logo

17 Ocak 2019

Kış şartları ve mülteciler


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Hicret hadisesi günümüzde “mülteciler sorunu” olarak tanımlanıyor. Bu tanımlama genelde uluslararası prosedürle ilgilidir. Bu da siyasi statüye göre, herkesin doğup büyüdüğü ülkede “vatandaş” hükmünde olması, “vatandaş” sıfatıyla yaşamak zorunda olduğu ülkede haksızlığa uğratılması, meşru haklarını ve özgürlüklerini elde edememesi durumunda ise bir başka ülkenin himayesine sığınma ihtiyacı duyması sebebiyledir. O yüzden Türkçede yerine göre sığınmacı tanımlaması da yapılıyor.

Çağımızda dünyadaki mülteciler sorununun üç temel sebebi savaş, işgal ve ayrımcılıktır. Diğer sebepleri bu üç ana kategorinin altında, alt başlıklarla sınıflandırmamız mümkündür.

Günümüzde mülteci durumuna düşürülen insanların istatistiklerine bakıldığında birinci sırada gelenlerin Müslümanlar olduğu görülür. Bunun sebebi ise yukarıda zikrettiğimiz üç farklı etken arasında Müslüman halkları hedef alan gelişmelerin birinci sırada yer almasıdır.

Müslümanların, gerek savaş ve işgallerden, gerekse ayrımcı politikalardan birinci derecede zarar görenler içinde yer almalarının en önemli sebebi İslâm coğrafyasının parçalanması, Müslüman halkların ortak haklarını savunacak bir ortak otoriteden yoksun kalmaları bu yüzden de yalnızlaştırılmalarıdır.

Dünyada, etnik olarak en fazla mülteci oranının Filistin halkından olduğunu söyleyebiliriz. Filistin halkının üçte ikisi mülteci durumundadır. Bunun sebebi Filistin topraklarının işgal edilmesi aşamasında bu toprakların asıl sahiplerinin katliam tehditleriyle tehcir edilmeleri ve bir daha da yurtlarına dönmelerine fırsat verilmemesidir.

Ancak son dönemde en büyük sıkıntılarla karşı karşıya olan mültecilerin, hem Baas diktasının hem de o diktanın hakimiyetinin devam etmesi için müdahalede bulunan işgal güçlerinin katliamlarından, saldırılarından ve zulüm uygulamalarından kaçmak zorunda kalan Suriyeli mültecilerle, Myanmar zulmünden kaçmak zorunda kaldıktan sonra Bangladeş’teki mülteci kamplarında çok kötü hayat şartlarına maruz kalan Arakanlı mülteciler olduğunu söyleyebiliriz.

Suriye’de evlerini terk etmek zorunda kalanların bir kısmı tamamen ülkeyi terk ederek başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Bir kısmı da Suriye sınırları içinde yer değiştirerek dikta rejiminin veya işgalcilerin kontrolünde olmayan bölgelere iltica etmiştir. Örneğin bugün İdlib bölgesi normal nüfusunun üç katı kadar insan barındırmaktadır. Bunların üçte ikisini Halep bölgesinden, Der’a’dan, Doğu Guta’dan ve daha başka yerlerden buraya sığınan mülteciler oluşturuyor.

Suriye sınırları dışına çıkabilen mültecilerin önemli bir kısmı Türkiye’ye iltica etmiştir. Ayrıca Lübnan ve Ürdün’de de Suriyeli mülteciler için mülteci kampları kurulmuştur. Suriyelilerin bir kısmı da diğer Arap ülkelerine, Avrupa ülkelerine ve daha başka ülkelere iltica etmiştir.

Gerek Suriye sınırları içinde ve gerekse ülke dışında kurulan mülteci kamplarında hayatlarını idame ettirmek zorunda kalanların büyük bir çoğunluğu soğuk kış şartlarında ciddi zorluklar ve sıkıntılar yaşıyor.

Muhtelif insani yardım kuruluşları mülteci kamplarında yaşayanların soğuk kış şartlarında sıkıntılarını hafifletmek ve ihtiyaçlarının en azından bir kısmını karşılamak için muhtelif çalışmalar yapıyor, çabalar sarf ediyorlar. Ancak onların çalışma ve çabalarının sonuç vermesi tabii ki kendilerine destek verilmesiyle, yardımcı olunmasıyla mümkün olacaktır. Mülteci kamplarındaki şartların bu soğuk kış havasında ne kadar sıkıntılı olacağını tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla imkânları olanların bu sıkıntıları göz önünde bulundurarak oralara yardım ellerini uzatmaya çalışan insanî yardım kuruluşlarına destek vermeleri gerekir.

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
Share
527 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...