logo

22 Kasım 2019

Had bildirme gündemi


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

“Bu kadına haddini bildirin!”
Bu cümleyi kim duysa hatırına hemen Ecevit’in Meclis kürsüsünden öfke sağanağı halinde Merve Kavakçı’ya yönelik hitabını hatırlayacaktır. O sözlere “Dışarı dışarı” çığlıklarının eşlik ettiğini de… Merve Kavakçı Meclis’e giren ilk başörtülü milletvekili idi ve o günün CHP zihniyeti de Ecevit’te ete-kemiğe bürünmüştü.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP adına “başörtüsü karşıtlığı” bagajından kurtulmak için çırpındığı bir süreçte, bu defa bir CHP grup başkanvekili, yine Meclis’te, Ak Parti grup başkanvekili Özlem Zengin’e karşı aynı sözleri telaffuz edince, ister istemez Kılıçdaroğlu’nun tüm farklı çabaları “CHP hiç değişmemiş” değerlendirmelerinin altında ezildi, gitti.

Biraz damara basma işi var mıydı? Evet vardı. Ecevit’le ABD başkanı Clinton’un o bilinen fotoğrafı. Kaykılmış bir Clinton ve karşısında ellerini birbirine kenetlemiş bir Türkiye Başbakanı. “El pençe divan durmuş” tanımlaması bu görüntünün siyasal yorumu olarak yapılageldi. Ve Özlem zengin tam da o yorumu Meclis ortamına taşıdı. CHP’liler bu yoruma tepki gösterir miydi? Gösterirdi.

Ama tepkinin “Bu kadına haddini bildirin!” kalıbına dökülmesi, işte CHP’nin içinde devinip duran o eski damarın dışa vurumu idi. Aslında ilk söylendiği zaman da “Bu kadın” ifadesi, kadına yönelik aşağılamanın bir yansımasıydı, ardından gelen “haddini bildirin” ifadesi de CHP’nin kurulu düzenle bütünleşmiş başörtüsü yasağında sembolleşen özgürlük karşıtı tavrının yansımasıydı.

Meclis’teki o tartışmayı seyrettiğinizde görüyorsunuz ki CHP grup başkanvekili Engin Özkoç önce birkaç kere “Ecevit’e hakaret etmek kimsenin haddi değil” gibi cümleler kuruyor. O kötü, çirkin “Bu kadına haddini bildirin” ifadesi bundan sonra geliyor. Yani normal başlayan bir tartışmanın ileriki merhalesinde “Refleks” devreye giriyor. CHP’ye söylüyorum, “Beyler hani ulaşmaya çalıştığınız muhafazakar dünya var ya, işte onlar tam da sizin içinizde saklı duran bir ‘refleks’in bir şekilde devreye gireceğinden endişe ediyorlar.”

Engin Özkoç Özlem Zengin’den özür dilemiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan, özürle yetinilmemesi gerektiğini söylüyor, “ceza verilmeli” diyor. Kim bilir belki ceza da verilir.

Bana göre Engin Özkoç cezaya da razı olmalı. Kamuoyu önünde çok çok büyük yanlış yaptığını itiraf etmeli. Hatta asıl yanlışı, kendi partisine karşı yaptığını itiraf etmeli.

Sokakta başörtülü kadınlara saldırıların olduğu, bunun kamuoyunda tartışıldığı, CHP genel başkanının saldırıya uğrayan kadınları arayıp teselli ettiği bir zamanda, ortamda, CHP’nin Meclis grup başkanvekilinin sözlerinin sokak saldırganlığı ile bütünleşmemesi, kendi genel başkanının çabasını boşa çıkarmaması zordur.

Şunu söylemek isterim: Türkiye’nin yeniden başörtüsü tartışması içine sürüklenmesi iyi bir şey değildir. CHP’nin bundan zarar göreceği açık, ancak muhafazakar camia adına siyaseten bu tartışmadan yararlanma ümidi doğsa bile, bunun ülkeye faydası olmaz. İktidarın böyle bir toplumsal gerilim ortamından faydalanması da mümkün değil.

Bu noktada birkaç jest önemli diyorum:

Bir: Engin Özkoç Meclis’te gidip Özlem Zengin’den kamuoyu önünde özür dilemelidir. Eğer bir çiçek sunarsa çok daha centilmence olur.

İki: CHP lideri Kılıçdaroğlu, Meclis’teki tartışmanın sağlıklı olmadığını, orada CHP adına sarf edilen sözleri benimsemediğini ifade etmeli, tıpkı saldırıya uğrayan kadınları arayıp teselli ettiği gibi Ak Parti grup başkanvekili Özlem Zengin’i de arayıp, partisi adına üzüntülerini bildirmelidir. Eğer bunun yanında geçmişte Merve Kavakçı’ya karşı yapılanları tasvip etmediğini de açıklarsa, kendi çizgisini pekiştirici bir yaklaşım sergilemiş olur.

Üç: Kılıçdaroğlu bu alanın ne kadar kırılgan olduğunu bir kere daha görmüş olmalıdır. “CHP dünyasında her an böyle çıkışlar olabilir” yaklaşımı beslendiği sürece açılım projelerinin suya düşmesi kaçınılmazdır. Benden söylemesi.

O VİDEOLAR:

Bir ayna. Muhafazakar camianın bir yüzünü gösteren bir ayna. Para ile buluştun, işte yüzün. İktidarla buluştuğunda bir ayna tutulsa ne görünür kim bilir. Statü sahibi olursan nasıl bir görüntü? Aile içinde erkek olursan, kadın olursan, çocuk olursan görüntün ne? Cemaat olursan ne yaparsın? Şeyh olursan ne, mürit olursan ne? İşadamı olursan ne, işçi olursan ne? Yargılayan olursan ne, yargılanan olursan ne?

“Kendi kendimize bakarken..” diye yazdım geçenlerde. (14 Kasım 2019, Karar) Çok büyük iddiaları seslendirmeden önce “İnsanlıkta neredeyiz?” sorusunu sormak öncelikle. “Bir boyutunuz buralara vardı” demiş oluyor o videolar. “Bu görüntüler içini acıtıyorsa, kendi kendin olmak için bir şeyler yap” diyor.

(KARAR)

Etiketler:
Share
460 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...