logo

18 Ağustos 2019

Kötüler çoğu zaman yalnız mıdır?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

‘Kötü olarak adlandırdıklarımız çoğu zaman yalnızdır. Kötü ile oyun oyna ve artık seni ısırmayacak.’

Bu sözler ünlü yönetmen Tim Burton’un “The Big Fish-Büyük Balık” filminden alınmış yakışıklı bir cümle… Malum Burton masalsı filmleriyle ünlü bir yönetmen. Elbette “Büyük Balık” da Edward Bloom adlı bir çocuğun masalsı hikayesini anlatıyor. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde pireler berber, develer tellal iken Bloom adlı bir çocuk yaşarmış yani…

The Big Fish, diğer tüm fantastik Tim Burton filmlerinden farklı bir özellik taşıyor. Burton Orta Çağ karanlığından günümüze taşıdığı yaratıklar yerine, bu kez Andersen Masalları’ndan seçilmiş karakterlere yer veriyor bu filminde. Hatta öyle ki Helena Bonham Carter bile bu filmde sarışın bir genç kız rolünde. Sarı nergisler, ışıklar, ütopik kasaba, sirk, fazla pırıltılı renklerle fantastik bir yolculuğa çıkabilirsiniz…

Kuşkusuz hayat sadece fantastik kurgulardan ibaret değildir. Ama bazen The Big Fish’de olduğu gibi fantastik bir kurgu, bizi alıp bir yerlere götürür. Hep olmak isteyip de olamadığımız, yaşamak isteyip de yaşayamadığımız, ancak özdeşleşmekten gurur duyacağımız karakterler ve hayatlar sunar bize. Çoğu zaman bu tür filmleri izledikten sonra kendi sıkıcı dünyamıza geri döneriz ama hayal kurmaya da devam ederiz. Çünkü böyle bir dünya, ihtiyacımız olan ‘hayal’i, modern dünyanın temposu içinde kaybolan büyüyü ve heyecanı verir bize.

Bilmem hiç düşündük mü, neden fantastik filmlerdeki karakterlere kendimizi daha yakın hissederiz? Kim bilir belki de The Big Fish’de olduğu gibi fantastik dünyadan, bilinmedik bir serüvenle karşımıza çıkan insan, gerçek ile fantastik olanın iç içe geçtiği büyülü bir dünya sunduğu içindir.

Edward Bloom sıradan bir insandır. İlginç tesadüflerin veya istisnaların girdabına kapılmış olabilir. Bu açıdan bakıldığında The Big Fish’in sürrealizm ve realizm arasında bir yerlerde seyrettiğini bile söyleyebiliriz. Bir bakıma gerçek hikaye ile fantastik hikaye arasında git-gellerin yaşandığı bir film The Big Fish…

Başkaları nasıl değerlendirir bilemem, ama ben Tim Burton’un bu filmini izlerken, tanımlanmış doğruların ya da yanlışların her zaman bu tanımlarla çok da örtüşmediği gibi bir izlenime kapıldım. Kim bilir belki bu da bir yanılsamadır…

Her ne kadar masalsı bir dünyanın büyülü atmosferinde mümkün değilmiş gibi gözükse de, galiba insan daha çok bu tür masalsı filmleri izlerken hayatın içindeki renklerin daha çok farkına varıyor. Çünkü reel dünyanın yüreğinizi burkan acımasızlıklarından uzaklaştıkça, iç dünyanızın zenginliğine daha çok yaklaşıyorsunuz. Ve aynı zamanda hayatın içindeki “iyilik” ve “kötülük” imgesinin nasıl bir döngü içinde seyrettiğini de daha yakından görme imkanına kavuşuyorsunuz.

İşte tam da bu yüzden kötü bildiklerimizin aslında derin bir yalnızlık içinde olduklarının altını çizmek gerekiyor. Belki de kötüler için en öldürücü olan bu yalnızlıktır. Zira biliyoruz ki antropolojik tarihimiz hayatta kalma başarımızın iş birliği yapabilme kabiliyetimize bağlı olduğunu göstermektedir. Avcı-toplayıcı dönemden günümüze dek süren insanoğlunun serüveni yalnızlığın değil, birlikteliğin tarihidir aynı zamanda… Eğer ısırmayacağından eminsek, belki kötülerle oyun oynamayı bile deneyebiliriz…

(KARAR)

Etiketler:
Share
297 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...