logo

11 Şubat 2019

Kaliteli demokrasi ve hukuk yoksa acılar büyük olur


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Ne zaman çürük binalar yaptığımız için insanlarımız binaların altında kalsa, liyakate ve kaliteye önem vermediğimiz için tren kazalarına maruz kalsak ya da dere yataklarına yaptığımız plansız evler yüzünden insanlarımız sele kapılsa ağıtlar yakarız ve hiçbir zaman bulunamayan sorumlular ararız.

Genellikle böyle zamanlarda Müslüman bir toplum olarak Müslümanlığımızı hatırlar “… Allah, işini en güzel yapanları sever…” (Bakara:195) ayetini okuruz. Dahası her Cuma imamlar hutbede “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” ayetinin anlamını hepimize tekrar tekrar hatırlatır. Ama zaman geçer, her şeyi unuturuz ve yolumuza aynen devam ederiz.

***

Şu bir gerçek ki bu tür felaketler ve acılar genellikle ya az gelişmiş toplumlarda ya da Müslüman ülkelerde yaşanır. Elbette tabii afetler zaman zaman gelişmiş ülkeler dahil bütün toplumların başına gelebilir, nitekim geliyor da zaten… Ama gelişmiş, sistemleri oturmuş ve sağlam hukuk düzenine sahip toplumlar daha rasyonel tedbirlerle acıları telafi etmenin yolunu bulurlar. Eğer bir deprem felaketine maruz kalmışlarsa, her şeyi kadere havale edip teselli bulmak yerine, depreme dayanıklı binalar inşa ederek sistemin gereğini yaparlar.

Birbirimizi kandırmanın bir manası yok, demokrasi kalitesini yükseltemeyen, hatta demokrasiye itibar etmeyen, sağlam bir hukuk sistemi kuramayan ülkelerde özellikle de Müslüman ülkelerde temel insan hakları ve özgürlükler teminat altında olmadığı gibi, dindar olmanın en temel kriterlerinden birisi olan ahlaki duyarlığın olmadığını da üzülerek söylemek gerekiyor.

Ehliyet ve liyakati esas alma, eşitlik-açıklık, şeffaflık, adaletli olma ve emaneti ehil olana verme gibi temel değerler Kur’an ve Hz. Peygamberin sünnetinde çok açık bir şekilde ifade edilmesine rağmen, Müslüman dünyanın içinde bulunduğu hale mazeretler üretebiliriz. Zaman zaman güçlü argümanlarla teorik anlamda haklı olduğumuzu ortaya koyarak, bütün vebali başkalarının üzerine de atabiliriz.

Ama şu bir vakıa ki, gerçekleri değiştiremeyiz. Kabul edelim, hukukun üstünlüğünü sağlayamadığımız için insanların hakkını-hukukunu yeterince koruyamıyoruz.

Emaneti ehline veremediğimiz, liyakati ve kaliteyi esas almadığımız için gerek devlet düzeyinde, gerekse toplumsal manada kaliteli işler üretemiyoruz, yaptığımız çürük binaların yıkılmasını, trenlerin çarpışmasını önleyemiyoruz.

***

Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik sisteme inancımız olmadığı için, devleti ve kişileri sınırlayan, sorumluluk yükleyen hukuki kriterler koyamıyoruz, kriterlerimiz olmadığı için de binaların tepemize yıkılmasının sorumlularını bulup hesap soramıyoruz. Bu çerçevede, yıkılma riski olan binaların bile imar affına müracaat etmesini izah etmek ne yazık ki mümkün değildir.

Hukukun üstünlüğünü devletin vazgeçilmez kriteri haline getiremediğimiz için, 15 Temmuz’da Türk demokrasisine çuval geçirmeye çalışan din pazarlamacısı FETÖ’nün bazı isimlerini arka kapıdan çıkarmayı hukuk zannediyoruz.

Bütün bunları ifade ederken bir demokrasi kutsallaştırması içinde değilim elbette, ama yönetimsel anlamda henüz demokrasinin başka bir alternatif de yok. Dolayısıyla hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasi olmadan ifade özgürlüğü teminat altında olamaz, gerçek anlamda bir basın özgürlüğünden söz edilemez.

Eğer bir toplumda farklı fikirler özgürce tartışılamıyorsa, insanlar hukukun koruyuculuğundan emin değillerse, akademik dünyada bilim insanları özgürce bilim üretemiyorlarsa, bilimde, sanatta, kültürde dünya ile yarışacak liyakatli ve kaliteli nesillerin yetişmesi de mümkün değildir. Ve işimize gelse de, gelmese de açıkça ifade etmek gerekiyor ki liyakatin, kalitenin kaybolduğu bir toplumda her zaman ağır bedellerin ödenmesi de kaçınılmaz olacaktır.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
Share
607 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...