logo

Seçim zaten o kadar önemli ki…


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Özellikle belirtmeye gerek yok; her seçim önemlidir. İsteyen tarihi önem atfeder isteyen milad olduğuna inanır, isteyen de hayati derecede kıymet atfeder. Özellikle, başkanlık sistemine geçildikten sonra kurulan her sandık, ortaya çıkacak sonuçların tesirini biraz daha artırmıştır. Yeni sistemde mesele, bir partinin kazandığı belediye sayısının miktarını aşıyor. Sistemin tabiatı gereği, merkezi iktidarın mümkün olan en fazla üniteye sözünün geçmesi hedefi önem arzediyor. Bilhassa da büyükşehirlerde…

Bununla birlikte seçimin önemini belirtmenin yolu ülkenin bir beka meselesiyle karşı karşıya olduğunu; yani olmak ya da olmamak hattında bulunduğunu söylemek değildir. Seçim zaten önemlidir… Türkiye’de insanlar zaten ortalama yüzde 80’in üzerinde katılımla sandığa giderek her defasında bu önemin farkında olduklarını gösteriyor. Toplum zaten, bir başka itici ve motive edici güce ihtiyaç duymaksızın ileri düzeyde politiktir. Böyle bir sosyolojik hakikat yokmuş gibi seçimin ve sandığın önemini olabilecek en keskin ifadelerle anlatmanın gereği de faydası da yoktur. Projeleri, geleceği ve özellikle nasıl bir toplum ve ülke tasavvuru olduğunu anlatmak, bu sahalarda yarışmak yeterli olacaktır.

Ne kadar aksi iddia edilirse edilsin seçmenin her zaman rasyonel karar verdiğini de hatırdan çıkarmamak gerekir. Sözgelimi, muhalefetin düzenli şikayet konusu ettiği seçmenin yalanlara kandığı iddiası da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Seçmen -genel olarak- yalana kanmaz, sanılanın aksine de kandırılamaz. Yalanla gerçeği, doğruyla yanlışı ayırt edebilme kaabiliyeti esastır ve bazen kendisine söylenenlerin çelişki içermesine rağmen toplam bir kanaatle oyunu verir. Bir partiyi tercih eder veya bir başkasına yol vermez. Bunu iktisattaki “fayda maliyet analizi” kavramını sosyolojiye transfer ederek açıklayabiliriz. Kendi değerleri, çıkarları ve ülkenin geleceği doğrultusunda ve ilaveten eğer ideoloji duygusu güçleyse bunu da denkleme katarak bir karar verir. Bu karar bazen en yüksek vicdani tatmine tekabül eder, bazen kerhen gerçekleşir. Bazen de nasıl partiler strateji geliştiriyorsa sokaktaki insan da stratejik oy verir.

Bilindiği gibi ittifak odaklı siyasal strateji de sistemin merkezine oturmuştur.

Sistemin şimdiden sonra ancak karşılıklı olarak “cumhur” ve “millet” şemsiyesinde iki büyük ittifakla yürüyebilecek olması bir siyasal stratejidir. Seçmenin geleneksel olarak sahip çıktığı partiye ilaveten ikinci bir partinin sempatizanı haline gelmesi de bir siyasal davranış değişikliğidir. Daha önce en azından bu kadar yaygın görülmeyen bu oy verme biçimi şimdi bir siyasi gerçek haline geliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi yerel seçimlerde de artık sadece AK Parti’nin ve CHP’nin aldığı oylara değil diğer ortaklarla birlikte ittifakın kapasitesine bakılıyor. Bu tablo da özetle ortaya toplamda birbirine yakın iki siyasi blok çıkarmıştır. İl il yerel seçim tahminleri bu yeni durum üzerinden yapılıyor. Muhtemelen sonuçlarda da bunun yansıması olacaktır.

Bu yöntemin başarılı olup olamayacağı, verimlilik üretip üretemeyeceği veyahut da pazara kadar mı mezara kadar devam edeceği ayrı mesele ama bütün gelişmeler seçmenin gözü önünde cereyan ettiği için bir beka meselesine müracaat edilmeden yine seçmenin kararıyla neticeye bağlanacaktır. Neyin ne kadar önemli olduğunu seçmenin hissiyatı ve iradesi tayin eder.

Unutmayalım, sistem değişikliğini de 31 Mart’ta sandığa gidecek seçmen sağlamıştı. Devamı için en doğru kararın ne olacağını yine aynı seçmenin bileceğine de itimat edelim. Tecrübeyle sabit ki, dozu artan gerilim ve sertlik seçmenin kararını umulan istikamette değiştirmez, ancak geride tatsız bir tortu bırakır…

(KARAR)

Etiketler: » » »
Share
562 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...