logo

13 Kasım 2019

İmparatorluk özlenir mi?


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Zihnimizdeki çelişkilerden biri, hem çok uluslu Osmanlı imparatorluğunu özlemek, hem milli devlet (ulus devlet) kurumunu savunmaktır.

Lozan’ı eleştirenler hâlâ 2.5 milyon kilometre kare topraklarımızı kaybettiğimizi söyleyebiliyorlar.

Osmanlı kültür mirası ve bıraktığı maarif, yargı, meclis, ordu gibi kurumlar elbette çok büyük değere sahiptir ama içinde bulunduğumuz çağda imparatorluk özleminin hamasetten başka bir anlamı olabilir mi?

RUMELİ’DE MİLLİYETÇİLİK

Merhum Kemal Karpat’ın “Osmanlı Nüfusu” adlı kitabındaki istatistiklere göre, 1820 yılında Osmanlı Avrupasında Müslüman nüfus oranı yüzde 32’den ibaretti.

Sürdürülebilir miydi?

1878 (Plevne) savaşı felaketindeki büyük toprak kayıpları ve göçler sonunda bu oran 1890’larda yüzde 47.5 olmuştu. Fakat bunun yüzde 9.9 puanı Arnavut’tu, onlar da 1912’de Osmanlı’dan ayrılacaklardı.

Rumeli’deki Sırp, Rum ve Bulgar nüfus daha eğitimli ve şehirliydi. Ayrılıkçı milliyetçilikleri gelişmiş, silahlı “komitalar” ortaya çıkmıştı.

Asayişi sağlayamayan Abdülhamid Makedonya’da mecburen İtalyan General Di Giorgi komutasında uluslararası jandarma kurulmasını kabul etmişti! Bu tür tavizlerle devletin ömrünü uzatıyor, içeride modern eğitimi yaymaya çalışıyordu.

Abdülhamid’in büyük sadrazamlarından Sait Paşa, anılarında, Sırbistan ve Bulgaristan’ın (ve Yunanistan’ın) eğitim ve ekonomide ileri gittiğini, Makedonya’daki soydaşlarının da bunun cazibesiyle Osmanlı’dan çıkıp o devletlere katılmak istediklerini, “komita”ları desteklediklerini, devletin çaresizliğini anlatır. (Cilt 2, s. 219 vd)

Ziya Gökalp de “Arnavut Doktor” örneğinde aynı sorunu yazmıştı.

İNEĞİ KİMLER SAĞIYOR

Osmanlı’da Türkler yıllarca askerlik yapar, bu yüzden nüfus artışı çok düşük kalır, eğitim ve ekonomide de ileri gidemezlerdi. Türklerin can ve kan vererek korudukları topraklarda, ayrılıkçı unsurlar ve yabancı firmalar servet kazanırdı.

Kalem dergisinin 22 Temmuz 1909 sayısındaki şu karikatür her şeyi anlatıyordu: İneği asker koruyor, sütü başkaları sağıyordu.

19-11/12/ekran-resmi-2019-11-12-231241.png

1912 Sanayi Sayımı’na göre, Osmanlı coğrafyasındaki sanayi ve ticaretin sadece yüzde 19’u Müslümanların (Türklerin) elindeydi. Türklerde de milliyetçiliğin uyanmasının bir boyutu, köylü Türkleri eğitimli tüccar ve sanayici haline getirmekti. Bu konuda Tarihçi Zafer Toprak’ın “Milli İktisat” adlı eserini önemle tavsiye ederim. (İş Bankası Yayınları)

Lozan’da niye en büyük kavgalar kapitülasyonlar ve borçlar konusunda yaşandı; niye nüfus mübadelesi yapıldı; açık değil mi?

HUKUK VE TEKNOLOJİ

19. asırda Büyük âlim Cevdet Paşa yeni topraklar fethetme psikolojisine karşı çıkıyor, eldeki devletin “muntazam” yönetilmesini, maarif ve iktisadın geliştirilmesini savunuyordu.

Namık Kemal, kargaşa (hâl-i iğtişaş) içindeki devlet yönetimini hukuka dayalı bir düzene kavuşturamazsak, sadık Ermenilerin de bir gün ayrılmak isteyeceğini yazmıştı.

Milli Mücadele’den sonra kurulan devletin “milli devlet” (ulus devlet) olması hem tarihin getirdiği bir zorunluluk, hem rasyonel bir tercihti. Ateşlerin yangınların içinden çıkarak yeni devleti kurarken maalesef aşırılıklar, ağır ızdıraplar ve şiddetli travmalar oldu.

Bunu konuşalım fakat bu, Mustafa Kemal’in ve muvafık, muhalif arkadaşlarının “ulus devlet” tercihinin doğru olduğu gerçeğini değiştirmez.

Bugün mesele, geçmişin kavgalarına saplanıp kalmadan, tarihten ders alarak Türkiye’yi kuvvetler ayrılığına dayalı bir hukuk devleti ve ileri teknoloji ülkesi haline getirmektir.

Vatanseverlik de milliyetçilik de insanlık da bunu gerektirir.

(KARAR)

Etiketler:
Share
322 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...