logo

11 Ocak 2019

Doğu Türkistan’daki zulmü görmemek mümkün mü?


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Gazetemizde 8 Kasım 2018 tarihinde yayınlanan “Doğu Türkistan’da Nazi zulmü” başlığını taşıyan yazımızda Doğu Türkistan Müslümanlarına özellikle son dönemde uygulanan zulümler hakkında bilgi vermiştik.

Doğu Türkistan Müslümanları uzun süreden beri Çin diktatörlüğünün çeşitli zulüm uygulamalarına maruz kalıyor. Ancak son dönemde “yeniden eğitim” başlığı altında farklı bir zulüm uygulamasına tabi tutuluyorlar. Çin diktatörlüğü, Doğu Türkistanlıları yeni bir eğitime tabi tuttuğu iddiasıyla kamplarda topluyor. Bu kamplarda onlar bir tür toplu işkenceye tabi tutuluyorlar. Devlet onların evlerinde yalnız kalan çocuklarını da akrabalarına vermeyip yetim yurtlarına götürerek ateist, dinsiz bir eğitime tabi tutuyor. Asıl amaçlarının da bu yetişen nesli anne ve babalarından ayırarak, ailede din duyarlılığı ve bilinci almalarının tamamen engellenmesi suretiyle sürekli devlet gözetiminde tutarak dinden uzak bir anlayışla yetişmelerini sağlamak olduğu tahmin ediliyor. Anne ve babalara ise “eğitim” iddiasıyla bir şekilde işkence edilerek iyice yıldırılmaları, rejimin baskılarına tümüyle boyun eğmelerinin sağlanması amaçlanıyor. İddia edilen eğitimle onların anlayışlarının, çizgilerinin değiştirilmesinin mümkün olmadığı ise biliniyor.

Çin diktatörlüğünün, zulüm uygulamaları hakkında dünya kamuoyuna bilgi sızdırılmasının engellenmesi için çok yönlü tedbir almasına rağmen günümüzde haberleşme imkânlarının gelişmiş olmasından dolayı yapılan zulüm hakkında insan haklarıyla ilgilenen uluslararası kurumlara ve basın yayın organlarına pek çok farklı kanaldan bilgi ulaştı. Aynı şey Suudi Arabistan’ın zulüm uygulamaları için de söz konusudur. Devletin bu zulüm uygulamaları hakkında dünya kamuoyuna bilgi iletilmesini engellemek için çok geniş çaplı tedbir almasına rağmen yine de pek çok zulüm uygulamaları hakkında farklı kanallardan bilgi ulaşmakta ve raporlar tutulmaktadır.

Ancak ilginçtir ki Çin’deki zulüm rejiminin sözcülüğünü ve savunuculuğunu yapan muhtelif merkezler Doğu Türkistan olayının abartıldığı, söylenenlerin aslında Çin’e karşı bir komplo olduğu iddiasında bulundular.

Doğu Türkistan’daki zulmün yeni başlamadığı, yıllardan beri devam ettiği ve oradan kaçma fırsatı bulabilenlerin getirdiği veya yaşamaya devam edenlerin sızdırdığı bilgilerle bu zulüm gerçeği çok açık bir şekilde gün yüzüne çıktığı halde bu zulmü görmezden gelmek elbette mümkün değildir. Fakat bugün Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü örtmeye çalışanlarla beraber Baas zulmü konusunda onlarla aynı hedefi vuranların, Esed saltanatının korunması için onun adına medyada savaş verenlerin burnumuzun dibindeki Suriye’de sergilenen vahşeti örtmek için de aynı şeyi yaptıklarını gözden kaçırmamak gerekir.

Suriye’de bir milyondan fazla insan hunharca katledildiği, insanların üzerine varil bombalarının ve daha nice yasak bombanın yağdırıldığı gün gibi ortadadır. Esed zulmünün ve onun saltanatını korumak için müdahalede bulunan işgal güçlerinin korkunç saldırılarının geride bıraktığı manzaralar hakkında sadece bizde değil tüm dünya kamuoyunda artık mütevatir derecesinde bilgi oluşmuştur. Ama bugün hâlâ o zulmü tebri etmeye, zulme maruz kalan halkı suçlu çıkarmaya çalışan birçok kişinin bulunduğu biliniyor. Bazılarına göre ise Suriye’de ortaya çıkan bütün bu manzaralardan, sergilenen bunca vahşetten Esed rejimini sorumlu tutmamak gerekmektedir. Doğu Türkistan’daki zulmün üstünün örtülmeye çalışılması Suriye’de sergilenen korkunç vahşetin üstünün örtülmeye çalışılmasının yanında belki çok basit kalır.

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » » » » » »
Share
401 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...