logo

02 Aralık 2019

Türkiye nasıl bir Ali Babacan istiyor?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Ali Babacan’ın daha önce KARAR’a verdiği röportajla başladığı siyasi yolculuğu, geçtiğimiz hafta Haber Türk’teki röportajıyla yeni bir safhaya girmiş bulunuyor. Bilindiği gibi Babacan AK Parti iktidarlarında dışişleri bakanlığı ve ekonominin patronluğunu üstlendiği başbakan yardımcılığı dönemlerinde gerek Türkiye’de, gerekse dünyada saygın bir yere sahip, dürüst, şeffaf, ekonomide hatırı sayılır başarıların altında imzası olan pırıltılı bir isim.

Artık o, kuruluşuna sayılı günler kalan yeni bir siyasi oluşumun önünde yer alan bir siyasetçi. Televizyonda çizdiği görüntü, güvenilirliği ve konulara hakimiyeti konusunda kimsenin bir itirazı yok. Ancak Türk siyasetinin karizmatik lider geleneği çerçevesinden bakıldığında, “acaba bağırıp çağırmayan, ‘düşün peşime’ diye meydanları inletmeyen bir parti liderinin başarı şansı olabilir mi” benzeri soruların tartışıldığı da muhakkak.

Açıkçası Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, bu tür bir endişenin biraz abartılı olduğu kanaatindeyim. Zira halihazırda siyasi hayatımızda hakim olan buyurgan ve azarlayıcı üsluptan millet kelimenin tam anlamıyla yorgun düşmüş durumda.

Epey bir süredir siyasete hakim olan bu buyurgan, itham edici ve kavgacı üslup toplumu o kadar yordu ki, hepimiz sükunete, bağırıp-çağırmayan siyasete hasret kaldık. Eminim ki şu günlerde bir kamuoyu araştırması yapılsa, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun toplumun önemli bir bölümü bu rahatsızlığı açıkça dillendirecek ve sadece “huzur” istediklerini beyan edeceklerdir.

Denilebilir ki “Kimse Ali Babacan’dan Demirelvari bir çıkış, ya da Tayyip Erdoğan gibi kitleleri ‘beka’ üzerinden motive eden volümü yüksek bir siyasi üslup beklemiyor. Ama siyasi lider dediğin de kitlelerin önüne düşüp bir umut rüzgarı estirebilmelidir…” Elbette bu yaklaşımdaki haklılık payını inkar etmek mümkün değildir. Ancak unutmayalım ki, Ali Babacan henüz partisini bile kurmuş değildir. Dolayısıyla sahaya inmeden bazı şeyleri test etmenin imkanı yoktur.

Şundan eminim ki Babacan yarın bir genel başkan olarak sahaya indiğinde, bugün konuştuğumuz pek çok şey bir teori olarak kalacaktır. Çünkü kitlelerin teveccühü o siyasi partiyi de, liderini de teorinin ötesine taşıyacak güçlü bir motivasyon gücüne sahiptir.

Önemli olan çıkacak yeni siyasi partilerin Türkiye’nin sorunlarının çözümü konusunda üretecekleri projelerdir, güvendir ve toplumun hasret kaldığı ”huzur” duygusudur.

Bu açıdan bakıldığında Babacan’ın açıklamalarında öne çıkan en önemli başlıklar “hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, denge-denetleme, özgürlüklerin teminat altına alınması” gibi temel evrensel değerlerdir. Ancak esas itibariyle toplumun beklentilerine en çok cevap veren ise ekonomist Ali Babacan’dır. Çünkü toplumun her gün yaşadığı en büyük problem ekonomidir, doğal olarak biraz nefes alabilmek için bir umut ışığı beklemektedirler.

Benim açımdan Babacan’ın açıklamalarında esas altı çizilmesi gereken, Türkiye’nin son yıllarda adeta elini-kolunu bağlayan “korku siyaseti”ne ilişkin değerlendirmelerdir. Maalesef Türkiye’yi bu korku atmosferinden kurtarmadan, toplumun önünde yeni umut kapıları açmak mümkün değildir. Babacan’ın Fatih Altaylı’nın “Ali Babacan Batı finans çevrelerinin adamı diyorlar” şeklindeki sorusunu cevaplarken söylediği şu ifadeler son derece değerli: “Buradaki problem şu yerlilik ve millilik kılıfı altında Türkiye’yi içe kapatma, içe kapanmış ülkeyi daha kolay yönetme ise biz bu anlayışta olmayız.”

İşte Türkiye’nin esas çözmesi gereken problem budur, umarız gerek Ali Babacan ve arkadaşlarının, gerekse Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı partiler Türkiye’nin önünde yeni bir umut dalgası oluşturabilirler.

(KARAR)

Etiketler:
Share
697 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...