Son Dakika
ABD Başkanı Donald Trump, Meksika sınırında devam eden göçmen krizi sebebiyle inşa etmeyi planladığı duvar için gerekli bütçeyi alamaması halinde hükümeti kapatabileceğini kamuoyu ile paylaşmıştı.
Trump, sınırda yaşanacak durumlar için ‘Eğer öldürücü güç kullanmak zorunda kalırlarsa, ben izin verdim’ şeklinde açıklamalarına devam etmişti. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ise yaptığı açıklamada ABD İç Güvenlik Bakanlığından henüz bu yönde bir bildirim almadıklarını belirterek, bakanlıktan böyle bir talebin gelmesi halinde ‘öldürücü güç’ kullanma yetkisinin ABD askerlerine verilebileceğini duyurmuştu. 2011 yılı Eylül-Ekim aylarında El-Kaide’ye üye oldukları ve terör örgütünün üst düzey yöneticilerinden olduğu iddia edilen üç Amerikan vatandaşı ABD askerleri tarafından insansız silahlı hava araçlarıyla Yemen’de düzenlenen operasyonlarda ölü olarak ele geçirilmişlerdi. Bu olay üzerine Kongre dönemin ABD Başkanı Barack Obama’dan bu kişileri yargısız-sualsiz deniz aşırı ülkelerde öldürme emrini hangi kanuna dayandırarak verdiğini açıklamasını isteyerek hükümetten bu tür operasyonlar hakkında Kongre’ye bilgi verilmemesini de eleştirdi. Obama yönetiminden bir cevap alamayan Kongre bu kez Adalet Komisyonuna sunduğu yasa teklifinde hükümetin öldürme operasyonu kararlarını gerekçeleri ile birlikte Kongreyi bilgilendirmesini zorunlu kıldı. Konuyla ilgili olarak Obama yönetimi tarafından hazırlanmış 16 sayfalık bir memo’nun (Not) ortaya çıkması tartışmaları daha da alevlendirdi. Beyaz Saray’ın, ‘ABD yönetimi, terörizme bulaştığına inandığı vatandaşlarının ölüm emrini verebilir. İleride saldırı düzenleyeceğinden kuşkulanılan kişilerin öldürülmesi için açık delillere de ihtiyaç duyulmaz’ ifadelerini kullandığı memo hukukçuların büyük tepkisini çekti. Bu gelişme üzerine Amerikan Sivil Hakları Birliği (ACLU) Obama yönetimine karşı yargısız infazları yasal göstermeye çalışmaktan dolayı dava açtı. Beyaz Saray sözcüsü ise drone saldırıları yasal, etik ve akıllıca… Anayasayı tabii ki göz önünde bulunduruyoruz. Ancak düşman bir örgütün üyesi olan bir kişinin Amerikan vatandaşı olması onun vurulmayacağı anlamına gelmez’ yanıtı doğruları mı ifade ediyor? Zira hükümet avukatları 11 Eylül’ün ardından Kongre’nin hem Afganistan hem de Yemen’deki El Kaide için ölümcül güç kullanılmasını gerekli gördüğünü ve buna onay verdiğini ifade etti. ACLU ise silahlı çatışmanın geçerli olmadığı bölgelerde ABD hükümetinin anayasanın vatandaşlarına sunduğu hakları göz önüne alması gerektiğini belirtiyor. Anayasadaki dördüncü madde, hükümetin vatandaşlarına karşı aşırı güç kullanımını; beşinci madde ise yargı süreci olmadan öldürülmelerini yasaklıyor. Obama döneminde Beyaz Saray sözcüsünün yaptığı açıklamada 11 Eylül sonrasında Kongre’nin aldığı karar gereği Afganistan ve Yemen’de öldürücü güç kullanımına gerek görüldüğü açıklamasına rağmen o halde Kongre neden Obama’ya yargısız infaz yetkisini nereden aldığını soruyor? 11 Eylül’de Kongre tarafından alınan bu kararlar Kongre’den gizli olabilir mi? 11 Eylül’de yalnızca Afganistan ve Yemen için El-Kaide terör örgütü mensuplarını içeren öldürücü güç yetkisi Meksika sınırındaki sivil göçmenler için nasıl verilebiliyor? Trump bu yetkiyi mesela Kaşıkçı’nın öldürülmesinde kullanmış olabilir mi? Zira, ABD Dışişleri Bakanlığının 2017 yılı İnsan Hakları Raporu Suudi Arabistan bölümünde de yer alan bir bilgiye göre Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda vahşice katledilen Cemal Kaşıkçı’nın 2016 yılında ülkesindeyken ABD Başkanı Trump’ı eleştirdiği için Suudi Krallığı tarafından çalışmakta olduğu Al-Hayat gazetesinin kapatıldığı ve yazmasının engellendiği belirtilen raporda, ayrıca konferans vermesi ve televizyon kanallarına çıkmasının da yasaklandığı belirtilmişti. Cemal Kaşıkçı’nın yasağın kalkmasından kısa bir süre sonra tutuklanma endişesiyle ABD’ye taşındığı kaydedilmişti. Raporda ABD’ye gelmesinin ardından Suudi yönetimini Yemen politikası, basın özgürlüğü ve diğer konularda eleştirmeye başlayan Kaşıkçı’nın, ülkesine geri dönmesi durumunda tutuklanacağını söylediği ifade edilmişti. Kaşıkçı, Suudi yönetimi tarafından baskı görmesine sebep olan yazılarında Trump’ın dış politikasını “çelişkili” olarak tanımlamış, “Başkan Trump’ın, başkan adayı Trump’tan daha farklı olmasını beklemek en iyi ihtimalle yanlış bir umuttur” ifadesini kullanmıştı.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER SEMPATİZANI MIYDI?
Amerikan Washington Post ve New York Times gazetelerinin haberlerine göre, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve Orta Doğu danışmanı Jared Kushner ve Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile yaptığı telefon konuşmalarında Kaşıkçı’dan “Müslüman Kardeşler sempatizanı” ve “tehlikeli bir İslamcı” olarak bahsedilmişti.
Müslüman Kardeşler, Suudi Arabistan’ın da dahil olduğu bir çok Arap ülkesinde rejime yönelik bir tehdit olarak görülüyor ve “terör örgütü” kabul ediliyor. Fakat bu tanımlama ABD ve AB ülkelerinde kabul görmüş değil. Trump Suudi Arabistan veliaht prensi MbS’ı neden koruyor? CIA raporunu neden görmezden geliyor? Son açıklamasında Kaşıkçı’nın infaz emrini MbS vermiş bile olsa veliaht prens ile çalışmak zorunda olduğuna yönelik açıklamaları neden inandırıcı değil. Trump son açıklamasında Washington Post gazetesi internet sitesinde iddia edildiği gibi, Kaşıkçı Müslüman Kardeşler sempatizanı bu nedenle ölmeyi hak ediyor, anlamına gelen sözler söyledi mi? (Devam edeceğiz.)
Etiketler: ABD » Bülent Orakoğlu » Cemal Kaşıkçı » CIA » Donald Trump » Jared Kushner » John Bolton » MbS » Müslüman Kardeşler » Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin SelmanYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR