logo

Çöküş, çözülme ve çürüme


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

“Türkiye’de entelektüel/moral önderlik kimde? 80 öncesi solun elindeydi, 80 sonrası İslami kesimlerin eline geçti. Bugün ise bu inisiyatif kimsede ve tam bir fikri çöküş, çözülme ve çürüme yaşanıyor maalesef.”

Bu cümleler bana değil, sol siyasetin en çok tanınan simalarından birine, Ufuk Uras’a ait ve üzerinde uzunca konuşulmayı hak ediyor doğrusu.

Entelektüel/moral üstünlük meselesinden başlayalım. Doğrudur. Memlekette 80 ihtilaline kadar sol çevreler entelektüel bakımdan üstünlüğü ellerinde bulundurmuşlardır. Önce ihtilalle birlikte aldıkları büyük hasar, ardından 80’li yıllarda esen “Özallı Türkiye” rüzgârına çabuk ayak uydurmaları, sonra Soyvetler’in dağılması ve Avrupa sosyalizminin “gereğinden yumuşak” ikliminin Türk solunda da hâkim iklim haline gelmesi gibi nedenlerle bu entelektüel/moral üstünlük ortadan kaybolmuştur.

80’li yıllar bir bakıma İslami söylemin de kendisine çok hızla alan açtığı yıllardır elbette. Kimilerinin niteliği tartışmaya açık da olsa hem çok canlı bir eser üretimi, hem çeviri hareketlenmesi, hem dergiler eliyle filizlenen düşünce ve kültür, hem “tartışma başlığı açma” konusundaki kabiliyet, hem toplumun diğer düşünce üreten kesimleriyle temas edebilme başarısı derken İslami kesim, düşüncenin ve fikrin ilerlemesine öncülük etmiştir o yıllarda. Kanaatimce bu durum, 28 Şubat sürecine kadar da böylece sürmüştür.

Antiemperyalist söylem geliştirmekten çevre sorunlarına değin uzun bir parkurda İslami kesimin dünyaya ve Türkiye’ye söyleyecek çokça sözünün olduğu yıllardı o yıllar. Faizsiz ekonomiden bir arada yaşama modeli önerilerine, sağcılık eleştirilerinden üçüncü dünya sorunlarına değin bir dünya “taze meselesi” vardı İslami kesimin.

28 Şubat süreci ne yaptı peki İslami kesime? Ne yaptığını elbette biliyoruz da, Ufuk Uras’ın önermesi üzerinden ne yaptığını araştırmak gerekiyor meseleyi, onu kastediyorum.

28 Şubat, doğrudan Türkiye’de İslami kesimin var olmasına ve var kalmasına yönelik bir tehdit olarak ortaya çıkınca “bu iş siyasetle olmaz” cümlesini sıklıkla kuranlar bile “ne pahasına olursa olsun iktidarı ele geçirmeliyiz” noktasına geldiler.

Şunu da unutmamak gerekir: Demokratik olarak, sandıkla geldikleri yerden zorbalıkla indirilmelerine rağmen şiddet ya da başka tercihlere sapmamış olmaları İslami kesimin hâlâ bir teklifinin olduğunu gösteriyordu.

Ne var ki tehdit “söylemsel” olarak büyüdükçe İslami kesim de kendine mahsus bir çıkar yol bulmayı zorunlu gördü. 28 Şubat sürecine kadar “düşünce ve eylem bakımından tavizsiz” olarak tanımlayabileceğimiz İslami kesim, bir noktadan sonra “gerekirse taviz de verilir, yeter ki varlığımız bir kez daha böylesi tehditlere maruz kalmasın” cümlesinde birleşti.

AK Parti’nin neredeyse elini kolunu sallaya sallaya iktidar olmasını biraz da burada, bu var oluş ve var kalış meselesinde aramak gerekir.

Eh, “politik bakımdan iktidar” olmayı çok seven ve hızla benimseyen İslami kesimin -ki AK Parti bu kesimden ibaret değildi elbette, bu diğer bir bahis- düşünce ve fikir üretimi azalarak bitme noktasına geldi.

Geldiğimiz pozisyonda bulduğumuz durum şudur. Kemalizm’de ve sağda zaten fikir olmaz, solda fikir kalmadı, İslami kesim de bütün birikimini bir çeşit “yancı hovardalıkla” harcıyor.

Bence Ufuk Uras’ın “fikri çöküş, çözülme ve çürüme” dediği meseleyi tam burada aramak lazım. Kendini lehte ya da aleyhte olmak üzere güncel politikaya hizalayan, sadece güncel politikanın dehlizleriyle ilgilenen toplumsal kesimlerden “çözülme ve çürüme” dışında bir beklentimiz olabilir mi?

Cesaretle söylemek gerekirse “solda ya da İslami kesimde” kendisine dair çokça umut beslediğimiz isimlerin tamamını yutmuş görünüyor an itibariyle güncel politikanın karanlık dehlizleri.

O dehlizlerden düşünceye bir yol olmadığını, politikadan düşünceye ulaşımın olmadığını, bunu böylece düşünmenin politikaya da büyük haksızlık olduğunu anladığımız bir an geldiğinde “umut var” demektir. Yoksa önümüz daha da karanlık.

Video tosuncuklarından da, Brüksel lahanalarından da, durmadan politik argüman üreterek konuşan saksılardan da bir yol olmaz velhasıl.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » »
Share
381 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...