logo

07 Ekim 2019

İstanbul depreştiğinde nasıl kurtulacak?


D.Mehmet Doğan
m.dogan@gmail.com

Çoktan tarihe karışan “İstanbul efendisi”ni herkes duymuştur, onun yerine ikame edilmek istenen “İstanbul ilbay”ını kimse bilmez! “İlbay da neyin nesi” diyenleri cevaplayalım ilkin. İl-bay, 1934’te “vali” karşılığı uydurulmuştur. Askerî bir rütbe olarak “al-bay” emir komuta ile tutturulmuştur da sivil bir rütbe olan ilbay tutmamıştır. İstanbul’da o sıralar Muhiddin (Üstündağ) “ilbay”dır. 1928-1938 arası valilik yapan Üstündağ aynı zamanda “şarbay”dır, yani belediye başkanı!

“İstanbul efendisi” kimdir? İstanbul kadısıdır. Bir yanıyla belediye başkanıdır İstanbul kadısı. Musahipzade Celâl’in İstanbul Efendisi oyunu yeniden sahnelense de İstanbul efendisi kimdir, şöyle bir hafıza tazelemesi yapılsa.

İstanbul nüfus olarak Türkiye’nin yaklaşık beşte biri, ekonomi olarak daha da fazlası. Türkiye’den İstanbul’u çıkarsak geriye ne kalır? Elbette, nüfusundan, ekonomik varlığından öte bir değerdir İstanbul.

İstanbul’da meydana gelecek bir hasarın İstanbul’la sınırlı kalmayacağını hatırlatmaya çalışıyorum. Bana göre, zaten taşımakta zorlandığı nüfus yükünden ötürü İstanbul ağır hasarlı. Gereğinden fazla nüfus taşıyor, gereğinden fazla yapılaşma var ve ekonomik büyüklüğü gereğinden fazla. Yaşanması zor bir şehir. Bir şehre bu kadar yüklenilmesini aklım almıyor. Hiçbir Avrupa şehri bu kadar nüfusa sahip değil, hatta Berlin gibi bazı başkentler 1900’lü yıllardaki nüfusunun altında nüfusa sahip. Sıfırdan bir şehir kurulsa idi, hadi derdik. Bu kadar köklü bir tarihe ve ona mümasil mimarî eserlere sahip bir şehrin hasar görmesi bugünün değil, tarihin hasar görmesi olacak aynı zamanda.

Deprem profesörlerine ne ölçüde güvenilebilir? Ne kadar güvenmesek de tarihen İstanbul büyük depremler görmüş bir şehir. Sırf geçmişine bakarak dahi gelecekte bir deprem olabileceği ihtimalini kabullenmek zorundayız.

Büyük depremler görmüş olan şehir, bu büyük depremleri en fazla bir milyon nüfusa sahipken görmüş olmalıdır. İşte 1894 depremi, İstanbul bu nüfusa sahipken vuku bulmuştur. Bu deprem şehirde büyük hasara yol açmış, neredeyse zarar görmeyen yapı kalmamıştır. İstanbul’un esas olarak sur içinde bulunduğunu, bugün yerleşim merkezi konumunda büyük nüfus barındıran semtlerin ufak tefek köyler dışında boş olduğunu unutmayalım.

İstanbul depremi gerçek anlamda “büyük deprem” olacaktır, büyük kıyamet diyeceğim geliyor! 16 Milyon insanın yaşadığı şehirde şiddetli bir sarsıntı olsa da diyelim ki hiçbir bina yıkılmasa…Sırf izdihamdan, yüzlerce binlerce zayiat olma ihtimali vardır.

Son deprem üzerine İstanbul’u terk edenler olduğu söyleniyor. Eğer böyle bir göç varsa, bunun büyük rakamlara ulaşması beklenemez. Deprem ihtimali İstanbul’un kurtarılması için bir fırsat olarak görülebilir. Bunun depreme dayanıklı olmayan binaların güçlendirilmesi veya yeniden yapılması ile çözülecek bir mesele olmadığını düşünüyorum. Şehrin yaşanılırlığını artıracak tedbirlerin yapı ve nüfus yoğunluğu olan bölgelerde ciddi seyreltme ile sonuç vereceği açıktır.

İstanbul’un yakın on yılını bu şekilde yaşanılırlığı artıracak şekilde planlamak şarttır. Şehre yeni nüfus çekmek, bunun için yatırım yapmak yerine, bazı iktisadi işletmeleri Anadolu’nun yatırıma ihtiyacı olan yerlerine yönlendirmek, nüfusu da ona göre bu şehirlere aktarmak, zor görünen, makul ve doğru bir çözüm olacaktır. İstanbul için bir nüfus hedefleyip, ona göre düzenlemeler yapmak ve bunu sadece mahalli idareye bırakmayıp, merkezî yönetimi de işin içine katmak gereklidir.

Türkiye İstanbul’dan düzelir diyenlerdenim.

Peki İstanbul düzelir mi?

O da Türkiye’yi yönetenlere, onların ufuk sahibi olmalarına ve kararalılıklarına bağlı.

İstanbul depreştiğinde sırf bu şehir sarsılmaz, Türkiye’de her şey sarsılır!

(KARAR)

Etiketler:
Share
348 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...