logo

08 Kasım 2019

“KHK’lar faciadır” ama…


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

FETÖ ile mücadelede sap ile samanın birbirine karıştığını herkes bilir.

At izinin it izine karıştığını da…

Kurunun yanında yaşın yandığını da herkes bilir. (Bunlar kimi zaman Cumhurbaşkanı’nın dilinden yansımıştır kamuoyuna kimi zaman Başbakanların…)

Ne demek bunlar?

15 Temmuz’un hay huyu içinde “vur deyince öldürmeler olabilir” demek değil mi? Hatta tepeden söylenince bu “Aman dikkat edelim, insanlar mağdur edilmesin” demek değil mi?

Şimdi aradan üç yıl geçti, üç yıllık birikim söz konusu. Mağduriyet varsa, bu da üç yıl süreyle abanmış insanların üstüne.

Mağduriyet, üzerine yığıldığı insan için facia demekse, ortada bir “KHK faciası” var demektir.

Bülent Arınç çıkıp seslendirmese facia ortadan kalkıyor mu? Facia büyüyüp ona yol açanları gönüllerden silecek hale gelse daha mı iyi? KHK’ların altında Cumhurbaşkanı’nın imzası var diye, Arınç’la Cumhurbaşkanı’nı karşı karşıya getirip husumet üretmeye kalkışmak husumetten rant üretme hesabından, daha açıkçası husumet tacirliğinden başka bir şey midir?

Bu konudaki itirazları değerlendirmek üzere kurulan OHAL Komisyonu’na 126 bin 200 başvuru olmuş, kurum bunlardan 93 bin 100 dosyayı karara bağlamış, ve 8 bin 320 kamu görevlisinin itirazını haklı bulmuş. Yani onlara “Siz haksız yere görevden alındınız” demiş.

Demek ki en azından 8 bin 320 kişi için “KHK facia olmuş!” Yanlış mı? Bir tek kişi için bile “KHK facia olsa” önemli değil mi? 8 bin 320 kişi kaç yıl böyle bir işkenceyi yaşamış oluyor? Evine ekmek götüremiyor, terör örgütü ile iltisaklılık muamelesi görüyor?

Hani Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kapınca Adl-i İlahi Ömer’den sorardı onu. Kanun hükmündeki Kararname’nin altındaki imza Cumhurbaşkanına ait olunca adalet aramaya gerek bulunmuyor mu?

Kaldı ki, OHAL komisyonunun elindeki kriterlere de bakmak lazım. Kaç karineyi FETÖ irtibatı için yeterli sayıyor Komisyon?

Kaldı ki, Komisyon’un “Göreve dönebilir” kararı verdiği kişilerin göreve dönememeleri diye bir facia daha var.

Niye?

“Devlet sadakatten emin olmadığı kişiyi çalıştırmak zorunda değilmiş!”

Elimizde “sadakat ölçer” aletler var zahir.

Benzeri kıstası, yargıda “Delil yetersizliği”nden beraat etmiş kişiler hakkında da kullanıyor mevcut idare. “Beraat etmiş ama bir şekilde iltisakı var. Ona güvenecek miyiz?”

Ah şu iltisak unsuru!

Yaşadığımız zamanların ceza hukuku garibesi.

“Sübliminal mesaj”ın ömür boyu hapis cezası için gerekçe olarak kullanıldığı bir süreçte “iltisak” haydi haydiye delile dönüşür değil mi?

İltisak ne Allah aşkına?

Memlekette bir adam kendini “Devlet” yerine koyup bir adamı yargılama hakkını kullanıyor ve ona “sende iltisak görüyorum, sana güvenmiyorum” diyor. Subjektivizmin, yani kafaya göre adaletin dik alası.

Şu anda Türkiye’de KHK faciası da var, yargı faciası da var. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, bu faciayı ortadan kaldırabilmek için çare arıyor.

Ama öyle fırtınalı bir ortamdan geçiyoruz ki, en küçük insan hakları hatırlatmasında damgalamalarla karşı karşıya kalma riski sizi karşılıyor. Bakan’ın “Maklubeye kaşık sallayanlar” feryadı, FETÖ pazarında at koşturanların sergiledikleri fitne ile alakalı. Hem de iktidarın iltisaklı alanlarında…

Bu alanın bir pazara dönüştüğü aşikâr değil mi artık? Şamil Tayyar’ın “FETÖ borsası” çığlığı Arınç’ın “KHK faciası”ndan daha düşük profilli bir yargı sancısını mı ifade ediyor ki, Şamil Tayyar kalkıp “Arınç için FETÖ’yü desteklemekten dava açılması” çağrısında bulunabiliyor. Cumhurbaşkanı’nın avukatlarına ilişkin iddialar, şüyuu vukuundan beter ithamlar içermiyor mu, ki kimseden bir açıklama gelmiyor?

Ah şu iktidar çevresinde konuşlanan, hatta bir kısmı “muhafazakâr camia” içinde görünen medya dili. Adalet konusunda en çok onlar duyarlı olması gerekirken, adalet en çok oralarda ıskalanıyor. Muktedir bir dil ve herkesi yargılama hakkı. İstediklerini ipe gönderiyor, istediklerini ipten alıyorlar. Bildik, “medyada yargısız infaz” yaklaşımı. Dünün muktedirleri de yaptı bunu, bugünün muktedirleri de yapıyor.

Kim ne derse desin, KHK faciası da var, yargı sancısı da…

Bence doğru olan, Arınç’ın çığlığını uyarı gibi değerlendirip, insanların acılarına duyarsız kalmamak ve hadi anlayanlara söyliyeyim “Kul hakkı” ile ruz-i mahşere gitmemektir.

(KARAR)

Etiketler:
Share
238 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...