logo

08 Mart 2019

Türkiye’nin bekası


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Türkiye bir muz cumhuriyeti, bir aşiret devleti değildir. Köklü tarihe ve kurumlara sahip bir ülkedir.

Ekonomik ve sosyal düzeyi ve savunma kudreti itibariyle de bu coğrafyada çok önemli bir güçtür.

Daha bir yıl önce dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olduğumuzu söylemiyor muyduk?

Böyle bir ülkenin bekası, belediye seçimlerine bağlı olamaz.

Elbette ağır sorunlarımız var: Terörle mücadele gibi; fakat Türkiye kırk yıldır terörle mücadele ediyor, hiçbir zaman zaafa düşmedi.

Bugün ekonomik kriz var ama geçmişte de krizler yaşadık, krizlerden reformlarla güçlenerek çıktık. 1980’de 24 Ocak Kararları, 2001’de finans sektörü reformları gibi…

Bugün Türkiye 170 milyar dolar ihracat yapıyor ve krize rağmen güçlü bir finans sektörüne sahip bulunuyorsa o reformların bunda payı büyüktür.

‘Sosyal yarılma’

O reformlar ekonomik akılla başarılmıştı. Bugün de beka paniğine kapılmadan rasyonellikle davranmak zorundayız.

Ama MHP lideri Bahçeli’nin deyimiyle “sosyal yarılma” halinde kutuplaşmış bulunuyoruz maalesef.

2015 seçimlerinde sandıktan koalisyon tablosu çıktığında, Başbakan Ahmet Davutoğlu CHP ve MHP ile samimi koalisyon görüşmelerine başlıyordu. Devlet Bahçeli, Ahmet Hakan’a şu açıklamayı yapıyordu:

“Bugün Türkiye’de kutuplaşma var… Bugün Türkiye’nin en önemli meselesi bu sosyal yarılmadır. Bu ayrışma, tam manasıyla bir felakete dönüşmüştür. Yeniden kaynaşmanın sağlanması nesiller alacaktır… Toplumsal yarılma en önemli mesele. Kaynaşma, kucaklaşma sağlanmalı.”

Bu gerçekçi tabloyu çizen Bahçeli, Davutoğlu’na vereceği cevabı da şöyle dile getiriyordu:

“Tek başına iktidar olmadığına göre bu sorunları çözecek bir koalisyon kurulmalı diyeceğiz. Bunun için de en geçerli model AK Parti/CHP modelidir…” (8 Temmuz 2015)

Ben de yazılarımda, eğer erken seçimlere gidilmeyecekse, kutuplaşmanın aşılması için bu iki partinin koalisyonunu savunmuştum.

Reformlar dönemi

Partiler konjonktüre göre konum alıyorlar ama “en önemli mesele”miz işte bu kutuplaşmadır, “sosyal yarılma”dır.

İnsanımızın dikkat ve enerjisinin yatırıma, üretime, bilime, teknolojiye, sanata yönelmesi gerekirken, siyasi gerilim bu enerjiyi israf ediyor. “Ortak akıl” üretmek ve büyük mutabakatlar gerektiren sorunları çözmek mümkün olmuyor.

İşte, Binali Yıldırım sistem değişikliği konusunda “Toplumun yüzde 100’ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım” demişti. (25 Temmuz 2016)

Çok doğruydu bu sözler.

Ama iki partinin kararıyla ve referandumda yüzde 52 oyla, süratle sistem değiştirildi..

Ve sistem kavgası siyasette hâlâ devam ediyor.

“Türkiye yatırımlar için güvenli limandır” dediğimizde, hem kuvvetler ayrılığı, kurumların etkinliği gibi faktörler hem siyaseten dingin bir toplum ortaya koymamız lazım. Bunun en iyi örneği, 2002’den itibaren AB reformlarını AK Parti’nin CHP’nin desteğiyle başarmış olmasıdır; yılda 20 milyar dolar yatırım sermayesi getirmişti o süreç.

Sonra, kutuplaşmanın tırmanmasıyla ekonomik ve siyasi sorunlarımız da tırmandı; bunu hiç akıldan çıkarmamak lazım.

Sakin akılla…

Türkiye’nin ciddi sorunları ‘beka meselesi’ diye görülebilir. Ama seçim propagandasına bağlamak beka kavramını sıradanlaştırıyor, etkisini aşındırıyor.

İşte kendi sakin ve esprili İstanbul adayı Binali Yıldım “Beka endişem yok” diye konuştu. (19 Şubat)

İzmir adayı Nihat Zeybekci “Vatandaşın baktığı yerden beka sorunu yok” dedi. (24 Şubat)

AK Parti’nin üç kurucusundan biri olan Bülent Arınç “Şu anda ülkede bir beka sorunu yok” diyor. (6 Mart)

Çünkü toplumun değişik kesimleriyle iletişim kurmak için kutuplaşma dilinin dışında bir şeyler söylemek gerektiğini görüyorlar. Bunları söylemek için de birkaç tane kalmış olan muhalif TV ve gazeteye konuşma ihtiyacı duyuyorlar; bunu arkadaşımız Akif Beki yazmıştı.

Aslında kutuplaşma hepimizin ufkunu daraltıyor, ‘mahalleler’i duygusal surlarla kuşatıyor.

Artık hepimiz görelim, beka kavramını seçim sloganı haline getirmek asıl beka sorunlarımızı sakince konuşmamızı engelliyor: Eğitim, hukuk, yapısal reformlar, diplomasi…

En vahimi, 82 milyon vatandaşımızın doğallıkla hissetmesi gereken “aidiyet duygusu”nu zedeliyor.

Sakin akılla düşünmeye ve birbirimizle konuşmaya acil ihtiyacımız var.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » »
Share
612 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...