logo

Vaktiyle sormadığımız sakıncalı sorular


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

70’li yıllarda solda fraksiyonlar vardı. Dev-Sol, Dev-Yol, Enver Hocacılar, Maocular falan filan… Meraklıları 49’a kadar sayarlardı fraksiyonları.

Aslında bizde de fraksiyonlar var(dı) ve sayısı solcularınkinden hiç de az değil.

Partiler, cemaatler, tarikatlar, kimileri derneklerle kimileri vakıflarla hatta dergi veya gazetelerle temsil edilen irili ufaklı gruplar.

Her biri isimleriyle hatta birçoğu liderlerinin simasıyla gözümün önüne geliyor.

Fakat dünyada ‘Siyasal İslam’ tabir edebileceğimiz, İslam’ın siyasi yönüne vurgu yapan iki ana akım vardı. Hatta Türkiye’deki Milli Selamet hareketini ilave edersek -ki etmemiz gerekir- üç ana akım.

Biri Mısır’da Hasan el-Benna öncülüğündeki İhvan-ı Müslimin, ikincisi Pakistan’da Mevdudi öncülüğündeki Cemaat-i İslami.

Bunlara sonradan Sünni dünyada da belli ölçüde karşılık bulan İran İslam Devrimi eklendi.

Afgan Cihadı da İran’la hemen hemen eşzamanlı olarak bizim dünyamızda yeni ideolojik çizgiler oluşturdu.

Bizler Türkiye’de bu andığım siyasi çizgilerin hepsinin etkilerine açıktık. Hatta açıktan da öte istekliydik.

Hasan el-Benna çevirileri, Seyyid Kutub, Said Havva, Mevdudi, Ali Şeriati ve İran’ın ‘Ruhani’ ideologları…

Hepsiyle az veya çok etkileşimimiz olmuştur.

***

Kitaptan anladığım kadarıyla Türkiye’deki Milli Selamet veya daha sonraki Refah hareketi hariç bunların hepsiyle teşrik-i mesaisi oluyor Serdar’ın. İhvan’dan ve Cemaat’ten çok etkileniyor.

Bu hareketlerle kendince bir hesaplaşması var.

“Sürekli Seyyid Kutub’un Fi Zilal adlı tefsirini okuyor ve Müslüman Kardeşler’in sloganlarını haykırıyorduk: Allah gayemiz, Resul önderimiz, Kur’an anayasamız, cihad yolumuz, Allah yolunda ölmek en yüce emelimiz.”

Serdar bu şiarlara şöyle bakıyor:

“Düşünüyorum da ben ölmek isteyenler arasına katılmak istemiyorum. Allah için yaşama seçeneğini tercih ediyor ve Allah’ı gayem olarak değil yaratıcım olarak anlıyorum. Kur’an’ı anayasamız olarak görmek için hayalimi çok fazla zorlamam gerekiyor. Çünkü hukuk dinamik ve değişken bir kurumdur. Kur’an’da oldukça az sayıda hukuki kural yer almaktadır. Kendisini ebedi rehberlik kitabı olarak tanıtan Kur’an, sabit kurallar setine indirgenemez.”

Ziyauddin Serdar İslam dünyasında yaşamış ve yetişmiş bir ‘İslamcı’nın olmakta zorlanacağı kadar soğukkanlı ve serbest.

Biz böyle değerlendirmeler yapmadık, yapanlara da kulak asmadık.

Acaba iyi mi ettik, kötü mü ettik?

Mevdudi’ye de eleştirileri var Serdar’ın.

Öğrenciler Mevdudi’ye soruyor: Gerçekten silahlı devrim yoluyla bir İslam Devletinin kurulabileceğine inanıyor musunuz?

Mevdudi hiç tereddütsüz “Bunun bizim için doğru yol olduğunu düşünmüyorum” diyor.

Mevdudi bu görüşünü çok güzel gerekçelendiriyor. Kitapta uzunca bir paragraf yazmış. Serdar da beğeniyor bu görüşleri.

Ancak bir sorun var.

***

“Mevdudi’nin toplumu, ekonomiyi, politikayı ve uluslararası ilişkileri kapsayan bütüncül bir sistem olarak İslam’ı betimlemesi bana ütopuk görünüyordu.”

“Yüzyıllar boyu bütün toplum için etkin bir işlev görmeyen eski hukuk sisteminin raftan indirilip tozları alındıktan sonra hiçbir şekilde henüz çözülememiş ve en gelişmiş toplumlarda bile samimi tartışmalara konu olan yönetim, kalkınma, modernite gibi karmaşık sorulara cevap sağlaması mümkün müydü?”

Bu sorular da cesurca sorular.

Ama sorulması gereken sorular.

Eğer cevabımız ‘evet’se, gereğini yapmıyoruz, dolayısıyla ‘zarf’ın üstüne bir slogan yazıyoruz, (Belki ‘İslam gelecek vahşet bitecek’ gibi bir slogan) zarfın içini boş bırakıyoruz.

Serdar’ın bir eleştirisi de kadın konusunda.

“Her şeyden de öte Mevdudi’nin kadınlar konusundaki görüşlerinden çok rahatsız oldum. (…) Mevdudi’nin içinde yaşadığımız dünyayı, hatta bırakın dünyayı annem ve kız kardeşimin bakışı ve tavırlarını kesinlikle anlamadığı gibi, öğretmenler, hemşireler, çeşitli görevlerdeki memurlar, sınıf arkadaşlarım ve diğer öğrenciler arasındaki çeşitli kadınları da hiç anlamadığını açıkça görmüştüm.”

Zannediyorum, bilhassa bu son eleştiri, sadece merhum Mevdudi’ye değil, müslüman entelektüellerin (münevver mi demem gerekiyordu? Münevver de, kullanıldığı anlamıyla tarihi biraz eski de olsa icat edilmiş bir kelime değil mi?) hepsine yöneltilebilir.

‘Cenneti Arayan Adam’ı fazla uzattığımın farkındayım. Fakat önemli bulduğum bir iki nokta daha var.

Müsaade ederseniz onları da aktarıp bitireyim.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
438 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...