logo

04 Ocak 2019

Özgürlüğü değerli kılan aykırı fikirlerdir


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

İnsanoğlunun özgürlük fikrini tartışmaya başlandığı ilk günden bu yana bireyler ya da topluluklar siyasal görüşlerini, kendileriyle aynı dünya görüşünü paylaşmayan insanlara zorla kabul ettirmeye çalışmışlardır. Demokratik hukuk devletlerinde bu tür problemler hukukun hakemliğinde çözümlenir. Çünkü özgürlüklerin kullanımı hukukun güvencesi altındadır. Eğer özgürlüklerin kullanımı engelleniyorsa, yasa zor kullanarak bu engeli ortadan kaldırmakla yükümlüdür.

Kuşkusuz özgürlükler sadece bireylerin değil, zaman zaman siyasal iktidarların da tacizine maruz kalmaktadır. İşte böyle durumlarda da iktidarları sınırlayan yine pozitif hukuk kurallarıdır. Elbette halkın oylarıyla iş başına gelen iktidarların ülkenin güvenliğini sağlamak, özgürlüklerin kullanımını ihlal edenlere karşı hukuk kurallarını işleterek barış ve huzuru temin etmek gibi temel sorumlulukları vardır.

Özellikle de Türkiye gibi düşünce iklimlerinin sıkça değişikliğe uğradığı ülkelerde, özgürlüklere ve demokrasiye yapılan tacizlerin sonuçları çok daha yıkıcı olabilmektedir. Mesela 15 Temmuz darbe girişimi, doğrudan demokrasiyi yok etmek üzere planlanmış çok açık bir saldırıdır. Doğal olarak böyle durumlarda devleti yönetenlerin belayı defetmek üzere gerekli önlemleri alma zarureti bulunmaktadır. Dolayısıyla tehlike karşısında yargının yoğun bir mesaiye girmesi kaçınılmazdır. Ancak bütün bunlara rağmen, yargısal süreçlerin demokrasinin ve özgürlüklerin kalitesini azaltan bir mekanizmaya dönüşmemesi gerekir.

Evet belayı ortadan kaldırmak bir vecibedir, ama eğer bu süreç geniş toplum kesimlerinin özgürlüklerini kısıtlayan bir iklim oluşturmaya başlarsa işte bu tehlikelidir. Yani farklı kesimlerin ‘aykırı’ düşüncelerini de FETÖ parantezine alan bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değildir. Unutmayalım ki özgürlüğü değerli kılan, her türlü düşüncenin hiçbir baskıya maruz kalmadan rahatça ifade edilebilmesidir.

***

Şunu açıkça belirtmek gerekiyor ki, insanların iktidarlar tarafından tarif edilmiş ve makbul kabul edilen bir düşünme biçimini onaylamak gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Aliya İzzetbegoviç, 1994 yılında verdiği bir konferansta kendisine sorulan “Savaştayız, neden sansürü devreye sokmuyorsunuz?” sorusunu şöyle cevaplamıştır: “Yaşadığım onca şeyden sonra asla bu tür yasaklara taraftar olmayacağım… Bu yalnızca bir ilke sorunu değildir, aynı zamanda bir verimlilik sorunudur. Yasakların ve baskının insanları ikna etmek konusunda yapabilecek bir şeyi olmadığına inanıyorum.”

Bireylerin ya da grupların, başkalarının fikirlerini baskıyla değiştirmeleri mümkün olmadığı gibi, siyasal iktidarların da aynı baskı yöntemleriyle bir fikri dayatmaları ahlaki değildir. Çünkü demokrasi çoğunluğun sınırsız yönetimi demek değildir, esas olan çoğunluk iradesinin hukukla sınırlandırılmasıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü demokratik toplumların nasıl temel dinamiklerinden biriyse, ahlakilik de özgürlükten ayrılamaz.

Eğer ahlak ve özgürlük ilişkisini, İslam’ın evrensel ahlak mesajının çizdiği perspektif içinde değerlendiremezsek, İslam kültürünün tarihsel tecrübelerinin de ortaya koyduğu gibi, kültürümüzde despotik heveslerin ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Daha somut ifade etmek gerekirse, mesela adı ‘İslami’ olan bir yönetim günahı yasaklasa bile ahlaksızdır, farzedelim demokratik yönetim günaha izin verse bile ahlaklıdır. Çünkü ancak hür fiil, ahlaki fiildir.

Maalesef modern zamanlarda İslam algısını derinden yaralayan en temel sorun, Müslüman dünyada farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve ötekileştirmedir. Oysa Müslüman dünyanın en büyük şikayeti, son dönemde Batı dünyasında yükselen İslamofobik söylem ve ötekileştirmedir. Neden Müslümanlar da Batı’daki hastalığın bir parçası olsunlar ki…

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
830 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...