logo

22 Kasım 2019

Müslümanların devlet algısı


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Ömer Dinçer, üniversitenin başına gelenleri anlatırken fevkalade önemli bir soruna parmak bastı: Devlet algısı.

Kendisine hukuki sorunlar sorulduğunda, Prof. Dinçer şöyle diyordu:

“İdeolojik zihniyetten arındırmadan Türkiye’de bu bahsettiğiniz sorunların pek çok kısmını çözmek bana mümkün görünmüyor. İdeoloji dediğinizde bu sadece Atatürkçülük veya Kemalist ideoloji ile sınırlı bir eleştiri değil. Eğer siz İslam’ı da ideoloji haline getirir ve bunu da devlete egemen kılmaya çalışırsanız en az bu da aynı eleştiriye muhatap olacaktır. Benim şahsi kanaatim, geleneksel devletle modern devlet arasındaki ayırımı, (bu) iki farklı paradigmayı bizim özellikle Türkiye’deki dindar kesime iyi anlatmamız gerekiyor.”

Evet, İslam dünyasının, hatta bir ölçüde de Türkiye’nin en önemli siyasi kültür sorularından biri “devlet” algısının ‘kutsal’ fakat bulanık olmasıdır.

Bulanık, yani hukuki ve kurumsal anlamda netleşmemiş, oturmamış…

ARAPLARIN DEVLET KİRİZİ

Mısırlı iktisat tarihçisi Charles Issavi, Ortadoğu’da sadece Türkiye’de ve bir ölçüde de İran’da kurumlaşmış devlet geleneği bulunduğunu, Araplarda bunun teşekkül etmediğini yazmıştı. Sebep, uzun süre ‘başkaları’ tarafından yönetilmeleriydi.

Gerçekten Arap dünyasında kurumsal ve hukuki “devlet” kavramından ziyade karizmatik veya despotik liderler hakimdir.

Nâsır’ı, Saddam’ı, Esat’ı hangi anayasa bağlayabilirdi?

Suudileri ve Sisi rejimini “denetlemek ve dengelemek” mümkün mü?

Baştaki şahıs veya zümreye sadakat bu kültürün birinci maddesidir. Onlar da hizmetkarlarını lütuflarıyla ödüllendirirler… Bu konuda Munsif Merzuki’nin “Arap Dünyası’nın Krizleri” adlı kitabını tavsiye ederim. (Küre Yay. Zahide Tuba Kor tercümesi)

Merzuki şöyle diyor mesela:

“Zenginleşmek için siyasi iktidarın bir parçası haline gelmek kanaati yaygın… İktidar bir görev değil bir ayrıcalıktır. Arap toplumu işte tam da bu düşünce biçimiyle yıllardır mahvedildi. Kısaca istibdat, hastalıkların hastalığıdır.” (S. 42)

Niye kalkınamıyorlar, sebeplerden biri bu.

Artık devleti böyle değil, modern “hukuk ve kurumlar” olarak düşünmek gerektiği açık.

MODERN DEVLET

Karar-TV’de Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır’ın programında, Prof. Dinçer, “Kamu Yönetimi Âdâbı” adlı kitabını, geleneksel devletle modern devlet arasında farkı anlatmak için yazdığını söyledi.

Dinçer kitabında, geleneksel Siyasetname’lerde yer alan “hükümdar” kavramını, ahlak ve adalet tavsiyelerini anlatır.

Bu tavsiyelerin hâlâ ahlaki ve kültürel değerleri büyüktür.

Fakat modern devlet başka bir şeydir:

“Geleneksel dönemlerde insan birey olarak değil, bir aileye, bir aşirete, bir ülkeye veya dine mensup olarak vardır… Geleneksel devlet yapısı içinde insan eşref-i mahlukat olarak tanınsa da birey olarak haklara sahip değildir…

Modern devlette ise insanlar vatandaş olarak devlet karşısında haklara sahiptir. Seçme, seçilme, yöneticileri denetleme ve hesap sorma bu haklardan bazılarıdır…”

Prof. Dinçer, geleneksel dönemdeki “adalet” fikrinin, zamanımızda anayasal hak ve özgürlüklerin “korunabildiği ölçüde” sağlanabileceğini yazıyor. (S. 34-44)

FIKIH’TAN HUKUKA

Bütün milletlerin tarihlerinde “geleneksel devlet”ler vardı. Hükümdar devletin sahibi sayılır, yasama yürütme ve yargı erklerini elinde tutardı. Bu yetkiyi Tanrı’dan aldığına, sadece ahlaken ve dinen sorumlu olduğuna inanılırdı.

Emevi, Abbasi, Osmanlı hükümdarları da, Çin ve Japon, Bizans imparatorları, Fransa kralı da aynen böyleydi.

Tarihteki “emîr’ül müminin, veliyy’ül emr, halife-i müslimin, zıllullah” gibi kavramlar da o zamanki geleneksel devlet anlayışının ifadeleridir.

Bu kavramlar Kur’anî değil, tarihseldir.

Artık hepimizin devlet ve siyasi liderlik konularını böyle tarihsel sıfatlara bağlayarak değil; modern hukuki kavramlarla düşünmemiz gerekiyor.

Arap dünyasında bunun dışındaki çabalar, Wael B. Hallaq’ın “İmkansız Devlet” adlı kitabında yazdığı gibi, “devasa bir siyasal ve hukuki başarısızlık” olarak kaldı.

Devlete ve siyasete artık anayasa hukuku, anayasal kurumlar, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, fert hak ve hürriyetleri gibi hukuki kavramlar açısından bakmanın zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.

Türkiye’nin modern demokratik hukuk devleti olmaktan başka yolu yoktur

(KARAR)

Etiketler:
Share
435 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...