.

 

***

 

Bu bağlamda hakimlerin coğrafi teminatının olması, yargının bağımsızlığının güçlendirilmesi açısından olumlu bir adımdır.” (2 Eylül 2019)

 

Hakimlere coğrafi teminat nedir?

 

Bir hakimin görevini yaparken huzur ve güven içerisinde olmasıdır. Örneklendirelim: 1. Bölge kategorisinde yer alan İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerde görev yapan bir hakimin, baktığı bir davada vereceği kararın neticesine göre 5. Bölge kategorisinde yer alan Bayburt, Batman, Muş gibi illere bulundukları yerdeki görev süreleri dolmadan atanamamasıdır.

 

Anayasamızın 138’inci maddesinde “hakimlerin bağımsızlığı” ve 139’uncu maddesinde ise siyasi otoriteler ve diğer baskı güçleri tarafından “azledilme”, “emekliye sevk edilme” gibi hakimlerin üzerinde oluşacak baskının önüne geçerek hakimleri güvence altına alan “hakimlik teminatı” ilkesi düzenlenmiştir.

 

Yani Anayasamıza göre bir hakim vereceği karardan dolayı “azledilemez”, “emekliye sevk edilemez” ve “aylık ve ödeneklerinden yoksun” bırakılamaz. Ancak Anayasamızda egemen güçlerin hoşuna gitmeyecek bir karar veren güzel şehirde yaşayan bir hakimin kendisini koşulları iyi olmayan bir şehirde bulmasının önüne geçecek bir düzenleme yoktu.

 

Ülkemizde hakimlerin coğrafi teminatı olsaydı…

 

Mesela ülkemizde hakimlerin coğrafi teminatı olsaydı, Enis Berberoğlu davasındaki İstinaf Hakimlerinin yerleri değiştirilmezdi.

 

Mesela Soma Katliamı Davasını yürüten, dosyayı en iyi bilen, dosyaya gerek teknik olarak gerek ceza hukuku anlamında toplumun güvenini kazanmış olan, mağdur ailelerinin ve avukatlarının “Mahkeme heyeti özlemini duyduğumuz bir hakimlik performansı gösteriyor” dedikleri hakimlerin yerleri değiştirilmezdi.

 

Mesela Bylock tek başına delil değildir diyerek ilk doğru kararı veren Gaziantep ve Antalya Ağır Ceza hakimlerinin yerleri değiştirilmezdi. 3 Ocak 2018 tarihli “Demek ki, telefonunda her ByLock çıkan..” başlıklı yazımda belirttiğim gibi bu iki hakimin kararlarına uyulmuş olsaydı devlet 11 bin 480 kişiye ‘pardon’ demek zorunda kalmayacaktı.

 

Mesela HSK’nın bir “yaz” kararnamesi olurdu bir de “güz” kararnamesi. Son dört yılda HSK’nın hakimlerin ve savcıların yerlerini değiştirmek için kaç kararname çıkarttığına bir bakın. Mesela hangi davada hangi kararı veren hakim ve savcılar nereden nereye gönderilmişler?

 

Mesela hakimlerin coğrafi teminatı olmuş olsaydı, tarafsız ve bağımsız hakemlik yapacak bir yargı sistemimiz olmuş olsaydı, hakimlerimiz terazinin bir kefesine “hukuku” koyduklarında karşılarına diğer kefesinde “kötü bir şehre nakledilme cezası” ihtimali çıkmamış olsaydı Osman Kavala davasına bakan hakimler davayı bu kadar uzatırlar, Osman Kavala’yı üç yılı aşkın süredir cezaevinde bekletirler miydi?

 

Mesela HSYK eski başkanı İbrahim Okur’un davasında hukuki garabetler yaşanır, dava bu kadar uzatılır mıydı?

 

Hakimlerin coğrafi teminatının ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır.

 

Şunu söyleyebilirsiniz. Hakimlerin coğrafi teminatını yasalaşmış olması adalet sorunlarını çözecek mi?

 

Çözmeyebilir. Çünkü bizim yargı sorunlarımız kanun ve yasa eksikliğinden kaynaklanmıyor. Nitekim ülkemizin saygın ceza hukukçularından Prof. Adem Sözüer “Türkiye’nin yaptığı reformları ne kadar hayata geçirdiği önemli. Çok fazla kanuni düzenlemeye ihtiyaç yok. Sorun uygulamadadır” diyor. (3 Haziran, Hürriyet)

 

Ben de böyle düşünüyorum.

 

***

 

Yargıya güvenin yüzde yirmilere düştüğü, mahkemelerin AYM kararlarına uymayacaklarını söyledikleri bir dönemden geçiyoruz.

 

AB, AB Konseyi, Venedik Komisyonu gibi kurumların raporlarında Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili sorunların olduğu yazıyor.

 

AB İlerleme Raporlarında Türkiye’nin adalet, demokrasi, hukuk gibi alanlarda geriye gittiği ve geriye gitme sebepleri anlatıyor.

 

Durumumuz ortada iken elbette ki “hakimlerin coğrafi teminati” ilkesi gibi yargı sorunlarının çözümüne katkı sağlayacak, yargı verimliliğini artıracak adımların atılması önemlidir.

 

Ancak ben yine aynı soruyu sormak istiyorum:

 

Yargıtay Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit “coğrafi teminat” ilkesini dile getirmek için 2015 yılından bu yana neyi bekledi?

 

Ya da ne zaman dile getirebildi diye soralım:

 

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ‘coğrafi teminatı’ dile getirdikten sonra:

 

“Hakim bağımsız ve tarafsız olmak zorunda. Anayasa, hukuk ve vicdanından başka bir yerden talimat almamalı. Böyle ‘acaba tayinim çıkar mı? Şu olur mu?’ ya da ‘bir dosyayla uğraşırken tayinim çıkarsa yarım kalır’ şeklindeki düşünceye son vermek için görev yaptığı yerde tayininin çıkmaması anlamında bir teminat öngörülüyor.” (26 Mart 2019)

 

Hükümetin açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde “hakimlerin coğrafi teminatı” ilkesi yer aldıktan sonra.

 

“Kamuoyu tarafından yıllardır önemli bir ihtiyaç olarak dile getirilen coğrafi teminatın (yer güvencesi) sağlanmasıdır. Coğrafi teminat, yalnızca hakim ve savcıların endişe duyulmadan yargısal faaliyetlerini sürdürmesi yönünden değil, yargısal verimliliğin artması açısından da önem taşımaktadır.” (29 Mayıs 2019/ Yargı Reformu )

 

Hukuk devletinin varlığını korumak için, hukukun üstünlüğü ilkesinin hakim kılınması için en çok mücadele etmesi gereken yargıçlardır.

 

Peki bu durumda “hakimlerin coğrafi teminatı” ilkesini gündeme getirmek, bu ilkenin elzem bir ihtiyaç olduğunu söylemek için neden Yargı Reformu’na ya da Adalet Bakanı’na bakılır?

 

Velhasıl kelam…

 

1943 yılından bu yana devam eden bir adli yıl açılış törenini geride bıraktık ve bir Yargıtay Başkanının daha adli yılı açış konuşması bir yandan Yargıtay’ın sitesinde yerini alırken bir yandan da tarihe geçmiş oldu.

 

(KARAR)

Etiketler:
Share
430 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...