logo

02 Mayıs 2019

Trenden vaktinde atlayamayanlar için “İş iştir” (I)


Fatma Barbarosoğlu
f.barbarosoglu@gmail.com

I-

Malumunuz bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı. “Çalışan Gazeteciler Günü” olduğu gibi bir de çalışan işçi bayramı olması gerekiyor. Bir işi olmayanların sayısı her geçen gün artıyor.

Sosyologlar yeni bir sınıfın doğuşunu tartışıyor son otuz yıldır. Yeni Tehlikeli sınıf: Prekarya. Yani düzenli işi olmayanlar. Sahip olduğu onca niteliğe rağmen küresel ekonominin her geçen gün biraz daha artan vahşetinin çarkından dolayı bir şekilde işinden olanlar.
İşin değişen anlamını, günümüz insanının işten beklentilerini anlamak için sosyal medyada karşıma çıkan örnekleri itina ile kopyalıyorum. Aşağıda okuyacağınız tweet, bendeniz için değişimi kısa ve öz olarak gösteren çok önemli bir veriydi.

Baybars Umur adlı twitter kullanıcısı evine temizliğe gelen kişinin kendisine yazdığı notu şu cümlelerle paylaştı:

“… temizlik şirketinden gelen (kurumun ismini özellikle alıntılamadım F.B.) temizlik görevlisi bize dünyanın en tatlı notunu bırakmış. Hangi işi yaparsan yap, severek yap cümlesi buraya uygun olur sanırım”.

Yazılan not sosyal medya ahalisini hızla etkisine aldı. Bir “hikaye” yakalanmıştı. Kurgu değil “sahici” bir hikaye. Çünkü sorumluluk bilinci ile herkesi kendine hayran bırakan notun sahibinin bir başka tweet üzerinden hayat hikayesine de aşina olduk: “Aslen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yüksek lisans öğrencisiyim. 24 yaşındayım ve evet, Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Maddi imkansızlıklar sebebiyle çeşitli işlerde çalışıyor, hem eğitim giderlerimi karşılıyor hem de dünyayı ve ülkemi gezmeye çalışıyorum./Takiyettin

Bu tarz “sahici hikayelerin” sahiciliğini tartışmayı başka bir yazının konusu yapalım. Evet ne diyordum? Sosyal medya ahalisi nottaki yazının inci gibi yazılmış harflerinden, notu yazanın itina ile yaptığı işinden, sorumluluk bilincinden…aklınıza gelecek ve gelmeyecek her türlü konu üzerinden takdirlerini iletti.

Günümüzün en önemli meselelerinden biri işin değişen anlamı ve serbest vaktin nasıl doldurulduğu/doldurulacağı.

Bir tarafta insanlar çalışmadan çok paralar kazanırken diğer taraftan emek takası giderek ucuzluyor.

Horrorstör romanında şöyle bir cümleye rastladım: İşler ikiye ayrılır ayakta durarak yapılanlar ve oturarak yapılanlar olarak…

Elbette herkes oturarak yapılan işlerin peşinde. Çünkü oturarak yapılan işler ayakta yapılan işlerden daha çok gelir getiriyor. “Bu ayrım 20. yüzyılda kaldı. Günümüzde en çok parayı gezerek yapılan işler getiriyor” diyenleri duyar gibiyim.

Sırf bazı şeyleri ilk deneyimleyen kişi olduğu için aylık geliri binlerce doları bulanlardan haberdarım elbette. Ama bunlar kaç kişi? Ya da “deneyimleri paylaşmak’ geleceğin meslekleri arasında mı? Bilmiyorum.

İşin değişen anlamını, bazı işlerin kaybolan itibarını ve onca emekle elde edilen mesleklerin nasıl buharlaştığını Heinrich Böll’ün (1917-1985) Yolcu Sparta’ya Varırsan Eğer adlı Kitabında yer alan “İş iştir” öyküsü üzerinden de görmenizi istiyorum. Ama bunu cuma gününe bırakacağım.

Bugün Guy Standing’in Prekarya/Yeni Tehlikeli Sınıf Kitabından bir kaç alıntı ile noktalıyorum. Buyurun:

“Prekarya, ‘precarious’ (güvencesiz) sıfatı ile ‘proletariat’ isminin birleşmesiyle oluşan yeni bir terimdir…Marksist anlamda düşünecek olursak da prekaryanın kendi içinde sınıf olmaktan ziyade, henüz oluşum sürecindeki bir sınıf olduğunu iddia edebiliriz.”

“Prekarya terimi ilk defa 1980’li yıllarda Fransız sosyologlar tarafından geçici ve mevsimlik işçileri tanımlamak için kullanıldı.

“…Küreselleşmenin ulusal sınıf yapılarının parçalanmasına yol açtığını söylemek mümkün. Eşitsizliklerin arttığı dünyada daha esnek bir emek piyasasına doğru gidilirken, sınıf ortadan kaybolmadı. Daha ziyade parçalı bir küresel sınıf görüntüsü aldı.”

“Japonya’da prekarya terimi bir zaman ‘çalışan yoksullar’ ile eşanlamlı kullanıldı.’

“…21. Yüzyıl ilerlerken prekaryanın olumsuz taraflarından birisinin üstesinden gelmek konusunda temel amaçlardan birisi, emek olmayan çalışmayı ve oyun olmayan boş zamanı kurtarmak olmalı. 20. Yüzyıl boyunca yapılan vurgu, emek yükünü üstlenenlerin sayısını en üst seviyeye çıkarmak ve emek olmayan çalışma biçimlerini kötülemek ya da doğrudan yok saymak üzerine oldu. “Prekarya/ Yeni Tehlikeli Sınıf” genellikle kendisinin seçmediği koşullarda, nasıl ve ne zaman istenmişse tam da o şekilde emek yükünü çekmesi ve oyuna düşkünlük göstermesi bekleniyor…Prekaryadan, karşılığı ödenmeyen emeğin karşılığı iş yapması bekleniyor fakat prekaryanın boş zamanı önemsiz addediliyor.”

Gündelik hayatın yorumlanması meselesini iş ve meşguliyet üzerinden düşünelim lütfen.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » »
Share
471 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...