logo

05 Şubat 2019

Milliyet gazetesinin 3 yazarı


Bülent Orakoğlu
b.orakoglu@gmail.com

Abdi İpekçi 1 Şubat 1979 tarihinde kendi kullandığı otosu içinde Mehmet Ali Ağca tarafından silahlı bir suikast sonucu öldürüldü.

Ağca, yargılanması devam ederken tutuklu olduğu Kartal Askeri Cezaevi’nden 25 Haziran 1979 tarihinde bazı askeri görevliler ve erler tarafından kaçırıldı. 13 Mayıs 1981 tarihinde Vatikan’da ortaya çıkan Ağca, Papa 2’nci Jean Paul’e suikast girişiminde bulundu. Papa Jean Paul karnından ve elinden vuruldu ancak ölmedi. Ağca olay yerinde yakalandı ve tutuklandı. Vurulmasından 4 gün sonra Ağca’yı affettiğini bildiren Papa II. Jean Paul, Ağca’yı 27 Aralık 1983’te bizzat İtalyan cezaevinde ziyaret etti. Suikast soruşturması boyunca 128 kez ifadesi alınan Ağca her seferinde farklı bir ifade verdi ve akıl sağlığından yoksun bir karakter görüntüsü çizdi. Bu ülkede 19 yıl hükümlü kaldıktan sonra affedilerek Türkiye’ye iade edildi. Ağca’nın İpekçi suikastı ve 2 gasp nedeniyle aldığı 36 yıl hapis cezası af ve kanun değişiklikleri nedeniyle 10 yıla düştü ve Ağca, 2010 yılında ‘Erken tahliye’ tartışmalarına neden olacak bir şekilde cezaevinden çıktı. Abdi İpekçi ve Papa suikastlarının tetikçisi Mehmet Ali Ağca’nın yakalanmasına karşın bu suikastların arka planları günümüze kadar aydınlatılamadı. Arka planı aydınlatma konusunda nedense(!) gerek İtalyan gerekse Türk medyasında ve devlet birimlerinde bu konuda bir gayretkeşlik göze çarpmadı. Oysa arka planın aydınlatılması için göze batan önemli delil ve ipuçları söz konusuydu! Yalnızca bir delilin veya ipucunun çekilmesi bile bize yalnızca Abdi İpekçi papa ve Çetin Emeç suikastlarının arka planını aydınlatılmakla kalmayacak, toplum vicdanını yaralayan belki onlarca suikastı tüm yönleriyle aydınlatılabilecek gelişmelere neden olabilecekti. (Yazıcıoğlu, Hablemitoğlu, Dink, Mumcu, Eşref Bitlis, Gaffar Okkan cinayet ve suikastları vs.)
1’inci en önemli delil veya ipucu Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmediği için kadük olan TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda “Özel Harp Dairesi, Kontrgerilla ve Gayri Nizami Harp” başlıklı 13 sayfalık bölümde Türk Gladyosu açık bir şekilde deşifre ediliyor. Yerüstü birimlerinin Özel Kuvvetler Komutanlığı, yer altı birimlerinin ise vatansever sivillerden oluşan ‘Beyaz Kuvvetler’ olarak bilindiği, Abdi İpekçi’yi öldüren Ağca’nın Beyaz Kuvvetler’den olduğu açıkça ifade ediliyor.

İkinci önemli ipucu ise “NATO üyesi bazı ülke liderlerinin Gladyo tipi yapılarının kendi ülkelerinde de ordu ve gizli servisler içinde var olduklarına” yönelik açıklamaları ve kamuoyu baskısı sonrasında 3 Aralık 1990’da Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Korgeneral Doğan Beyazıt ile ÖHD Başkanı Tuğgeneral Kemal Yılmaz önce milletvekillerine ardından da basın mensuplarına yaptıkları açıklamalarda NATO kıtalarının Türkiye’de varlık gösterdiğini kabul etmişlerdi. Generaller Türk Gladyosu’nun üyeleri için vatansever tanımını kullanıyorlardı.

Abdi İpekçi katledilişinin 40’ıncı yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında gazete yönetimi yazarlar ve ailesi tarafından rahmet dilekleriyle bir kez daha anıldı. Bu vesile ile 2 Şubat 2019 tarihinde Abdi İpekçi ile ilgili anma törenini köşelerine taşıyan Milliyet gazetesinin 3 yazarının köşe yazılarından konumuzla ilgili bazı bölümleri dikkatinize sunacağım.

Sedat Ergin beklendiği gibi “Tam kırk yıl sonra Abdi İpekçi’yi hatırlamak” başlıklı köşe yazısında yine topu bilerek taca atmış. Abdi İpekçi’yi öldüren tetikçi veya ölüm emrini veren derin yapıdan (Gladyo) hiç bahsetmemiş hatta bu konuda bir imada bile bulunmamış. Tecrübeli gazeteciliğini !!! Milliyet’in duayen isimlerinden Sami Kohen’in panelde İpekçi’yi anlatan değerlendirmeleri üzerinden göstermiş. Kohen’in şu satırlarını köşesine taşımış:

“İpekçi’nin gazeteciliği öncelikle objektif, dengeli ve uzlaşıcıydı. Kavgacı değildi. Abdi Bey, bütün bu değerlerin bir bileşkesi olarak Türkiye’de sağduyunun sesiydi. İşte onun canına kasteden odağın hedefi, aynı zamanda Abdi Bey’in kişiliği ve duruşuyla özdeşleşmiş olan bu değerlerdi. Onu öldürerek, bir kaosa sürüklemek istedikleri Türkiye’nin dengesini, ayarlarını sarsmak, uzlaşmayı değil kutuplaşmayı körüklemek ve ülkenin sağduyusunu körleştirmek istemişlerdi. Ne yazık ki, o dönemde bu hedeflerine ulaştılar da.”

İster istemez insanın soracağı geliyor ‘Bu odak kim veya neresi? Senin bu odakla ilişkilerin ne? Neden bu odak ile ilgili bir yazı yazamıyorsun? Cevap veremez. Tıpkı daha önceki yazılarıma, Enis Berberoğlu ve Ertuğrul Özkök ile birlikte 28 Şubat sürecinde darbeye neden destek verdiklerinin cevabını veremedikleri gibi? Ancak 28 Şubat’ta Türk Gladyosu’nun rolünün tam deşifre edilememesinde FETÖ’nün önemli bir rol üstlendiği görülebiliyor. 28 Şubat’ta Aydın Doğan medya kuruluşlarını ve bazı yazarlarını darbecilerin mi yoksa Gladyo’nun mu emrine verdi. Er geç 28 Şubat’ın sivil ayaklarına yapılacak operasyonlarda Sedat Ergin ve arkadaşlarının hangi derin odağa hizmet ettikleri ortaya çıkarılacak.

Oysa Milliyet gazetesinin yazarlarından Tunca Bengin “Sokaktaki İnsan” Melih Aşık, “Açık Pencere” başlıklı köşe yazılarında İpekçi suikastı için bakın ne diyorlar.

Sokaktaki İnsan’da, Nükhet İpekçi’nin 40 yıldır bıkmadan usanmadan dile getirdiği “Öldür diyenler yargılanmadı. Etrafı toz duman edenler yargılanmadı, delilleri yok edenler yargılanmadı” sözlerini hatırlatarak, “Cinayetin hâlâ aydınlanmamış olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleştik. Ve hep birlikte Abdi Bey’in sokakta rahatça dolaşan kalleş tetikçisi ve perde arkasındaki katillerini öfkeyle lanetledik” diyor. Açık Pencere’de “Cinayette tetiği çekenler yarı yarıya bulundu ama tetiğin ardındakiler hâlâ karanlıktadır” deniliyor.

KAYITLARA GEÇSİN KAYITTA DURSUN

Abdi İpekçi, ölümünün 40. yılında Demirören Medya Center’da düzenlenen “Gazeteci Abdi İpekçi”anma etkinliğinde Ertuğrul Özkök yaptığı konuşmada 40 yıl önce Gladyo tarafından öldürülen Abdi İpekçi’yi gençliğinde ‘Eyyamcı’ olarak gördüğünü açıklayarak BMV’si üzerinden tenkit etmesi tam da örgütsel bir davranışa işaret ediyor. Bu derin odağın suikastlarla öldürdüğü, Bitlis, Hablemitoğlu Emeç vs. ailelerine yapılan baskı ve zulümler bu kez açıkça ve Ertuğrul Özkök tarafından hem de ölümünün 40 yılında hazurun önünde ailesine alenen yapılmıştır. Nükhet İpekçi, Ertuğrul Özkök’ün ifadelerine sert tepki göstererek “Rahmetli Nail Güreli’nin çok önemli bir dersi vardır, ‘kayıtlara geçsin, kayıtta dursun’ diye” ifadesini kullandı. Evet kayıtlarda dursun. Hesap günü yakın inşallah.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
Share
839 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...