logo

14 Ekim 2018

Hz.Danyal’ın öğüdü ve Ömer Dinçer’in ahlaki ekseni


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Prof. Dr. Ömer Dinçer Haber Türk gazetesinde yayımlanan yazılarını “Bilirken Susmak” adıyla kitaplaştırdı. Kitap gazetede yayımlanmış yazıların yanında, yeni yazılar ve nefis bir giriş bölümünden oluşuyor. Bilindiği gibi Ömer Dinçer öncelikle bir bilim insanı, bunun yanında başbakanlık müsteşarlığı, Çalışma ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmış önemli bir siyasetçi.

Kendi isteği ile siyaseti bırakmasının ardından gazetede yazı yazmaya başlamasını kendi açısından ilkeli bir temele dayandıran Dinçer, yazma eylemini Türkiye’de yaşanan olayları, siyasi aktörlerin davranışlarını sadece bilgiye dayanarak ve doğru olana işaret etmek olarak tanımlıyor. Gazetede yayınlanmış yazıları dahil, Ömer Dinçer’in kitabının en temel ahlaki ekseni galiba şu cümlede özetleniyor: “Politika sahiplerinin yanlışlarını kısır delil ve iddialarla eleştirmek yerine, demokratik bir yaklaşımla doğru, iyi ve güzel olanı göstermek çabası içinde olundu.”

***

Kitabın önsözünde Hz. Danyal’la ilgili olarak anlatılan anekdotu dikkatle okumanın hem yazarın bu yazılarla neyi murat ettiği hem de kitabın anlam bütünlüğü açısından son derece önemli olduğu kanaatindeyim. Anekdot şöyle: Danyal peygamberin dört mil boyunca bir hükümdarın ardında yürüdüğünü gören dostları ona “Sen bir peygamber olduğun halde nasıl olur da böyle yaparsın” diye çıkışırlar. O da şu cevabı verir: “Ümit ediyorum ki onunla bir çift kelam ederim de Allah Teala bu vesileyle onu halk için faydalı hizmet yapar, millete hayrı dokunur… İşte bu amacı güderek yürüyorum.”

Doğu toplumlarında eleştirel düşünce gelişmediği için daha çok öğüt ve nasihat kültürü ön planda olmuştur. Tarihsel süreç içinde bu öğütlerin, yönetimler nezdinde elbette belli bir etkisi olmuştur. Ancak Türkiye dahil genel olarak İslam ülkelerinde eleştirel düşüncenin gelişmemiş olması bir talihsizliktir. Aslında Ömer Dinçer’in yazılarının hemen tamamında, biraz da dönemin hassasiyetine binaen, eleştiriden çok nasihat kültürünün izleri bulunuyor.

Maalesef bugün İslam toplumlarının halihazırdaki görüntüsü, bırakın eleştirel düşünceyi, ‘nasihat kültürü’ne bile tahammülsüzlüğün hüzün verici fotoğrafını ortaya koymaktadır. Nitekim kitaptaki şu ifadeler, Türkiye gibi 50-60 yıllık demokrasi deneyimine sahip ülkelerde bile siyasetin gidişatı ile ilgili açıktan nasihatlerin nasıl algılandığını göstermesi açısından son derece manidar: “Haklısın ama yazman doğru değil. Yazdıkların doru ama gidip söylemelisin.”

***

Galiba dindar aydınların sorumluluğu tam da bu noktada başlıyor. Eğer ülkenin sorunları konusunda doğru bildiğinizi hiçbir yıkıcı eleştiri rüzgârına kapılmadan, açık yüreklilikle ifade edemezseniz aydın olmanın sorumluluğunu nasıl yüklenebilirsiniz ki…

İşte Ömer Dinçer kitabında hem bir aydın hem de AK Parti geleneğinin içinden gelen birisi olarak geliştirilen proje ve politikalar için doğru olanı dile getirmeye çalışıyor. Ancak hemen şunu da ilave etmek gerekiyor ki, eleştiri kültürünün olmadığı Doğu toplumlarının özelliklerini taşıyan dindarların toplumsal ikliminde ‘doğru olanı dile getirme’ maalesef pek kabul gören bir durum değil.

Zira dindar toplumlarda hâlâ “kol kırılır yen içinde kalır” kuralı geçerlidir. Bu yüzden de sorunlar ortalıkta konuşulmaz, tartışılmaz ve mümkünse halının altına süpürülür… Dinçer kitabında bu anlayışa itirazını şöyle ifade ediyor: “Kamusal bir hatanın ve yanlışın örtbas edilmesi yerine, açıkça kabul edilmesi ve değiştirilmesi en düşük maliyetli çözümdür. Parti için bir meselenin parti içinde çözülmesi gerekir ama toplumsal bir sorunun açıkça tartışılması demokratik ülkeler için kaçınılmaz bir haktır.”

(KARAR)

Etiketler: » »
Share
433 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...