logo

Hayvana da yazık, insana da…


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Son zamanlarda “sokak köpeği” olarak isimlendirilen sahipsiz hayvancağızlarla ilgili akıl almaz haberler okuyoruz. Hatırlayacaksınız, en son Kayseri’de 25 köpeğin saldırısı sonucu bir lise öğrencisi hayatını kaybetti.

Tespit edebildiğim kadarıyla memlekette iki türlü düşüyor köpekler sokağa. Birincisi zaten sokakta doğanlar ve tabiri caizse sokağın raconunu böylelikle bilenler. İkincisi ise bir şekilde sahiplenildikten sonra sahibi tarafından sokağa tekrar salıverilenler.
Konuştuğum uzmanlar, “çeteleşme” faaliyetinin daha ziyade bu ikinci gruptan köpeklerin marifeti olduğunu anlattı. Sokağa salınmak bu hayvanlarda bir şekilde öfkeye, paniğe, şaşkınlığa sebebiyet verebiliyormuş. Dahası “racon” da bilmedikleri için “sokakta yaşamak” bu hayvanlar için bir tür büyük sınava dönüşebiliyormuş.

Aslında bu argüman pekâlâ insanlar tarafından oluşturulan bir takım çeteleşmeler için de kullanılabilir ama konumuz o değil malum. Dolayısıyla “bir ünlem işareti” koyalım buraya ve devam edelim yolumuza.

Bir hayvanı sahiplenmek yahut satın almak (ki kedi-köpek cinsleri için bu ikincisine fena halde karşıyım) gerçekten büyük sorumluluk. Aileniz iki kişiyse üç, üç kişiyse dört fert oluyorsunuz. Gününüzü, tatillinizi, hayatınızı ailenizin bu yeni ferdine göre belirliyorsunuz. Bir süre size “iyi fikir” olarak gelen hayvan beslemeden sıkılıp ondan kurtulmak istediğinizde ise çoğunlukla evcil hayvan için felâket sayılabilecek bir vicdansızlık biçimine dönüşüyor verdiğiniz karar.

Şunu şöylece söylemek lazım: Modern insan için “evcil hayvan besleme düşüncesi” genellikle özenti ve hayranlık ile başlayıp yine genellikle bıkkınlık ve kurtulma fikriyle son buluyor.

Oyuncak ya da hobi olsa sıkıldığınızda tavan arasına kaldırıp kurtulursunuz. Fakat söz konusu bir canlı olunca işler epeyce değişir değil mi?

Sosyal medyada hemen her gün hayvanseverlerin “sahipleri tarafından sokağa atılmış hayvancağızlar”ı sahiplendirme çağrılarını ve çabalarını görüyorum.

Ne yapılması gerekir peki? Nasıl olmalı bu işler?

Öncelikle kıymetli dostum Ersin Çelik’in radikal önerisi ile başlayayım. Ersin diyor ki “evcil hayvan sahibi olmak isteyen insanlara bir çeşit yasal düzenleme ile bazı şartlar konulsun. Niçin evcil hayvan almak istediğini belirtsin insanlar, evcil hayvana bakıp bakamayacakları tespit edilsin. Evin küçük çocuğu istedi diye alınıp üç gün sonra sokağa bırakılacak hayvanların sahiplenilmesinin önüne geçilsin.”

Bana her bakımdan ilginç geldi bu öneri. Pratikte uygulanamaz belki ama bir çeşit “evcil hayvan bakabilir ehliyeti” zannediyorum modern insanın vicdansızlığının önüne bir miktar geçebilir.

Diğer yandan belki şunu ısrarla anlatmak lazım insanlara: Hayvanseverliğin yegâne yolu bir hayvana sahip olmak değildir.

Ne demek istiyorum? Şunu: Kızım mesela, neredeyse konuşmaya başladı başlayalı eve kedi almak istiyordu. Biz bunun yerine “sokak hayvanlarını besleme, onlara göz kulak olma” fikrini aşıladık ona küçüklüğünden bu yana. Şimdi sokağımızın bütün kedileriyle ve kıdemli köpeğiyle arasında gayet şık bir ilişki var. Şimdi büyüdü de. İsterse bir, hatta iki kedinin tüm sorumluluklarını üstlenebilecek durumda. Fakat gördüğüm kadarıyla sokak hayvanlarının dertleriyle dertlenmek ona yetiyor da artıyor.

Bir hatırlatma da bu konuda üzerine düşeni layıkıyla yapmayan yerel yönetimlere olsun. Yasada “sokak hayvanlarının kısırlaştırılması ve sonra tekrar kendi doğal ortamlarına salınması” sarahaten belirtilmesine rağmen çoğu yerel yönetim bu işle ilgilenmiyor. Kısırlaştırma olmayınca sahipsiz hayvan sayısı artıyor, sahipsiz hayvan sayısı arttıkça sorunlar katlanıyor.

Allah göstermesin, bir yavrumuzu daha kurban verip “vah tüh” etmemek için hayvanseverlerin, yerel yönetimlerin ve ilgili bakanlığın el ele verip bir eylem planı yapması şart…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » »
Share
366 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...