logo

07 Aralık 2018

Yargı herkesin derdi ama…


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

“Adalet bir gün herkese lâzım olabilir” diye bitiriyor yazısını Aydın Ünal, Yeni Şafak’ta. (6 aralık 2018)

Türkiye’den Fuat Uğur’un “Yargıyı küçümseyen siyaset çuvallar” başlıklı yazısının son bölümü ise şöyle:

“Türkiye’de 18 bin hâkim ve savcı var.

Onlar hakkında gelen şikâyet sayısı ne kadar biliyor musunuz? Tam 20 bin.

Adalet Bakanlığı ve HSK bünyesinde ise yalnızca 250 müfettiş var. O müfettişler ne yapsın? Denetime kalksa yıllar sürer. O yüzden herkes koyver rahvan gitsin modunda.

Oysa hâkim ve savcılar kamu gücü kullanan kişiler. Hızlı ve doğru kararlar verilebilmesi için güçlü bir teftiş sisteminin kurulması gerekir. Bir önemli söz var adliyelerde:

“Hâkim ve savcılar teftiş görmezlerse mesleğin kokusunu alamazlar.”

Eğitim, iş yeri eğitimi desen keza hiç yok.

Bir yanda küstürülmüş yargı mensupları, diğer yanda kripto FETÖ’cüler, öte yanda da hiçbir deneyimden, eğitimden geçmeden kura ile hâkim ve savcı yapılmış çoluk çocuk.

Bu nedenle Beykoz’daki değnekçiyle ilgili karara da, karısını sakat bırakan adama verilen bir ay cezaya da, Ahmet Küçükbay, Ömer Faruk Kavurmacı, Abdülhakim Coşkun, Zindaşti gibi onlarca FETÖ’cünün serbest bırakılmasına da şaşırmamalı.

Erzurum’a göndermek ceza mı ödül mü?

Adliyelerdeki yolsuzlukların bahsini bile açmadım farkındaysanız.

O ayrı bir fasıl…” (6 Aralık 2018)

***

Ne anlıyoruz bunlardan?

Aydın Ünal “Adalet bir gün herkese lâzım olabilir” derken, bize, hepimize adeta “Siz bugün adaletteki problemleri, adaletsizlikleri önemsemeyebilirsiniz, ama yarın sizin için de adalet gerekebilir” diyerek, normalde bizim çıkar duygumuza hitap ediyor ve “Bari bu kaygıyla ilgilenin adaletin sorunlarıyla” demek istiyor. Yazar belli ki, bugünün getirdiği adalet sorunlarından yola çıkarak değerlendirme yapıyor.

Fuat Uğur da açık açık yargıda yaşanan çarpıklıklara işaret ediyor ve bu çerçevede “hakim yapılmış çoluk çocuk” diye bir olguyu gündeme getiriyor. Yazının başlığına baktığınızda siyasetin yargıda olan biteni küçümsediği gibi bir değerlendirmesi bulunduğunu anlıyorsunuz.

Bir de Habertürk’te Doğu Perincek’in söylediği “Hukuk siyasetin köpeğidir” cinayeti var.

Hukuk deyince nerelerden nerelere gidiyoruz.

Elif Çakır’ın dün Karar’da çıkan “Yargıya güven” başlıklı yazısını okuyunca Ankara’da yapılan Yargı Reformu Stratejisi toplantısını takip edemediğime hayıflandım. Toplantıdan kamuoyuna daha önce Adalet Bakanı Abdülhamid Gül’ün “Yargı sık sık ‘Pardon’ dememeli ” sözü yansımıştı ve ben onu Karar’daki “Pardon, çok pardon” başlıklı yazımla değerlendirmiştim. Toplantıya Oltan Sungurlu’dan’dan Sadullah Ergin’e, Cemil Çiçek’e, geçmiş dönemlerin Adalet Bakanları da katılmışlar ve birer değerlendirme konuşması yapmışlar.

Konuşmalara yansıyan problem başlıklarını Elif Çakır şöyle sıralıyor:

-Yargıya güven sorunu varn.

-Yargıda kalite sorunu var.

-Yargının tarafsızlık ve bağımsızlık sorunu var.

-Son dönemde iyice artan adalet sorunları var.

-Çok kolay tutuklamalar yapılıyor ve bu ülkenin hukuk devleti ilkesine zarar veriyor.

Cemil Çiçek toplantıda “Meteoroloji hata yapar ama yargı hata yapamaz. Devlet adalet konusunda hata yapamaz. Bizim yargımızın en büyük sorunu ideolojik bağnazlıktır. Yargı siyasallaşmamalıdır. Yargının ideolojik bağnazlıktan kurtulması lazım” demiş.

Anlaşılıyor ki dünkü bakanlar, bugünkü bakanlar…. yazarlar çizerler…. herkes her şeyi görüyor, biliyor.

Ama yine Cemil Çiçek’e atfen söyleyelim, “yargı sorunu 30 yıllık değil 400 yıllık bir sorun. Koçibey’in, Katip Çelebi’nin siyasetnamelerine yansıdığı gibi…”

Ve “Adalet mülkün temelidir” özdeyişini bizim kültürümüzün dünya kültürüne armağan ettiğini bile bile “Türkiye’nin adalet düzeninin kestiği parmak acıyor.”

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » »
Share
547 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...