logo

09 Kasım 2019

Devlet’miş!


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

Devleti gözümüzde çok mu büyüttük!. Hatta “hükümet”le “devlet”i de birbirine karıştırıyoruz. Devlet, halk, toprak ve bir düzenden ibarettir. Devletin bir bayrağı vardır ve bir de düzeni kuran ve yöneten bir irade. Bu iradenin tecelli makamı “yasama”dır. Bir de hükümet var. Ona “yürütme” diyoruz. Onun yanında bir de “yargı” var, yasama ile yürütmenin yanında. Devlet bu sacayağının üzerinde durur. Ortasında millet, toprak ve bir iradenin ortaya koyduğu nizam, “Hukuk düzeni” vardır. Bayrak da onu temsil eder. Devlet kutsal değil, “Made in Human”, “Seküler” bir siyasi organdır. “Baki” de olamaz. “Adil” olabildiği gibi “zalim” de olabilir.

Metodik Kemalistler devleti ele geçirecek ve toplumu dönüştürecekti. Biz de bu hülyaya daldık! Devlet çok büyük bir dönüştürücü güçtü. Para onda, yargı onun elinde, mektep de öyle. “Tanrının elinden, bilgi, güç ve ekmeği bir çaldık mı!..” olacaktı bu iş. Ama olmadı. Promete’ye döndük. İktidar dönüştürücü bir güçtü, evet, ama, o güç önce bizi dönüştürdü. Mitolojide anlatıldığı gibi Pandora’nın Kutusunu kendi ellerimizle açtık sonunda. Şeytan her zaman olduğu gibi yine bize yalan söylemiş ve bizi kandırmıştı! Hep Şeytanı suçluyoruz da, insan bazan Şeytanı da kıskandırır. İnsanın da Şeytanı vardır. Ve dünya zevklerinin, zenginliklerinin pırıltıları arasına gizlenmiş bize gülümseyen (sevgilimiz, aşkımız olan) Şeytan çoğumuzun nefsine taht kurmuş oturuyor ve damarlarımızda dolaşıyor.

Diyorlar ki, “hep dinden söz ediyorsun!” Bu ikazlardan sıkılan varsa, kendi haline baksın! Bir Müslümanın din dışı bir hayatı olabilir mi! Bu dünya bizim için bir imtihan yeri değil mi. Her işe “Euzu..” diye başlamayacak mıydık, “Bismillah” diye başladığımız her iş “Allah”a adanmış bir eylem” değil mi idi!

“Devleti ele geçirmek” için ne çok çabalamıştık oysa. Biz devleti düzeltelim derken, devlet bizi kendine benzetti. Zannettik ki, devleti ele geçirince toplumu düzeltiriz. Sanki Peygamberler devleti ele geçirdiklerinde her şey süt-liman oldu. Biz devleti ele geçirince, Peygamberlerin bile sahip olmadıkları bir güce sahip olacağımızı zannettik. Yanıldık! Aslında kitapta bunlar tek tek yazıyordu. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunacaktı. Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecekti, bizleri mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek ve korku ile imtihan edecekti. Biz Karun gibi başarı ve kazanımların kendi akıl çaba ve becerilerimizin tabii ve zorunlu sonucu olduğunu zannettik ve insanlara bu anlamda vaadlerde bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz.

Kendi yetki ve tasarrufunuzda olmayan bir şeyi nasıl vaad edersiniz. Aslında insan kendini değiştirecek ve devlet de o insanlara göre şekil alacaktı. Devlet toplumun aynadaki görüntüsü idi.

İçimizden bir topluluk Hakka ve hayra çağıracak ve diğer insanlar da onlara destek verirse işler yoluna girecekti. Onlara karşı düşmanlık gösterirlerse, iyiler ya direnecekler, mücadele edecekler ya da o beldeyi terk edecekler, Allah da onları cezalandıracak, direnenleri ya da hicret edenleri mükafatlandıracaktı. Tebliğ et güzel örnek ol, sabret, şükret, diren ya da hicret et! Yol bu! Tebliğ ederken de “Taife giden Peygamber” gibi olacaktık. “Halka sert davranmayacaktık, onlardan biri olarak onlarla konuşacaktık, kibirlenmeyecektik, çünkü o zaman korkar, etrafımızdan dağılır giderlerdi”. Hz. Musa’ya emredildiği gibi “Firavuna bile güzel sözle ve hikmetle Hakkı tebliğ edecektik”. Hz. İbrahim’in babasına anlattığı gibi!

Ne tebliğ ediyoruz ve ne de güzel örneğiz!. Her şeyi devletten bekliyoruz. Siyasiler karar veriyor ve bürokrat eli ile uygulanıyor. Bu yolla insanların kalplerine dokunulamaz.. Biz değişelim ki, Allah’ın da bizim hakkımızdaki hükmü ona göre tecelli etsin. Hem kendimizi değiştireceğiz, hem de kul yapımı olan devleti değiştireceğiz, ıslah edeceğiz. Bakın itaat edeceğiz ulul emr “Bizden olan”dır. Yetkisini bizden alan ve bize hesap veren. Bizimle istişare ve şûra yapan, işi ehline veren, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesli-fıtratı koruyan, adaletten ayrılmayan, masiyeti maslahat gibi sunmayan devlet! Halkla inatlaşmayan, onlara İlahlık ve Rablik taslamayan! Kendini kutsamayan, La yüs’el bir havaya girmeyen! Kocakarının azarladığı, veresetül enbiya, adil Ömer’in devleti gibi bir devlet.

Devlet önemli bir aygıt, ama işin başı devlet değil. Nasıl ki, hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir, Adaletten uzaklaşan devlet de suç aletine döner. Allah hiç kimsenin hanımını beyinin, beyini hanımının başına bela etmesin. Devlet de öyle, devlet meşruiyetini kaybeder ve milletin başına bela olursa, o milletin düşmana ve başka belaya ihtiyacı yoktur. Bazı devlet yöneticileri işgalcilerden daha zalim de olabilir.. Ne istiyorsak, hayırlısını isteyelim. Bazan bir şeyi muhafaza etmek, onu elde etmekten daha zordur. İsterseniz asrı saadet, 4 halife dönemi ve sonrasına bakın.. Devleti ele geçirince insanlar kibir bataklığına saplanıyorlar. Sonra israf, gösteriş, zevk-ü sefa alemleri, ardından yolun sonu belli. Oysa insanlar o makama gelirken ne hayaller kurmuşlardı. Sanırım bizim şimdi bu işleri yeniden düşünmemiz gerek. Evdeki hesaplar her zaman çarşıya uymayabiliyor.

Biz önce şahsiyetli kişiler olacağız. Sonra din, ahlak ve hukuk temelinde bir araya geleceğiz, adabı muaşeret içinde farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayan bir hukuk toplumu oluşturacağız. İşte bu süreçte devlet siyaset, maslahat eşzamanlı olarak kendiliğinden oluşur. İyi bir devlet, Allah’ın nimetidir. Devlet peşindekileri aynı hızla cennete ve cehenneme götürür. Burada tek fark istikamet. Nefsinin, heva ve heveslerinin esiri olanların vay haline.. “Kibir, israf ve gösteriş peşinde koşan gafiller yakın bir gelecekte nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını göreceklerdir” der kitap! Aman ha! Allah’a kul olmayanlar, sonunda Şeytanın ve nefsinin kulu-kölesi oluyor.

Devlet bir rahmet vesilesi olabileceği gibi Gazab aracına da dönüşebilir.

Bu konuda neyin ne olduğunu anlamak istiyorsanız, kişisel olarak Allah’ın sizi neyle meşgul ettiğine bakın. Siyasetteki istikametinizi anlamak istiyorsanız, bakın bakalım çevrenizdekileri Allah neyle meşgul ediyor. Devletinizin gittiği yer, karar vericilerin ve uygulayıcıların gittiği yerdir, paranızı harcadığınız yerdir, adaletinizin seviyesinin gösterdiği istikamettir.

Birlikte yola çıktıklarınız ve yolda bulduklarınızla, kendilerine güç ve servet verdiklerinizle birlikte gittiğimiz yeri hep birlikte yeniden gözden geçirmenin tam vaktidir. Münafıklar, fasıklar, müfsitlerden uzak durun. Bakın bakalım makam verdiğiniz siyasiler, memleketlerinde kimlerle birlikte birlik olup neler yapıyorlar. Halkın hakkını koruyorlar mı yoksa kamu mallarını kendi yandaşlarına mı yönlendiriyorlar. Biraz dikkatlice bakın görürsünüz, kulaklarınızı açın duyarsınız. Bu konuda, tedbir almak için yarın çok geç olabilir. Bakın bakalım “sıratı müstakim üzere miyiz”. Aslında “Devlet” derken burada hükümeti, siyasi otorite ve yönetici erki kasdediyorum. Yoksa toprağın ne suçu var tabii ki. Ya da her toplulukta her türlü insan vardır! Yoksa, ülke de millet de devletin tahtında müstetirdir.

Sonuçta siyaset de bir imtihandır. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımızla, para verip, para aldıklarımız, dostluk kurduklarımızla, makam verdiklerimiz ve makam aldıklarımızla birlikte haşrolacağız. O gün ya kendi cennetine sırtında tuğla taşıyanlardan ya da kendi cehennemine sırtında odun taşıyanlardan olacağız. İmtihanı en zor olanlar, kul hakkı sebebi ile başkalarının sorumluluklarını üstlerinde taşıdıkları halde görevini yapmayanların imtihanı olacaktır. Bunlar için siyaset aslında “ateşten gömlek”tir. Selâm ve dua ile.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
324 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...