logo

12 Ocak 2019

Türk düşünce tarihimiz içinde ‘İslam’


Ayşe Böhürler
a.bohurler@gmail.com

Tarih, Türkçe, kimlik, kıyafet, yaşam tarzı derken birçok alanda kafa karışıklığımız var. Müslümanlığımız konusunda kafamız karışık, başörtüsü meselesinde kafamız karışık, İslami hayat meselesinde kafamız karışık…

İşin tuhaf tarafı herkes kendisini bu konularda çok net addediyor.

Ancak gerçeğin öyle olmadığını sadece bakarak anlamak mümkün.

Bunların tarihsel arka planına dair de kafamız karışık. Geçmişe yüklediğimiz düşsel anlam ve duygular bugünü daha da çetrefilli hale getiriyor.

Bütün bu sebeplerin içinde genel olarak da düşünce tarihimize ilişkin bilgisizliğimiz bu kafa karışıklığını artırıyor.

Çağdaşçılar, gelenekselciler, bütün milli akımlardakiler; Milli Görüşçüler, ülkücüler, İslamcılar bugün ne diyorlar mesela? Tabii sadece bugün değil, dün ne dediklerine dair de kaynakçalarımız çok kısıtlı…

Sadece o da değil koskoca Cumhuriyet tarihinde Çağdaş Türk Düşüncesi konusunda da yazılmış eser sayısı çok az ve onlar da farklı yaklaşımları bize vermiyor.

Bunlardan ilki; Hilmi Ziya Ülken’in. 1930’lu yıllarda yazılmış. İsmail Kara’ya göre; Hilmi Ziya Ülken’in bu eseri ‘Türklüğü İslam düşüncesinin içine taşıma projesinin bir parçasıdır.’’

Tek partili dönemde başka bir esere rastlanmıyor.

Türkiye çok partili hayata geçişiyle “Türkiye ve Çağdaşlık Meselesi” bu sefer yabancı araştırmacıların ilgi odağı oluyor. Birçok batılı Amerikalı araştırmacı Türkiye’ye geliyor, bürokrasiyle, Alevi dedeleriyle, vatandaşlarla görüşüyorlar. ’’Türkiye’de İslam meselesi ne olacak’’ sorusu, yabancı araştırmacıların çok partili hayata geçişe ilişkin görüşmelerinin temelini oluşturuyor.

İsmail Kara’dan öğrendiğimiz kadarıyla bu araştırmalardan ortaya çıkan yazıların hiçbirisi Türkçe’ye çevrilmemiş durumda. İsmail Kara bu görüşmelerin kayıtlarına kendisi erişememiş. Ancak atıf yapılan makaleler vesilesiyle bu yazıların bulunabileceğini, çevrilip tarihi belgelerle karşılaştırılmasının mümkün olduğunu söylüyor.

Bu detaylı araştırmaların ürünleri 1960’lı yıllardan sonra görülüyor. “Çağdaş Türk Düşüncesi Tarihi’’ne ilişkin kitapların yazılışı 1960 ihtilalinden sonra gerçekleşiyor. Tarık Zafer Tunaya, Niyazi Berkes, Bernard Lewis ve Şerif Mardin bu alanda eser verenlerin başında geliyor.

Türk düşünce tarihinde, sadece ‘’sekülerleşme ve çağdaşlaşma’’ alanına odaklanan bu kitaplarda “İslam” meselesi ihmal edilen bir alan olarak ortaya çıkıyor. İsmail Kara’nın “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam” isimli iki ciltlik eseri böylesine büyük bir boşluğu dolduruyor. Yazar, düşünce tarihimizin ihmal edilen yönlerini tamamlarken önemli bir soruyu da soruyor.

Çağdaş Türk düşüncesi, çağdaş İslam düşüncesi ile irtibatlı mıdır?

HAYSİYET LİNCİ…

Toplumsal fay hatları elbette derin ve aslında yukarıdaki özetin de bir parçası. Başörtüsü bu fay hattının en bariz görüldüğü alan.

Sadece bizim ülkemizde değil, Amerika’dan Avrupa’ya “İslam” meselesini konuştuğumuz her yerde “başörtüsü” en görünür alamet olarak karşımıza çıkıyor.

Bu simgeye takan da takmayan da herkes kendisine göre bir anlam yüklüyor. Böylece sürüsüne bereket başörtü yorumu çıkıyor karşımıza.

Başörtülü onu yapmaz, bunu yapmaz ya da şunu yapar, bunu yapar. Kalbim temiz Müslümanlığı ile bağnaz dindarların arasında başörtüsü pinpon topu gibi yorumlanıp duruyor.

Bu yargılar çoğu zaman bir genç kızın hayatını karartacak bir kabusa da dönüşüyor, toplumsal linçin de bir parçası oluyor. Sembol bir isim olan Merve Kavakçı’nın kızı Mariam da haksız yere bu linçten nasibini aldı. Yine büyük büyük meselelerin tartışmaların arasına bir genç kızın haysiyeti ‘’Türkiye’de İslam Meselesi’’ gibi büyük bir başlığın kavga malzemesi yapılarak yok sayıldı. Türkiye’de özellikle son dört seneyi kapsayan dönemde; tek başına bir başörtüsü mağduriyetinden söz etmek mümkün değil. Ancak yüz elli yılı bulan çağdaşlaşma maceramızın bu en önemli meselesinin de bir anda ortadan kaybolmasını beklemek fazla hayalcilik olur. Aynı şekilde bu alandaki siyasi kavganın bittiğini düşünmek de mümkün değil. Başörtüsü meselesi toplumda bir fay hattı olarak hala çok canlı biçimde yaşıyor. Ve görünen o ki bu; sadece buna karşı olanların arasında değil başlarını örtenlerin arasında bile bir ‘mesele’ olarak yaşamaya devam edecek. Bu ‘bile’yi başka bir yazıda açarız inşallah…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
657 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...