logo

11 Aralık 2019

* Türkiye Libya’ya asker gönderecek. * Akdeniz haritasını nasıl değiştirdik? * Evet, Barbaros 473 yıl sonra geri dönüyor! * ‘Vesayetçiler’in, ‘Montrö’yü ayakta tutma lobisi’nin yeni görevi Kanal İstanbul!


İbrahim Karagül
i.karagul@gmail.com

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderebileceğini söyledi. Bu açıklama; Akdeniz’de her ülkenin pozisyonunda çok ciddi sarsıntılara neden olacak.

Akdeniz haritasını değiştiren, ezberleri bozan, her ülkenin yüzölçümünde değişikliklere neden olan Türkiye-Libya Mutabakat’ından sonra bu açıklama da, Akdeniz’deki güç oyununda yeni bir perde açıyor.

Erdoğan; “Bu mutabakat muhtırasıyla Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandı. Libya Türkiye’yi davet ederse, elbette Türkiye’nin mutabakat gereği Libya’ya gitme hakkı doğmuş oluyor. Türkiye dışına asker gönderilmesi koşullar bakımından atılması gereken adımlarımız var. Libya’ya her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.

TÜRKİYE’Yİ SUSTURMAK, KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK İÇİN HEPSİ BİR ARAYA GELDİ

Türkiye, Suriye’den sonra Libya’ya ya da asker gönderecek. Libya resmi hükümetinin çağrısı esastır. Mutabakata bakılırsa bu çağrı da olacaktır. Peki neydi o mutabakat?

Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetim, Fransa başta olmak üzere hemen hemen bütün AB ülkeleri, İsrail, ABD, Mısır, onlarla birlikte hareket eden S. Arabistan ve BAE, Akdeniz enerji kaynakları üzerinde bir paylaşıma girdi.

Bunu yaparken de, Türkiye’yi yok sayan bir ezberden hareket ettiler. Varolan, geleneksel bir Akdeniz algısı vardı, bu ezber üzerinden önce güvenlik eksenli olarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı, sonra da paylaşıma razı etmeyi, susturmayı planladılar.

Türkiye tek başına kalsa da direndi. Hatta meydan okudu. Sondaj gemileriyle Akdeniz’e açıldı. Kendi aramalarına başladı. Bunu yaparken onların haritasına göre değil, kendi haritasına göre hareket etti.

LİBYA’YA DENİZDEN KOMŞU OLDUK, AKDENİZ HARİTASINI DEĞİŞTİRDİK

Donanmasıyla Akdeniz’de hiçbir zorlamaya boyun eğmeyeceğini gösterdi. Bu tavır onları şaşırttı. Bu ölçekte bir direnç beklemiyor, bir şekilde yumuşatacaklarını, oluşturdukları koalisyonla baskı altına alıp ürküteceklerini sandılar.

Türkiye direnerek, meydan okuyarak o oyunu bozdu. Ama bununla da kalmadı, Libya resmi hükümeti ile bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması yaptı. Türkiye ile Libya denizden komşu oldu, sınır ülkesi oldu.

Bu anlaşma Libya’nın da Türkiye’nin de yüzölçümünü büyüttü. Akdeniz haritasına dair bütün ezberleri sıfırladı. Artık iki ülkenin ilan ettiği ortak alanda üçüncü bir ülkehak iddia edemeyecekti.

Ayrıca anlaşma, Akdeniz’i ortadan ikiye bölüyor, Yunanistan-Rum Kesimi arasına bir hat çekiyor, Doğu Akdeniz geriliminde Türkiye cephesini Batı’da, Libya ile ortak sınırında kuruyordu.

HEPSİ BİRBİRİNİ KAZIKLAMIŞ..

Türkiye-Libya anlaşması hepsinin oyununu bozdu. Türkiye’ye karşı oyunlarını bozmakla kalmadı, birbirleriyle yaptıkları anlaşmaların da sorunlu olduğunu açığa çıkardı. Çünkü hepsi birbirini kazıklamıştı.

İsrail ile Rum yönetimi ve Yunanistan anlaşmalarında, İsrail-Mısır, Mısır-Yunanistan anlaşmalarında hep bu sorun vardı. Birbirlerinin denizini çalmışlardı. Rumlar İsrail’den, Yunanistan Mısır’dan çalmıştı. Şimdi kendi aralarında yaptıkları anlaşmaları yeniden yapıyorlar ya da iptal ediyorlar.

FIRAT’IN DOĞU’SUNDAN SONRA D. AKDENİZ: İSTİKLAL MÜCADELESİ KADAR ÖNEMLİ.

Fırat’ın doğusunda sekiz yılda yapılan hazırlıklar dokuz günde bitti. Akdeniz’de on yıldır hazırlandıkları her şey bir günde bitti. Bu yüzden, BM’nin tanıdığı Libya meşru hükümetine karşı Hafter adlı bir teröriste kurdurdukları terör örgütüne destek veriyor, Libya’yı parçalamaya çalışıyorlar.

ABD, Avrupa ülkeleri, Rusya, İsrail, S. Arabistan, Mısır ve BAE bir terör örgütünün arkasında sıralanıyor.

İran sınırından Akdeniz’e uzatılan “terör koridoru”, aslında PKK ile sınırlı bir şey değildi. Bir kuşatmaydı, bir çokuluslu cepheydi. Fırat Kalkanı, Afrin müdahalesi ve Barış Pınarı Harekatı ile Doğu ve Batı kapıları kapatıldı, ortadan yarıldı.

Doğu Akdeniz’den sıkıştırma, çevreleme planı da Libya Mutabakatı ile çökertildi. Bunların ikisi de bir İstiklal mücadelesi kadar önemlidir.

HİÇ BİR İDDİAMIZI UNUTMADIK. ORALARDA OLAMAZSAK ANADOLU’YU TUTAMAZ, İSTANBUL’U KORUYAMAYIZ

Şimdi Türkiye’nin sınırlarının toprağı kadar olmadığını gördük. Vatan, ülke algımız kökten değişti. Birinci Dünya Savaşı dönemindeki iddialarımıza döndük. Hiçbir şeyi unutmadığımızı, hiçbir zorlamaya boyun eğmeyeceğimizi söyledik.

Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmaya benzer mutabakatları Mısır gibi, başka Akdeniz ülkeleriyle yapma işaretleri doğdu. Bu çok önemlidir ve gereklidir. Bu yönde her anlaşma, Türkiye’nin çıkarınadır, o ülkelerin de yararına olacaktır. Zenginlik bölge ülkelerinindir. Harita da bizim, bölge ülkelerinindir. Avrupa’nın ya da ABD’nin değil.

Türkiye büyük jeopolitik hamleler yapıyor. Biz biliyoruz ki, Balkanlar’da yoksak, Kuzey Afrika’da yoksak, Kafkaslarda yoksak, Kızıldeniz’de ve Basra Körfezi’nde yoksak Anadolu’da tutunamayız, İstanbul’u koruyamayız.

Bu, böyle bir şeydir. İşte iddialar, hesaplaşmalar bu kadar büyüktür. Türkiye de bu kadar büyüktür.

“VESAYET UZANTILARI” KANAL İSTANBUL’A KARŞI. “MONTRÖ’YÜ AYAKTA TUTMA LOBİSİ”NE YENİ GÖREVLER VERİLMİŞ!

Evet, Barbaros 473 yıl sonra Akdeniz’e geri döndü ve çok şey değişecek! İçerideki “vesayet uzantıları”nın bütün engelleme çabalarına rağmen.

Onlara şimdi ”Kanal İstanbul”u engelleme görevi verilmiş. Kanal İstanbul’a karşı çıkanların tamamının “vesayet uzantıları” olduğunu bir kenara yazın. Boğazlar’daki egemenlik hakkımızı sınırlayan “Montrö’yü ayakta tutma lobisi”nin ne açıkları ortaya çıkacak, hep birlikte göreceğiz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün katıldığı ilk savaş Trablus Savaşı’dır (1911-1912).

“Ne işimiz var Libya’da” diyecek olanlar en azından bir Atatürk fotoğrafına baksın.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
440 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...