logo

06 Aralık 2018

Medeniyet diline şapka çıkarmak!


D.Mehmet Doğan
m.dogan@gmail.com

Kırk küsur yıldır “medeniyet dili” kösü çalıyoruz, sabah akşam “medeniyet tasavvuru” edebiyatı yapanları uyandıramadık. Medeniyet dille olur, daha kestirmesi: Medeniyet dilsiz olmaz!

Bu kıytırık uydurmacılıkla hiç olmaz! Önce şunda anlaşalım: Uygarlık asla medeniyet değildir! Uygarlık senin medeniyetini inkâr edenlerin uyduruk kelimesidir.

Bazı babalar Şapka Kanunu’ndan sonra şapka giymemek için evinden çıkmamıştı. Evlatları çıktı, onlar da şapka giymedi; fakat babalarının kelimelerini başlarından atarak! Şimdi şöyle düşünüyorum: Keşke babalar şapka giyseydi de kelimelerimizin sahibi olsa idik! Asıl kahramanlık şekli değil muhtevayı, özü, esası korumaktır!

***

Bizden öncekiler ortak metinler okumuşlar, klasik mûsikîmizle haşır neşir olmuşlar ve plastik sanatlarımızı hayatlarının bir parçası olarak hissetmişlerdi. Cumhuriyet’in ikinci kuşağından itibaren bunlardan tamamıyla mahrum bırakıldık. Bu hususla ilgili tepkilerimizde de farklılaşmalar ortaya çıktı. Bu farklılaşma tamamen “dil” merkezlidir. Bütün bu dillerdeki zorlayıcı değişime boyun eğip, birikimden vazgeçerek sırf dinî kavrayışla meseleyi çözmek yönündeki “radikal” görünümlü tavrın kısırlığı kendini her gün biraz daha fazla hissettiriyor. Dinin kültürleşmesi, yaşanması, hayatı bir şekilde idare etmesi asla ihmal edilemeyecek bir sosyal gerçekliktir. Medeniyet inançların, kültürlerin kendini ifade etme tarzıdır. Bunun inkârı ise, günümüzde selefilikten radikalliğe ve ışidciliğe kadar varan bir vandalizmle kendini göstermektedir.

Bu dinî görünümlü pozitivizmin zihinimizi esir almasının önüne geçmek, tekrar dile, edebiyata, mûsıkîye, sanatlarımıza dönmek, onların kendine mahsus iklimine nüfuz etmek ve yeniden daha zengin bir dille konuşmakla mümkün. Kabuktan öze, dıştan içe doğru insanı tekâmül ettiren, insanî hasletlerini geliştiren bir yolculuk için kendimizi bilmek, ilk adım.

İlim, edebiyat ve kültür alanında meselelerin meselesi dil meselesidir. Dilin belirsizleştirilmesi, ifade gücünün zayıflatılması, böylece benimsettirilmek istenen medeniyetin diline alan açılması demek.

***

Sürekli parlak lâflar eden, fakat bugüne kadar sadra şifa bir icraatına şahid olmadığımız Milli Eğitim bakanımızın “çocuklarımıza neden dilimizi öğretemiyoruz?” sorusunun cevabı mahiyetinde bir konuşma yapmasını ve çözüm için harekete geçmesini bekliyoruz.

Millî Eğitim, neden Türkçe öğretemiyor veya öğretmiyor? Millî Eğitim, ilk öğretim kademesinde 500-600 kelimelik bir söz dağarcığı ile yetinilmesini istiyor. Bu batı ülkelerinde 2000-3000 kelime. Beş altı yüz kelimelik söz varlığına sahip bir çocukla, iki üç bin kelimelik haznesi olan bir çocuğun zihni kapasitesi aynı olabilir mi?

Millî Eğitim ilkel bir arıdilciliği ders kitaplarıyla yaygınlaştırmaya devam ediyor. Türkçe resmen ihtilaflı, problemli, “sorunlu” bir dil. Söz varlığımızın ne kadarını kullanacağımız tartışma konusu. Çocuklar ilk öğretimden itibaren bu ihtilafı öğrenerek yetiştiriliyorlar. Türk edebiyatının yakın devir klasiklerinin (Mehmed Âkif’in, Tevfik Fikret’in, Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in, Necip Fazıl’ın, Tanpınar’ın, Sabahattin Ali’nin, Sait Faik’in, Tarık Buğra’nın, Kemal Tahir‘in…) dilini kullanmak bile mümkün değil öğretim sistemi içinde.

İngilizcenin söz varlığında yer alan -velev ki arapça veya farsçadan geçen- kelimeler konusunda bir tartışma açabilir miyiz? Kelimelerin kökenine göre kullanılıp kulanılmayacağına karar verebilir miyiz? Türkiye’de hiç kimsenin İngilizce üzerinde ihtilafı yok, çünkü buna gücü yetmiyor. Öztürkçecilerimizden hiç biri “özingilizce”cilik yapamıyor.

Öyleyse? Globalizmin böylesine hâkim olduğu bir çağda, öğretim dilinin yüksek öğretimden aşağıya doğru ingilizceleştirilmesi “akılcı” bir uygulama olarak savunulamaz mı? Böyle açıktan bir savunma ortada yok ama, böyle bir uygulama olmadığını kim söyleyebilir? Yüksek öğretimde İngilizce tedrisat hızla yayılıyor. Öte yandan, ana okullarına kadar yabancı dilin girdiğini bilmeyen yok. Öyleyse, geleceğe hazır olalım: Yakın gelecekte öğretim dilimiz ingilizce olabilir. Seçmeli olarak “yerel anlaşma dili” türkçe ilkokullarda okutulabilir!

Sanmayın ki bu noktaya çok uzağız. “Medeniyet dili” meselesini kendi medeniyetimizin aklı doğrultusunda çözemediğimiz takdirde, tahmin edilenden çok yakınız!

Dilini sadistçe tahrip eden, resmi tedrisatta dahi öğretilemez/öğretilmez hâle getiren, ya düşük seviyeli bir öğretime razı olur, yada rasyonelini arar, kapsayıcı, tartışmasız, sağlam bir dil seçer!

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
Share
494 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...