logo

21 Ağustos 2019

İki binli yılların başına geri mi dönüyoruz?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Ülkedeki demokrasi kalitesinin yükselmesinde, hukukun üstünlüğüne riayet anlamında ve ekonomide önemli mesafeler alınmasına rağmen, 20 yıl sonra yeniden iki binli yılların başındaki çaresizlik günlerine geri dönmek doğrusu oldukça can sıkıcı bir durum.

O günleri hatırlayalım; ekonomide deniz bitmiş ve IMF’nin kapısında kredi kuyruğunda bekliyorduk.

Haklar ve özgürlükler konusunda perişan haldeydik, üniversite kapılarında “ikna odaları”nın kurulduğu insan hakları ayıpları yaşanıyordu.

Hukuka olan güven azalmıştı, çünkü yargıçlarımız postmodern brifingler için hazırol vaziyetinde bekler duruma düşmüşlerdi.

Siyaset itibar kaybına uğramış, politikacıların milletin iradesini koruyacak mecali kalmamıştı.

Sonra 2001 seçimleriyle birlikte AK Parti sahneye çıkmış ve millet iradesini taçlandıran yeni bir dönem başlamıştı. Artık siyaset ikliminde yeni bir rüzgar esiyordu…

Çünkü AK Parti yola çıkarken “Demokratik rejimlerde, siyası iktidarların ve bürokratik yapıların temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına müdahale edemeyeceğini, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz olarak hayata geçirilmesini” millete taahhüt etmiş ve 2011’e kadar da bu vaatlerini büyük ölçüde hayata geçirmişti.

Ancak AK Parti iktidarı özellikle 2013’ten itibaren başka bir iklimde yol almaya başladı. Önce ‘ortak aklı’ rafa kaldırdı, demokratik ve ekonomik reformların altında imzası bulunan kendi çocuklarını trenden atarak işe başladı. Sonra bizzat kendi iktidarı tarafından gerçekleştirilen demokratik reformlardan feragat ederek yoluna devam etti.

Kuşkusuz bu demokrasi baharının tersine dönmesinde 15 Temmuz FETÖ ihanetinin de önemli bir payının olduğunun altını çizmek gerekiyor. Ancak her şeye rağmen AK Parti’ye yakışan da, olması gereken de reformist çizginin sürdürülmesiydi. Ama ne yazık ki bu gerçekleştirilemedi ve özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle girilen yeni rejim tasarımıyla birlikte adeta demokrasinin içi boşaltıldı. Bu süreçte MHP’nin de yardımıyla, artık demokrasi tekerleği ileriye değil, geriye doğru dönmeye başladı.

Şimdi manzara şu; ekonomide zor günler yaşıyoruz, milletin alım gücü düşmüş, yeni yatırımlar yapılamıyor, iş bulamayanların, işini kaybedenlerin sayısı hızla artıyor. Üstelik yabancı yatırımcı için cazip ülke olmaktan çıkmış durumdayız, çünkü hukuki ve siyasi görünürlüğümüz yabancı yatırımcıya artık güven vermiyor. İçeride ise kimsenin yeni yatırım için mecali yok. Ekonomik anlamda hiçbir derinliği olmayan Bulgaristan’ın bile eksi faizle kredi bulabildiği bir dünyada, biz ancak yüzde 7-8’ler gibi yüksek orandaki faizlerle dış kredi bulabiliyoruz.

Haklar ve özgürlükler anlamında AK Parti iktidarı kendi reformlarının bile gerisine düşmüş durumda. Fikirlerin özgürce ifade edilmesinden basın özgürlüğüne, akademik özgürlükten siyasetin serbestçe yapılabilmesine kadar her alanda kan kaybediyoruz.

“Partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır” diyerek yola çıkan AK Parti yerel seçimlerin üzerinden üç ay gibi kısa bir süre geçmesine rağmen, milletin özgür iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarını hiçbir yargısal süreç işletmeden görevden alabiliyor. Evet terörle mücadele Türkiye’nin en hayati meselelerinden birisidir ve bu ülkede yaşayan herkes bu mücadelenin arkasındadır. Ancak milletin iradesine rağmen belediye başkanlarının görevden alınmasının terörle mücadeleye katkısının olması mümkün değildir, tam aksine terörün alanını genişleten bir durumdur. Vahşi terörün zihinleri ifsat etmesi için öylesine tehlikeli bir adım atıyoruz ki, bunu anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” gibi bir şey yani…

(KARAR)

Etiketler:
Share
220 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...