logo

20 Şubat 2019

Soçi Zirvesi’nde acil çözüm isteyen konularda varılan uzlaşı neden gizli tutuluyor?


Bülent Orakoğlu
b.orakoglu@gmail.com

Pazartesi günkü yazımızda Varşova Zirvesi’nin arka planını okuyucularımıza anlatmaya çalışırken bu sürecin ana aktörlerinin Suriye’nin toprak bütünlüğünü, birliğini ve barışı hedef aldıklarını özellikle belirmiştik. ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez çetesinin İran karşıtlığı üzerinden kendilerine ram olmayan bazı bölge ve AB ülkelerini dahi hedef alabilme cesaret ve cüreti ile aymazlıklarını gözler önüne sermiştik. Bu çerçevede, Türkiye’yi de hedef alan 2’nci Sykes-Picot’u anımsatan, psikolojik harp ve algı operasyonlarıyla Ortadoğu ve dünyada kaos ve istikrarsızlık yaratacak bazı plan ve senaryoları gündeme sokma faaliyetlerini de açık ettik.

Varşova Zirvesi’yle aynı gün toplanan Soçi Zirvesi’nde Astana sürecinin 4’üncü toplantısı yapıldı. Bu süreç bütün zorluklarına rağmen sahada büyük ölçüde çatışmayı durduran Türkiye, Rusya ve İran arasındaki işbirliği ve uzlaşmalara işaret ediyor. Zirvede Erdoğan, Putin ve Ruhani Suriye’de çözüm ve barış için birlikte çalışma iradelerini yeniden teyit etti. Ayrıca, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğine bağlı olduklarını bölgede terörizm ile mücadelede işbirliğinin devam edeceğinin işaretlerini verdiler. İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Soçi Zirvesi’nden 1 gün önce Sistan-Belucistan bölgesinde meydana gelen ve Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı sınır muhafızlarını taşıyan otobüsü hedef alan intihar saldırısında 27 askerin hayatını kaybetmesi, 13 askerin yaralanmasına yönelik terör saldırısıyla ilgili olarak Mehrabad Havaalanı’nda yaptığı açıklamada “bölgedeki terörizmin ABD ve İsrail’den kaynaklandığını, bazı petrol zengini ülkelerin de teröre finansman sağladığını” belirterek Körfez çetesine işaret etti. Ruhani’nin “Terörist gruplar Suriye’de şiddetli darbeler yedi ve birçok bölgeden temizlendiler. Suriye’nin muhtelif bölgelerinde, ülkenin kuzeyinde ve Fırat’ın doğusunda hâlâ terör unsurları bulunuyor” yorumu Türkiye’nin güvenli bölge tezi ve Fırat’ın doğusuna yapması an meselesi olan askeri harekatlarına açık bir destek anlamı taşıyor sanırım. Ruhani’nin “Suriye yasal hükümetinin daveti üzerine orada bulunmayan ve izin almayan güçler bu ülkeyi terk etmelidir, özellikle de ABD güçleri. ABD, ilk baştan uluslararası sözleşmelere aykırı olarak Suriye’ye geldi ve orada işgalci güç konumundadır” sözleriyle Türkiye’yi kastetmediği çok açık. Zira hem Putin’in hem de İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, önceki akşamki açıklamalarında Adana Mutabakatı’nı hatırlatmış olmaları bu mutabakatı kabul etmiş olmalarının açık bir işareti sayılabilir. Gerçi Adana Mutabakatı Türkiye’nin Suriye’de bulunmasının meşruiyetini sağlayan ve geçerliği günümüze kadar devam eden bir sözleşmedir. Aynı şekilde terörle mücadelede ederken teröristleri kovalamada kilometre şartı aranmaksızın onları gereken veya etkisiz hale getirebilecek yere kadar kovalamasına meşruiyet sağladığı da tartışılamayacak şekilde uluslararası hukuka uygun bir belgedir. Zirve sonunda 17 maddelik bildirgenin 4. maddesi “komşu ülkelerin milli güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma” ibaresinin YPG’ye işaret ettiği de açık. Zirve Türkiye açısından görüldüğü gibi çok başarılı geçmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Soçi Zirvesi’nde Astana Platformu’nda somut, olumlu gelişmeler yaşandığı hususunu özellikle vurgulamıştı.

ISPARTA MİTİNGİNDE OPERASYON SİNYALİ

Soçi Zirvesi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçimleri nedeniyle Isparta mitinginde yaptığı konuşmada “Şimdi yeni bir hamlenin arifesindeyiz. Güney sınırımızın tamamını terörden arındıracak güvenli bölgeler tesis edeceğiz. Operasyonla ilgili planlarımızı belirledik” açıklaması Münbiç ve Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonlar başlıyor mu sorusuna neden oldu? Dikkatlerimiz bir anda, Soçi Zirvesi’nde Suriye’de acil çözüm bekleyen bazı konularda varılan, uzlaşılmış ancak kamuoyundan gizli tutulduğu iddia edilen Uluslararası Multimedya Basın Merkezi’ndeki “Rusya, İran ve Türkiye liderleri Soçi’de hangi karara vardı?” başlıklı toplantıya çevrildi. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Nikolay Surkov, “Görüşme kesinlikle iyimser bir izlenim bıraktı, çünkü liderler yapıcı fikirlere sahipti ve görüşmenin gidişatından memnun kaldığı belliydi. Görüşmede ya bir uzlaşıya varıldı, ama bu uzlaşı henüz belli askeri sebeplerden dolayı dile getirilmeyecek ya da böyle bir uzlaşıya çok yakınız. Bu tamamen açık” yorumunda bulundu.

Acaba Soçi Zirvesi’nde Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine, Fırat’ın doğusuna yapması muhtemel operasyon için uzlaşıldı mı? İdlib’in terörden temizlenmesi konusunda ciddi bir irade konulmasına mı karar verildi? Bekleyip görelim.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » »
Share
514 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...