logo

26 Şubat 2019

Seçmen Davranışlarını Dijital Dönüşüm mü Belirsizleştiriyor?


Kenan Alpay
k.alpay@gmail.com

Anketlerin güvenilir olup olmaması sorunu, dünden bugüne, dünyanın hemen her ülkesinde tartışılıyor. Ancak seçmen davranışlarını ölçmeye yönelik araştırma sonuçlarının kamuoyuyla paylaşım biçimi Türkiye’de çoğu zaman bizzat siyasal manipülasyon ve algı operasyonlarının öznesi gibi bir konuma oturtuldu. Üstelik bu konumlandırma tecrübesi için toplum oldukça çirkin ve kötü bir dizi tecrübe de biriktirmiş durumda.

31 Mart yerel seçimlerine doğru giderken sokaklar meydanlar henüz kıvama gelmiş, hararet dışarıdan gözlemlenebilir gibi değil henüz. İki partili sistem gibi işleyen Cumhur İttifakı-Millet İttifakı arasında kızışan rekabetin gerilimi ne düzeyde artmış olursa olsun toplumun geniş kesimlerinde ister belirsizlik ister kararsızlık isterse siyasetten soğuma şeklinde adlandırılsın negatif bir tutum ciddi bir yer tutuyor çünkü.

Keskin Söylem Siyaseti Zaafa Sürüklüyor

AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu yoklamaları meselesini en ciddi biçimde takip edişleriyle biliniyor. İktisadi, siyasi, teknik hamlelere eşlik edecek şekilde birbirini denetleyen çapraz sorgular gibi işletilen anketlerle kamuoyunun nabzını tutmak hususunda gösterilen hassasiyet AK Parti’ye siyaset-toplum dengesinde açık ara üstünlük sağladı. Ne var ki iç ve dış operasyonlarla eş zamanlı olarak maruz kalınan ‘metal yorgunluğu’ belası AK Parti için hiç de hayra alamet olmayan sinyaller hatta alarmlar verdiren hususların başında geldi.

7 Şubat MİT Krizi, Adana MİT TIR’ları operasyonu, 17-25 Aralık süreci, 15 Temmuz darbesi, AB’nin üyelik müzakereleri üzerinde oynadığı oyunlar, Amerika’nın PKK-PYD üzerinden kuşatma hamlesi, Rusya ve İran’ın Esed’i ayakta tutma yolunda sergilediği boğucu hamleler gibi pek çok mesele AK Parti’nin hükümet etme noktasında dengesini bozan önemli gelişmelerdi. Sıkıntı kaynaklarını ve şiddetini ifade ederken zuhur eden kritik bir sorunu da muhakkak işaretlemek lazım: Milliyetçi söylemlerin ağırlığı arttıkça eski devlet ve siyaset refleksi belirleyici olmaya başladı. Belki de tersi doğrudur: Eski devlet ve siyaset refleksi arttıkça milliyetçi söylemler ağırlık kazandı.

Hangi durum öncelik sahibi olursa olsun AK Parti icraat ve tezleri üzerinden değil muhalefetin beceriksizliği, tutarsızlığı ve nihayet HDP üzerinden CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin Kandil’le irtibat ve iltisakı üzerinden gündem oluşturmaya odaklandı. Peki, bu söylem ve pozisyon alış genelde siyasetin özelde AK Parti’nin elini rahatlatır ve kolaylaştırır mı? Tam aksine bu tercihin sıkıntıyı arttırıcı, zorlukları pekiştirici bir tercih olduğu aşikârdır. Seçim stratejisini bütünüyle beka meselesine odaklamak ve hemen bütün mesaiyi CHP, İP ve SP’yi HDP’nin açık-gizli ortakları olarak kamuoyuna takdim ederek yerel seçimlerden zaferle çıkmak ne makul ne de kuşatıcı bir duruştur.

Oysa haklı olarak HDP’yle hesaplaşma meselesini HDP’ye oy vermiş kitlelerle hesaplaşmaya çeviren, kitleler nezdinde böyle anlaşılabilecek her adım sadece AK Parti’nin değil bütün toplumun aleyhinedir. HDP’nin İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere dokuz büyükşehirde ve birçok ilçede aday göstermemekteki amacı hiç kimseye sır değil. Ancak ortada ikna edilmeyi bekleyen yaklaşık 6 milyonluk bir kitle var. Üstelik bu kitlenin çok önemli bir kesimi daha önce AK Parti’ye oy vermiş durumda. Bu kitlenin irade ve tercihini ikna etmek yolunda dil ve ter dökmek, siyasi ve hukuki düzenlemeler yapmak varken neden suçlayıcı, kriminalize edici bir üslupta inat ediliyor?

Belirsizlik Neden Azalmıyor?

CHP-İP işbirliğini HDP’ye yanaşan yönünden göçertme politikasının neye karşılık kurulduğunu herkes biliyor. CHP’nin yerel seçimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun hiçbir şüpheye gerek kalmayacak şekilde durumu tekrar ilan ediyordu: “Eğer biz kazanamıyorsak AKP’ye kaybettireceğiz. Sonuçta ittifakı bu formül üzerine kurduk.” Tuhaf değil çünkü kendi başlarına iktidar olma şansları sıfıra yakın.

Peki, AK Parti, CHP-İP ittifakının beş büyük şehirde önde olduğu iddialarına nasıl bir izah getiriyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan “çok açık, net bir şey söyleyeyim. Benim artık bu anketlere vesaire güvenim kalmadı” cümlelerini kurarken esasen beklenmedik bir tavır geliştirmişti. Dahası AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal da seçmen davranışları üzerine pek de alışık olmadığımız değerlendirmelerde bulundu mesela. Ünal’a göre 2014’ten sonra seçmen davranışları ve psikolojisi üzerinde dijital dönüşümün oluşturduğu sisli ve müphem bir tabloya dikkat çekiyordu. Her ne kadar Ünal “Günlük olarak sahayı kontrol ediyoruz” ve “AK Parti teşkilat mensubuyla algı operasyonuna dönük sosyal ağlarda mücadele ediyoruz” dese de oldukça kritik hatta riskli bir tespiti beyan ediyor: “Anketlerle artık bugün sahadan aldığınız veri 31 Mart’taki sonuca dair size bir kanaat vermiyor.” Neden böyle oldu, dijital dönüşümü de 16 yıllık iktidar sürecinde AK Parti hükümetleri teşvik etmişti oysa.

Dijital dönüşümü ya da face/sahte hesaplar üzerinden sosyal medyada girişilen algı operasyonlarını günah keçisi ilan edip işin içinden sıyrılmak doğru bir çözümleme olmasa gerek. Kabul edelim ki, Hükümeti destekleyen medya organlarını ve sosyal medya hesaplarını saymaya güç takat yetmez. Algı operasyonu söylemini etkisini bir yere kadar kabul edebiliriz elbette. İyi ama toplumu, her yanlış ve kötülüğü izah bağlamında kurulan “bunlar kripto Fetöcü”, “şunlar Kandil’den emir alıyorlar”, “bu partiler çete” veya “şunlar ihanet şebekesi” gibi ithamlarla ikna etmek pek mümkün gözükmüyor. Esaslı bir özeleştiri, samimi bir yaklaşım, temel hak ve özgürlüklerin daha çok genişletileceğine dair somut beyan ve planlar bekliyor toplum.

Balkonda yapılan son konuşmadaki “mesaj alındı” sözünün yeterince ve gereğince pratiğe dökülememiş olması seçmenleri belirsizliğe itekliyor olabilir mi acaba? Resmi ideolojinin temsilcisi beceriksiz, ufuksuz, tutarsız düzen partileriyle mücadele bu kadar zor değildi? Onlar ideolojik ve örgütsel olarak güçlenmediğine, itibar kazanmadığına göre AK Parti’nin samimi ve derinlikli içeriye bakması gerekiyor. Sakın toplum özellikle AK Parti tabanı 16 yıllık icraat ve açılımlarda bir tıkanma, gerileme veya şaşkınlık görüyor olmasın.

Amigolar ve troller en önemli sıkıntı kaynağını örtmekle memur olsa da toplumla inatlaşılmaz. Toplumla inatlaşan siyaset hızla çürür, bundan önceki göz ucuyla olsun örneklere bakmak bile yeter.

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
451 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...