logo

09 Kasım 2018

MBS kilidi


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Cemal Kaşıkçı olayıyla ilgili birçok önemli husus gün yüzüne çıktı. Her şeyden önce Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki konsolosluk binasında öldüğünün Suud yönetimi tarafından itiraf edilmesi önemli bir gelişmedir. Bu itiraf gerçekleşmeden önce Suud rejimi hesabına sosyal medyada saldırı gerçekleştiren ve “zübabun elektroniyye (elektronik sinekler)” olarak nitelendirilen saldırı çetesi Kaşıkçı’nın konsolosluktan çıkmış olduğu iddiasında ısrar ediyor, başlarındaki ihanetçi ve yalancı yönetimin bir gün cinayeti kendisinin işlediğini itiraf etmek zorunda kalacağını göz önünde bulundurmadan resmî söylemin körü körüne savunuculuğunu yapıyorlardı. Bu arada Kaşıkçı’nın konsolosluk binası içinde kaybolduğu gerçeğinin hızlı bir şekilde gün yüzüne çıkarılmasında önemli rolü olan nişanlısına da çok ağır ifadelerle, çirkin ve ahlâksız bir şekilde saldırıyorlardı. Kullandıkları bütün çirkin nitelemelerin ve hakaretlerin, gerçeğin gün yüzüne çıkması durumunda kendilerine döneceğini ve kendi nefisleri için söylenmiş kabul edileceğini hesaba katmadan.

Fakat aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen cinayet çetesini kimin organize ettiği ve cesedin ne olduğu ile ilgili gerçekler tam olarak gün yüzüne çıkmamış, olayın bu tarafı yeterince aydınlanmamıştır. Cesedin asitle tamamen yok edilmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruldu ve bazı bulgular buna delil olarak kabul edildi. Ama bu da şimdilik bir ihtimal olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar güçlü bir ihtimal olsa da. Kesinlik kazanabilmesi için başka herhangi bir ihtimalin bulunmadığına dair delillerin ortaya konması veya suçu işleyenlerin bizzat itiraf etmeleri gerekir. İşte bu henüz gerçekleşmiş değildir.

Bizim gördüğümüz kadarıyla bu konunun yeterince aydınlatılamamasının veya cesedin ne olduğuna dair kesin bilgilerin gün yüzüne çıkarılamamasının en önemli sebebi MBS kilidinin açılamamasıdır.

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili tüm bağlantılarına rağmen hâlen Suudi Arabistan’da veliaht prens koltuğunda oturmaya devam eden ve bu ülkede karar mekanizmasında yer alan Muhammed bin Selman’ın adı sosyal medyada ve bazı haber kaynaklarında kısaca MBS olarak yazılıyor.

Cinayetin baş sorumlusu, suikast timini harekete geçiren ve cinayet emrini veren kişi bu adamdır. Son olarak BBC’de yayınlanan bir haberde Kaşıkçı cinayetini MBS’nin sağ kolu niteliğindeki Suud El-Kahtani’ye bağlı oluşturulan Kaplan Takımı’nın işlediği dile getirildi. Kahtani, Ağustos 2017’de yayınlanan bir mesajında Suudi Arabistan’ın suikast dosyasını yeniden açacağını çok açık bir dille ifade ederken bir mesajında da Kabe’nin örtüsüne sığınmış halde ele geçirilseler bile öldürülmeleri gerektiğini söylediği, kendine göre bir “hainler listesi” yayınlamıştı ve içlerinde Cemal Kaşıkçı da vardı. Aynı Kahtani bir mesajında da şöyle demişti: “Benim herhangi bir yöneltme olmadan kafama göre hareket ettiğimi mi sanıyorsun? Ben bir memurum ve efendim kralın ve efendim veliaht hazretlerinin emirlerinin güvenilir bir uygulayıcısıyım.”

Eğer ki olayın üzerine gidilse ve perde kalksa MBS’nin yüzüyle karşılaşacağız. Ama kral, sergilediği tüm vahşete rağmen oğlunu kurtarma çabası içinde. ABD onu önemsiyor ve harcamak istemiyor. Onun da ötesinde siyonist işgal rejimi başbakanı Netanyahu, Kaşıkçı cinayetinden dolayı MBS’nin harcanmaması için bizzat devreye girdi ve ABD’nin onu feda etmemesi için yoğun bir diplomasi trafiği gerçekleştirdi. Netanyahu bu olayla ilgili ilk resmi açıklamasında İstanbul’daki cinayetin çok vahşice olduğunu ama Suudi Arabistan’ın istikrarının da önemli olduğunu söyledi. Suudi Arabistan’ın istikrarıyla kastettiği ise MBS’nin harcanmaması, yerinde kalmasının sağlanmasıydı. Eğer MBS kilidi açılmazsa da örtü açılamayacak ve olayın asıl gerçekleri karanlıkta kalacaktır.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
264 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...