logo

Kültüre de düşmanlar, eğitime de!


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Dün gazetemiz Yeni Şafak’ın “İstanbul’da 28 Şubat hortladı!” manşetiyle verdiği haberin detayları şöyle: Önceki gün İBB Şehir Tiyatroları’nın yeni sezon tanıtımında, geçen yıl oynanan üç oyunun repertuardan kaldırıldığı ifade edildi. İskender Pala’nın “Aşk Bir Zamanlar”, Necip Fazıl Kısakürek’in “Reis Bey” ve Mustafa Kutlu ustanın “Mavi Kuş” isimli oyunları.

Siz bakmayın yeni daire başkanı Hülya Muratlı’nın “efendim malum israfla mücadele” falan fıstık diyerek gevelediğine. Üç ismi yan yana koyduğumuzda ortaya çıkan tablo çok net hepimiz açısından: Güya “muhafazakâr” olarak kodladıkları isimleri tırpanlıyorlar. Kendilerinden bekleneni yapıyorlar.
Hani “katranı kaynatsan olur mu şeker?” diye bir atalar sözümüz vardır. Tam o işte. Kültürün bir kısmına “varoluşsal” olarak karşı, “kontrol altında kültür” fikrine iman etmiş, “yalnızca bizim kontrolümüzde üretilen şey kültürdür” demekten hiç çekinmeyen o leş anlayış, bulduğu ilk fırsatta dişini gösterdi.

Âşık Veysel’i “pejmürde” diye Ankara’nın merkezine sokmayan; Nazım Hikmet’i, Kemal Tahir’i, Necip Fazıl’ı “bizimle değilsin” diyerek hapislerde süründüren; Sabahattin Ali’nin ölümüne sebebiyet vermekten çekinmeyen; Ziya Osman Saba, Asaf Halet, hatta Ergin Günçe gibi isimleri uzun yıllar “yok hükmünde” gören; Cem Karaca’yı, Ahmet Kaya’yı ve daha nicelerini sürgün eden o leş “Kamalist zihin” kontrol edemediği kültüre kökten karşıdır. Jakobendir, baskıcıdır, nobrandır. Türkiye’nin en yobaz sosyolojisini üretir.

İşte fırsat buldu, işte hortladı. Ağızlarını her açtıklarında “bu AKP toplumu kutuplaştırıyor” diyenler, ellerine imkân geçtiği ilk anda “kendi kontrolleri dışında gelişen kültür”e düşmanlık edeceklerini gösterdiler.

O “kutuplaşma” ile suçladıkları AK Parti’nin İstanbul’u yönettiği yıllarda şehir tiyatrolarında, tam da olması gerektiği gibi, Nazım Hikmet, Turgut Özakman, A. Kadir, Brecht ve daha nicesinin oyunları oynandı. Yahu nasıl anlatsam bilmem ki? Ekrem İmamoğlu başkan olduğunda bütün bir şairlik kariyerini yakarak “bugün 17 Nisan, neşe doluyor insan” yazan Haydar Ergülen’in TCDD’nin bu ayki dergisinde yazısı var ulan. Kimdir kutuplaştıran?

Kültüre karşı “kompleks geliştiren” ve kutuplaşma diye tanımladığı şeyin aslında “benim istediğim olmazsa olmaz” cümlesi olduğunu bildiğimiz bu leş zihin için “bir de bunları mı denesek, baksana adam Kur’an okumayı da biliyor” diyerek “Türkiye’deki asıl mücadelenin ne olduğunu” unutan bazı arkadaşlarla, “gevşek gevşek” konuşmayı vazife sayan “kerameti kendinden menkul büyük Türk büyükleri” meydana getirdikleri eserle ne kadar övünseler azdır.

Kültürde durum böyle de eğitimde farklı mı? Niçin olsun ki? İşte tıkır tıkır işleyen, dünyada pek çok yerel yönetimin yerinde görüp modellemeye gayret ettiği İSMEK, “her şey çok güzel olacak” başkanla birlikte tarumar edildi.

“Yok düzeltip örnek haline getirecekmiş de, yok binalar bilmem neymiş de…” Geçeceksiniz bunları bir zahmet. Dünyanın belki de en büyük “halk üniversitesi” olan İSMEK’e “operasyon çekeceğiz” mantığıyla yaklaşmanın sonucu ne oldu? Geçen sene 17 Eylül itibariyle İSMEK’e kayıt olan kursiyer sayısı 300.000 idi. Bu sene 17 Eylül itibariyle kursiyer kayıt sayısı 100.000. Bir dünya eğitimciyi işlerinden ettiler. Değiştir yahu müfredatı. Ne bileyim, Şeref Aykut’un “Kamalizm” kitabının kursunu aç. Fazıl Say’a piyano kursu, Levent Üzümcü’yle Orhan Aydın’a tiyatro kursu yaptırt. “Gücün şairi” olduğunu ibretle izlediğimiz Haydar Ergülen şiir dersi versin. Ama insan kendi devasa kurumuna mobbing uygular mı yahu? 200 bin insanı mağdur eder mi?

Eder. “Kamalizmle sakatlanmış bir zihni” varsa eder. Çünkü üretmenin değil çürütmenin, ilerletmenin değil durdurmanın zihnidir Kamalist zihin. Gövde üstünde baş koymamayı bilir de taş üstüne taş koymayı beceremez.

Şimdi ne olacak biliyor musunuz? Öyle inanmış bir kitleleri var ki oyunların kaldırılmasına da ses etmeyecekler, İSMEK’lerin patır patır kapatılmasına da… “Yeni Şafak, Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanınca iflas etti” zırvasına öyle inanıyorlar ki… “Ondan yazıyordur mutlaka” deyip o tuhaf kafa konforlarını hiç bozmayacaklar.

Bu tuhaf kafa konforlu arkadaşlara üzücü haberi ben vereyim: Sadece bir parçası olmaktan gurur duyduğum Yeni Şafak değil, sadece geçmişte bir parçası olmaktan gurur duyduğum Kanal 7 değil; “28 Şubat’ın lanetli dehlizinden” aslanlar gibi çıkma başarısı göstermiş hiçbir kurumumuz “bir popülist İstanbul’a başkan oldu” diye batmaz. Bizim kurumlarımız gücü İETT şoförlerinin sakalına yahut Mavi Kuş’a yetenlerle değil, onların ağababalarıyla çarpışa çarpışa büyüdü. İnanmayan üç Mustafa’dan birine, ya soyadı Çelik olanına ya soyadı Albayrak olanına ya soyadı Kutlu olanına sorsun. Anlatacaklardır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
358 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...