logo

27 Ağustos 2019

Taha Akyol


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Türkiye, dış politikada başarılı bir dönemden sonra bir süredir hayli sorunlu bir süreçten geçiyor. Başarılı dönemlerde dünyada itibarımız yüksek, dostluk ilişkilerimiz genişti. Ekonomide de yılda 20 milyar dolar yatırım geliyordu.

Başbakan Erdoğan, 29 Ağustos 2007’de okuduğu hükümet programında, Türkiye’yi şöyle anlatıyordu:

“Avrupa Birliği hedefi ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca kurumsal yapılar ve sektörel politikalar gibi pek çok konuda Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde neler yapacağını da şekillendirmektedir.”

İşte o Türkiye, 2008 yılında BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine aday oldu.

2008’DE DİPLOMATİK ZAFER

BM Güvenlik Konseyi’ne iki yıllık dönemler itibariyle geçici üye seçimleri yapılır. Devletler için bir itibar yarışıdır. Dengeli bir dağılım olsun diye devlet grupları aday gösterir.

Türkiye “Batı Avrupa bölgesinden aday” olmuştu. Türkiye 192 devletten 151’inin oyunu alarak diplomatik bir zafer kazanmıştı. Gazeteler manşetten haber veriyordu:

19-08/26/mil.jpg

Milliyet muhabiri Ahu Özyurt, Avrupa ülkelerinin Türkiye ve Avusturya’ya oy verdiğini, buna diğer ülkeler eklenince Türkiye’nin öne geçtiğini yazıyordu.

Ben de şöyle yazmıştım:

“NATO üyesi ve AB yolcusu Türkiye’nin Arap dünyasından, Asya’dan, Afrika’dan, Latin Amerika’dan 159 oy alması gerçek bir diplomatik ‘zafer’dir.” (Milliyet, 20.10.2018)

Batının müttefiki olan Türkiye’nin İslam dünyasından büyük destek aldığını, İsrail’in de Türkiye’ye oy verdiğini belirterek “İsrail ile Suriye’yi buluşturan tek ülke, dünyada Türkiye’dir” diyordum.

Görüyor musunuz diplomasiyi?

MODERN DİPLOMASİ GELENEĞİ

O dönemin Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Babacan’dı. Milliyet’in yazdığı gibi BM’de bu sonucu almak için Ankara beş yıl sistemli olarak çalışmış, Babacan oylamadan günlerce önce BM’de karargah kurmuştu.

Dün görüştüğüm Ali Babacan, “evet büyük bir diplomatik başarıydı ama ülkenin çok iyi olan imajının ve diplomatik maharetinin bir eseriydi” dedi.

Ben de şöyle yazmıştım:

“Birinci şeref payı diplomatlarımızındır. Türkiye’nin en az yüz elli yıllık modern diplomasi geleneğinindir. Özellikle BM Daimi Delegemiz Baki İlkin’i kutluyorum.”

Büyük diplomatlarımızdan Baki İlkin’i rahmetle ve bu ülkeye yaptığı hizmetlerden dolayı şükranla anıyorum.

Burada “Türkiye’nin en az yüz elli yıllık modern diplomasi geleneği” kavramının altını özellikle çizmek isterim. Bu gelenekte Türkiye’nin sabit ayağı Batı’dadır; öbür ayağı ulaşabildiği her yere gider; sorunları körüklemez, diplomatik dille en azından yumuşatmayı tercih eder.

2008’deki başarı, bunun tipik örneğiydi.

BAŞARININ YOLU

Bugün Türkiye böyle bir adaylığa soyunur mu, soyunsa kaç devletin oyunu alır?

2014’te, dış sorunlarımız bugünkü kadar ağırlaşmamışken yine aday olduk, kaybettik. Aynı gruptan İspanya kazandı. Bizimki erken bir adaylıktı, bunun etkisi var ama Türkiye’nin eski imajının bugün hayli aşındığı apaçık ortada.

2008’de bize oy veren Avrupalı, Orta Doğulu, Asyalı, Latin Amerika ve Afrikalı ülkelerden kaçı bugün bize oy verir?

Evet dünyada olumsuz gelişmeler var: Yükselen popülist aşırı sağ akımlar Türkiye’ye karşı… Ama Türkiye’nin Batı’daki liberallerle, sosyal demokratlarla, merkez muhafazakarlarla ve Yeşillerle ilişkisi iyi mi sanki? Dün iyi idi.

Amerika’da Türkiye karşıtları hep oldu ama her zaman Türkiye’yi destekleyenler de olurdu.

Ortadoğu’da “İsrail’le Suriye’yi bir araya getiren ülke” idik…

Soruları uzatmak mümkün. Dış sorunlarımızın ağırlaştığı bir gerçek.

Yeniden “Türkiye’nin en az yüz elli yıllık modern diplomasi geleneği”ne dönmekten, içeride de yeniden “evrensel standartlara” yönelmekten başka yol görüyor musunuz?

(KARAR)

Etiketler:
Share
406 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...