Son Dakika
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet konusuna vurgu yaparak, “Ben hukuk arıyorum, yasa önemli değil” dedi. Kadın ve erkeğin eşit olmadığını belirten Erdoğan, bunun fıtrata ters olduğunu da söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Sorunlar arasında dahi ayrımcılık yapılıyorsa adalet duygusundan söz edilemez. Adaletin devreye girmediği hiçbir mesele hakkaniyetli bir şekilde de sonuçlanmaz. Afrika ziyaretimde ‘X ülkenin başkanıyla barışsanız’ dediler.
Barışamam’ dedim ve ‘onu kabul de edemem’ dedim. Zira ‘zalimin zulmüne rıza zulümdür’ dedim. ‘Zalimlerden olmak istemiyorum onun için de bu zulme rıza gösteremem ve kendisini de asla kabul edemem’ dedim. Ama işte şöyle oluyor, böyle oluyor. ‘Beni ne öylesi ne böylesi ilgilendirmiyor’ dedim. ‘Bu makamda bulunduğum sürece böyle bir şey asla yapmam’ dedim. Niye? Çünkü bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü yakın siyasi tarihte görülmüş hiç bir ülke yok. İşte Mısır bunu yaşadı. Mısır’da bunu, hiçbir lider kendinden önce böyle bir uygulama yapmadı. Bir günde bu kadar insan öldürüldü. Oylarıyla iktidara gelmiş bir insanı devirdiler. ‘Demokratız’ diyen ülkeler ne dedi Bir ses çıkardılar mı Olumlu bir yaklaşımları oldu mu ‘Ne yapıyorsunuz’ dediler mi? Hala bakıyorsunuz, baş göz ediyorlar, hala meşruiyet kavgasını sürdürüyorlar. Siz meşru görseniz de biz meşru görmeyeceğiz farkımız bu.
Çevre sorunlarını savunduğun kadar Filistinli, Suriyeli çocukların, kadınların temel insan haklarını da ilgi alanına almıyorsan samimi olamazsın, dürüst olamazsın, adil olamazsın. Saraybosna’da kadınlar ölürken susarsan, Mısır’da, Libya’da, Irak’ta insanlık ölürken tepkisiz kalırsan asla haktan, hukuktan, adaletten bahsedemezsin. Bakın burada bir noktayı açık açık ifade etmek istiyorum, bunu açıklamak zorundayım. Bugün bizim küresel sorunların hemen her birinde asıl ihtiyacımız olan adalettir. Adalet mülkün temelidir, bu çok önemli. Irkçılığın çözümü adalettir. Beyaz adam ile siyah adam arasındaki ayrımcılığı kaldırmanın yegane yolu adalettir.
Çevre kirlenmesinin, demokrasi ve insan hakları ihlallerinin gerçek çözümü adalettir. Yoksulluğun azaltılmasından işsizliğin azaltılmasında, savaşların, çatışmaların son bulmasında ihtiyacımız olan yegane duygu adalettir. Aynı şekilde küresel ölçekte kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünde de yegane başvurulacak yol hiç kuşkusuz adalettir.
‘HUKUK ARIYORUM’
Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir. Ben hukuk arıyorum, hukuk. Yasa benim için önemli değil. Hakkımı arıyorum, adil yöneticiler arıyorum, adil yargıçlar arıyorum. Bunlar olduğu anda o ülkede huzuru bulursunuz, yoksa bulamazsınız. İstediğiniz kadar cumhurbaşkanı olun, başbakan olun, meclis başkanı olun eğer adil yargıçlar yoksa durumunuz felakettir. Bunu çok açık ortaya koyuyorum.
Eğer yasa hukuka uygunsa değerlidir. Eğer yasa hukuka uygun değilse hiçbir değeri yoktur. Eşitlik olsa bile yasa hukuka uygun değilse, adalet yoksa sorunlara gerçek çözümler üretilemez, haklar gerçek manada sahiplerine teslim edilemez. Hukuk, şimdi onu düzenli, adil bir yasa olarak tanımlayalım, otorite tarafından yapılır hukuka uygun olarak ama adalet hakikat duygusundan yola çıkar ve gerçek vicdanlar tarafından yapılırsa netice alırız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleye en başta adalet gözlüğüyle bakmak zorundayız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleyi en başta adalet ve vicdan terazisinde tartmak zorundayız. Eşitlik kavramını, hukuk kavramını, adaletin ve vicdanın üzerine inşa etmek zorundayız. Bunu yapabilen, yani adalet ve vicdanı yasalarına hakim kılabilen devletler ve toplumlar sorunlara da en köklü, en tatmin edici çözümleri üretebilirler.
‘BU VATANPERVERLİK Mİ?’
Başbakanlığım döneminde Tophane’deki Galataport’un ihalesini yaptık. Kazanan belli, hepsi belli. Bakın, ihaleden sonra 2 yıl neredeyse geçti, şimdi bakıyorsunuz yargı karar veriyor, yürütmeyi durdurma. Böyle bir anlayış olabilir mi? İhale bitmiş, her şey bitmiş siz 2 yıl sonra karar veriyorsunuz. Şimdi bu yatırımcı, projelerini yapmış, her şeyini yapmış, milyonlarca dolar harcamış, bu yatırımcı bu ülkede, bu ülkenin yönetimlerine güvenip de bundan sonra yatırım yapabilir mi? Şimdi ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim? Nasıl inanacağım?
Cumhurbaşkanı ihaneti vataniye içerisinde olursa suçludur; peki, yargıç ihaneti vataniye içinde olursa necidir? İki yıl geçiyor, siz böyle bir kararı vermiyorsunuz, 2 yıl sonra böyle bir kararı veriyorsunuz. Bu nedir? Bu vatanperverlik midir, bu milliyetperverlik midir Bunu konuşmak zorundayız. Bunu dertleşmek zorundayız. Böyle sürdüğü zaman, böyle bittiği zaman biz ülkemizi ayağa kaldıramayız, uçuramayız. Yoksa biz muasır medeniyet, milletler seviyesinin üstüne rahat rahat çıkarız. İşte burada bu proje, düşünebiliyor musunuz, neredeyse 1 milyar dolarlık proje, böyle bir dev projeyi sen kalkıyorsun ne kadar rahat böyle engelleyebiliyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?
BAZILARI KONFÜÇYÜS’ÜN DER, BAZILARI HZ. ÖMER’İN SÖZÜ DER’
Eğer devlet insanları arasında hakkı muhafaza eder, yani yasalarını hak üzerine inşa ederse işte oranın da adalet zuhur eder. Fakat, güzel bir söz var, bazıları rivayeten, Konfüçyüs’ün olduğunu da söylerler, bazıları Hazreti Ömer’e de ait olduğunu söylerler, fakat söz güzel: ‘Yasalar ne kadar kötü olursa olsun eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar. Yasalar ne kadar güzel olursa olsun eğer zalim bir sultanın elindeyse oradan zulüm doğar.’
Burada da aynen bunu görüyoruz. Bir zamanlar da bir yargıç söylemişti ya ‘Vicdanıyla cüzdanı arasında’ demişti. Herhalde böyle bir şey var burada da. Birileri cüzdanı bir yerde unutmuş. Vicdan da olmayınca netice böyle olur.
Farklı etnik kökenlerin sorunları mı var? Adaletle hareket edeceğiz. Farklı mezhep gruplarının sorunları mı var? Adaletle davranacağız. Ülkenin farklı bölgeleri arasında farklı şehirleri arasında ayrımcılık mı var? Adaletle yaklaşacağız. Aynı şekilde kadınların ve erkeklerin arasındaki farklara ve ayrımcılığa da en başta adalet nazarıyla bakacağız. İnsana, adalet nazarıyla bakmak, insanı sadece ve sadece bir can olarak görmemizi sağlar. Eğer insanı sadece can olarak görebilirsek, insanı yaratılmışların en şereflisi olarak görebilirsek, bu adalet duygusunu kendi kalplerimize ve vicdanlarımıza yerleştirebilirsek inanın bütün ayrımları ortadan kaldırmış oluruz. O zaman, siyah-beyaz diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Alevi-Sünni, Müslüman-Hristiyan diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Türk, Kürt, Arap, Ezidi, Rum, Ermeni, Süryani diye bir ayrım olmaz. Doğulu-Batılı diye bir ayrım olmaz sadece can olur, sadece insan olur.
‘O FITRATA TERS’
İnsana adalet nazarı ile bakabildiğimizde kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın da çok daha adil, insani ve vicdani şekilde ortadan kalkması mümkün olur. Kadınların ihtiyacı olan şey nedir? Burada bazen erkek-kadın eşitliği diyorlar. Kadın-kadına eşitlik doğru olandır, erkek-erkeğe eşitlik doğru olandır ancak kadının özellikle adalet karşısındaki eşitliği aslolandır. Bunu yerine getirmeliyiz. Mağdur olanın zorla mağdur eden seviyesine çıkartılmasıdır eşitlik ya da tam tersidir. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani, adalettir. Buna ihtiyacımız var.
Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır, tabiatları farklıdır, bünyeleri farklıdır. Örneğin iş hayatında hamile bir kadını erkek ile aynı şartlara tabi tutamazsınız. Bir anneyi, çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi bu tür yükümlülükleri olmayan bir erkekle eşit konuma getiremezsiniz. Kadınları erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsınız, komünist rejimlerde olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği, çalışsın. Olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına bir defa bu ters düşer. Anadolu’da da bu böyle yapılmadı mı? Sırtına yüklediler küfeleri, o garibim analarımız ne çileler çekti. Kamburları çıktı. İki büklüm o tarlalarda neler çektiler. Hala böyle mi devam etsin bu iş? Erkek de kahvede pişpirik oynasın, zar atsın. İşte onun için eşitlikten ziyade eşdeğer kavramını, yani adalet kavramını bu meselede en önemli kriter olarak görmek, en önemli referans olarak almak zorundayız.
‘FEMİNİSTLERE ANLATAMAZSIN’
Anne başka bir şey. Makamların en ulaşılmazıdır. Feministlere anlatamazsınız, onlar anneliği kabul etmiyorlar. Kadın cinayetleri oluyor değil mi? Gerçek olarak düşüneceğiz. İnançlı bir insan, sapıklardan filan bahsetmiyorum, gerçekten bu işin değerini bilenden bahsediyorum, bir kadın cinayeti, kadına şiddet böyle bir şeye girebilir mi? Mümkün mü? Giremez. Niye? Çünkü, bir Müslüman olarak konuşuyorum, bizim dinimiz İslam, ‘sin’ kelimesinden türüyor. Ne demek sin? Barış demek. Biz bir barış dinin mensuplarıyız. Bu barış dininin mensupları olarak bizim dinimizde kadına bu şekilde bir zulmü asla yapamazsın. Şiddet, uygulayamazsın. Hatta evlatları için kesin hüküm nedir? ‘Yanınızda yaşlanırlarsa annenize, babanıza öf bile demeyiniz’ diyor. Çekeceksin nazını. Ana bu. Ona ‘öf’ bile dedirtmeyeceksin. Bizim değer ölçülerimiz bu kadar hassas.
İslam, cenneti ayakları altına sermiş. Babanın ayakları altına koymamış, annenin ayakları altına koymuş. Dolayısıyla annenin ayağının altı öpülür. Ben anacığımın ayağının altını öperdim. Anam nazlanırdı. ‘Anacığım çekme ayağını’ derdim çünkü burada cennetin kokusu var… Bazen ağlardı. Anne başka bir şey ve makamların o ulaşılamazdır, en yükseğidir. Orası çok farklı bir yer. Bunu anlayanlar olur, anlamayanlar olur. Bunu feministlere anlatamazsın mesela. Çünkü onlar anneliği kabul etmiyor, böyle bir dertleri yok. Anlayanlar yeter bize diyoruz, onlarla yola devam ederiz.
BATI’YA ELEŞTİRİ
Türkiye’de 1 milyon 6 bin mülteci var. Avrupa’da 130 bin kişi var. Biz bu süreci devam ettiriyoruz, ettireceğiz. Biz açık kapı politikasıyla mağdur insanlara kapımızı açacağız. Biz sığınan insanları bombaların altına bırakamıyız, ölüme terk edemeyiz.”
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER