logo

Mus’ab gündemden düştü mü?


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

Tabii ki Mus’ab bin Umeyr’i kastediyorum.

Onu İslam kültürüne vakıf olanlar tanır. İslam’ı bir yürek heyecanı ve “Dava” olarak görenler daha iyi tanır.

Benim burada onun hakkında vereceğim bilgi, biraz da bu alanlara yabancı olanlar içindir.

O Mekke’de, İslam’ın ilk tebliğ günlerinde Rasulullah”ın çağrısına uyan ve anne-babasının muhalefetine rağmen İslam’a giren gençlerden. Adeta sembolleşmiş bir genç Müslüman.

Onun ikinci sembol niteliği, genç yaşta Medine’ye İslam’ı anlatmak için görevlendirilmiş olmasında. Gitti ve kısa süre içinde kendine özgü ve elbet sımsıcak tebliğ diliyle Medine’de İslam’ı yeşertti.

Onun üçüncü sembol özelliği, Uhud savaşında İslam sancağını taşıması ve şehit düşmesidir. Şehit düşmüş ve İslam’a girerken ailesindeki zenginlikten de uzaklaştığı için, defnedilirken üzerindeki elbise bütün vücudunu örtmeyecek şekilde bir fakr ile bütünleşmişti. (Öyle ki yıllar sonra zengin sahabilerden Abdurrahman bin Avf onu ve Hazreti Hamza’yı hatırlayıp “onlar öyle gittiler, biz zenginlik içindeyiz acaba onlar mı iyiydi biz mi?” diye hayıflanacaktır.)

Mus’ab’ı çok okuduk bizler, gençlik yıllarımızdan bu yana, gençlere de çok anlattık.

Rasulullah’ın elinden tutmak ve onun bedelini ödemek, diye bir gündemimiz vardı. Bu gündem “İslam’ı yeniden hayat haline getirme mücadelesi”ni “dava edinenler” için hayati bir gündemdi.

Peki başlıktaki ifade ne oluyor?

İslami hassasiyetleri hala diri olan bir grup içinde gün ve yaşananlar değerlendirilirken bu tespit yapıldı,. Denildi ki:

“Yaşanan süreç Mus’ab’ı gündemden düşürdü, başka sembol isimler oluştu.”

Acaba abartılı bir değerlendirme mi idi?

Orada olanlar kendi kendilerine sordular ve içlerinde bir yankı oluşturdular.

Bu şu demekti aslında:

-Aslında bir iklim kaybı yaşanıyor, bir ruh yitimine doğru gidiliyor. Duyarlılıklarımız farklılaştı. Mus’ab bir dava idi. Dava denen şeyin içi boşalmadıysa da değişti. İsim koyarken akla Mus’ab geliyor mu gelmiyor mu? Değişim buradan anlaşılabilir.

Aslında böyle bir soru üzerinde düşünüyor olmak bile, belli hassasiyetleri taşıyor olmakla mümkündür. Yani, durduğunuz yeri görüyor, kaymaları, savrulmaları farkediyor, daha ötede sorguluyor, ve kendinizi sarsıyorsunuz, demektir. Değilse, sizin için “Çocuğunuza Mus’ab adını koyup koymamak” diye bir konu bile ilgiye mazhar olamaz.

Muhafazakar (İslami mi demem lazımdı?) camiada siyasi farklılaşmanın yaşandığı bir dönem içimizdeki siyasi jargonda “Sen hâlâ orada mısın?” sorusu tedavül etmeye başlamıştı hani. Hatırlayanlar hatırlar. “Dünya değişiyor, biz de değiştik, sen nerelerde kaldın?” gibi bir yargılamanın ve yadırgamanın seslendirilmesiydi bu.

Bir yerlerde kalmak, siyaset alanında da hâlâ dindarane değer ölçülerine bağlı kalmak ve gidişatı sorgulamak demekti. “Bu kadar değişmek bizim siyasetimizin hedefi olamaz, biz değişmek için mi siyaset yapıyoruz, değiştirmek için mi? Süreç içinde farkında olmadan değerler dünyamız alabora oluyorsa, bizim için dava nedir o zaman?” diyorsanız, bir yerlerde kalmış ve “zamane”nin gerektirdiğini kavramamış oluyordunuz.

Mus’ab’la ilgili soru aslında sarsıcı bir soru.

Herkes sormaz böyle bir soruyu.

Böyle bir soruyu sormak için bütüncül okumalar gerekir. Genel akışı görmek, o akışın içindeki temel espriyi anlama boyutunda bir soyutlama – tecrid yapmak lazımdır.

Değilse değişimler birikir birikir, her değişim içinde dönüşülür, bir de bakmışsınız, çıkış noktanızın çok uzaklarında kalmışsınız.

Soru şu: İçinde Mus’ab’ı yıldızlaştıranlar hala onun yol göstericiliğini yüreklerinde hissedebiliyorlar mı?

Mus’abın yıldızlaştırıldığı zamanlarda da Mus’ab aynı Mus’ab’tı, bu gün de aynı. Asıl herkes kendisine bakmalı, içinde ne kayboldu?

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » »
Share
410 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...