logo

05 Eylül 2019

Mişel Avn’ın Osmanlı düşmanlığı


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Lübnan’daki katolik hıristiyan Araplara yani Marunilere mensup olan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Lübnan devletinin kuruluşunun 100. yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada Osmanlılara sataştı. Osmanlı boyunduruğundan kurtulma girişimlerinin tümünün şiddet, cinayet ve mezhep çekişmesiyle sonuçlandığını iddia etti. Osmanlıların özellikle I. Dünya Savaşı yıllarında Lübnanlılara uyguladığı devlet terörünün kıtlık ve zorla çalıştırma olmak üzere çeşitli şekillerde kendini gösterdiğini ve bunun sonucunda yüz binlerce kurban verildiğini, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Osmanlıların hezimeti ve Fransız nüfuzuyla birlikte ülke tarihinde yeni bir döneme geçildiğini öne sürdü.

Mişel Avn’ın bütün bunları söylemesi taşıdığı kimlik ve anlayıştan dolayı Osmanlı’ya özel bir kin ve nefret duymasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu kin ve nefret duygularını dışa yansıtırken doğruları konuşmamış, asılsız iddialarda bulunmuştur.

Ancak bu zihniyet sadece Mişel Avn’a özel bir zihniyet değildir. Arap dünyasında ne yazık ki bu kafaya göre yetiştirilmiş ve içleri Osmanlı’ya karşı kin ve nefretle dolu, ama Arap dünyasını sömüren, parçalayan, bütün servetlerini gasp eden Batı emperyalizmine ise sevgi duyan yüzlerce yönetici veya fikir adamı bulunmaktadır. Bunların kafaları da Osmanlı hakkında Batı emperyalizmi tarafından empoze edilmiş yanlış ve tamamen saçma bilgilerle doludur.

Suudi Arabistan’ın eğitim sistemi temelde Osmanlı düşmanlığı üzerine kuruludur. Yeni dönemde bu düşmanlığın daha da şiddetli hale getirilmesi için ders kitapları yeni yalanlarla ve saçmalıklarla doldurulmuştur.

Gerçekte Arap dünyası Osmanlı döneminde onur ve izzetine sahipti. Batı emperyalizmi ile işbirliği içine giren uzaktan kumandalı yönetimler Osmanlı mirasını ortadan kaldırmak için yoğun çalışma yürüttükleri halde bugün hâlâ Arap coğrafyası Osmanlı döneminden kalma önemli eserlerle doludur. Bu eserler sadece cami ve medreselerden ibaret de değildir. Hastanelerden piknik alanlarına, ticaret merkezlerinden çeşmelere kadar çok farklı alanlarda hizmet veren eserler bırakılmıştır. Aynı zamanda Osmanlı hakimiyeti altındaki bölgelerde toplumları dini veya etnik kimliklerinden dolayı birbirine düşman etmemiş ve savaşlara neden olmamıştır.

Osmanlı döneminde barış ve huzur içinde yaşayan Lübnan toplumu Fransız hakimiyetinden sonra sırf dini ve etnik kimliklerinden dolayı birbirine düşman edildi. Bu yüzden Lübnan yıllarca iç savaş yaşadı ve bugün hâlâ toplumun farklı kesimleri birbiriyle kaynaşmış değildir. Dini ve etnik farklılıklar bu ülkede her an patlamaya müsait bir potansiyel bomba gibi durmaktadır. Siyonist işgal rejimi de bu ülkeyi karıştırmak ve yıllarca insanlarını birbirine kırdırmak için bu farklılıklardan yararlandı.

Osmanlı devleti resmi dilini onlara dayatmadı. Ama Fransız işgal yönetimi Fransızcayı onlara dayattı ve bu dili öğrenmeleri için onları zorladı. Bu yüzden birçoğu Arapçanın yerine Fransızcayı konuşmaya başladı.

Arap dünyasında oran olarak en fazla hıristiyanın bulunduğu ülke Lübnan’dır. Osmanlı eğer dayatmacı bir tavır takınsaydı ve onlara zulmetseydi onların dini kimliklerini muhafaza ederek ülkelerinde yaşamaya devam etmeleri zor olurdu. Ama Osmanlı kimseyi dinini değiştirmeye veya dininden dolayı topraklarını terk etmeye zorlamamıştır.

Osmanlı’nın devlet teröründen dolayı yüzbinlerce kurban verildiği iddiası ise tamamen saçmadır. Çünkü Osmanlı döneminde bugün Lübnan olarak tanımlanan coğrafyanın toplam nüfusu zaten yüzbinler civarındaydı. İddia doğru olsa bu topraklarda hiç insan kalmamış olması gerekirdi. Fransız ve siyonist fitnecilerin çıkardığı iç savaşlarda öldürülenlerin sayısının Lübnan’ın Osmanlı hakimiyetinde kaldığı sürece cinayetlerde veya çatışmalarda öldürülenlerin toplam sayısından çok daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
345 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...