logo

Cehennemden geliyorum


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

İnsanın güzel dostlarının olması ne güzel… Bir dostum yadıma düşürünce hatırladım Behlül’ü. Behlül, evet. İslam’ın azametli halifesi Harun Reşid’in yanından ayırmadığı dostu, meczup Behlül.

Bilirsiniz ya, yine de anlatayım. Bir gün sarayda, bir boşluktan istifade Harun Reşid’in haşmetli hilafet tahtına oturmuş Behlül. Bu durumu gören askerler onu döve döve tahttan indirmişler. Askerler Behlül’ü döverlerken Behlül durmadan gülüyormuş. O sıra Harun Reşid yetişmiş. Behlül’e “niçin gülüyorsun?” diye sorunca Behlül, “senin haline gülüyorum sultanım. Ben sadece birkaç dakika tahtta oturdum diye yemediğim dayak kalmadı. Sen hayatın boyunca bu tahtta oturdun, daha da oturacaksın. Senin yiyeceğin dayakları düşünüyorum da, ona gülüyorum.”

Behlül bu. Sözünü esirgemez. “Aklı yok” derler ona ama kulak asmayın, onun aklı bir başka akıldır. Akıllar içinde biricik bir akıldır. Akıldan vazgeçmenin aklıdır.

Bilirsiniz ya, yine de anlatayım. Harun Reşid, Behlül’e bir vazife vermek istemiş. Yanına çağırtıp “seni çarşı ağası yaptım. Git esnafı denetle, bana da rapor ver” demiş. Behlül, ilk iş eline bir terazi alıp inmiş çarşıya. Gözüne kestirdiği bir fırına girmiş. Rasgele birkaç ekmek tartmış. Bakmış ki gramajlar eksik. Fırıncıya ceza keseceği yerde onunla hal hatır etmiş. Fırıncıya ne sorsa fırıncı olumsuz cevap vermiş. “İşler kötü” demiş, “hayat kötü” demiş, “gelecekten umutsuzum” demiş. Demiş oğlu demiş. Hani zannedersiniz ki şehrin en mutsuz, en üzgün adamı o fırıncıymış.

Ardından bir başka fırına girmiş Behlül. Orada da tartmış ekmekleri. Bakmış ki ekmeklerin gramajı belirlenen orandan fazla. O fırıncıya da hal hatır etmiş. Ne sorsa, fırıncı “elhamdülillah” demiş. “İşler iyi” demiş, “çocuklarım iyi” demiş, “yarın bugünden güzel olur inşallah” demiş, “Allah’ın her gününe şükür” demiş. Hani zannedersiniz ki şehrin en mutlu adamı o fırıncıymış.

Bunun üzerine bizim akıllı Behlül aceleyle saraya dönüp halifeye “bana başka bir vazife ver” diye ricada bulunmuş. Harun Reşid şaşırmış bu işe. “Yahu” demiş, “daha yarım saat olmadı sana çarşı ağalığı vazifesi vereli. Ne oldu da yeni vazife istiyorsun benden?”

Behlül bu, sözünü çeker mi? Demiş ki “ey halife, bana çarşı ağalığı vazifesi verdin ama ben çarşıya gittiğimde gördüm ki çarşının zaten bir ağası var. Ekmekleri de tartmış, vicdanları da tartmış, ahlakları da tartmış benden önce. Her şeyi bir nizama koymuş. Onun için uzun etme de bana yeni bir vazife ver.”

Vay ki vicdanın tartısını bilmeyene, öyle mi?

Bilirsiniz ya, yine de anlatayım. Bu Behlül akıllısı kendisine Bağdat’ın az dışında bir kulübecik inşa ediyormuş. Halifenin hanımı Zübeyde Hatun o civardan geçerken Behlül’ü ve kulübeyi görmüş. Varıp selam vermiş. “Ne yapıyorsun burada?” demiş Behlül’e. Behlül de “kendime bir cennet köşkü inşa ediyorum” demiş. Oldukça dindar bir hanım olan Zübeyde Hatun, “bu işin içinde bir iş var” diyerek Behlül’den bu kulübeyi kendisine satmasını istemiş. Behlül de “bir akçeye sizin olsun madem” diyerek satmış kulübeyi.

O gece Zübeyde Hatun, eşi Harun Reşid’le birlikte o kulübede gecelemişler. Rüyalarında cenneti görmüş ikisi de. Yeşillikler, sular, ırmaklar, kevserler derken sabaha dek cenneti yaşamışlar rüyalarında.

Sabah olunca Harun Reşid, Behlül’ü çağırtmış. Demiş ki “Behlül, bana da bir cennet köşkü yapıp satar mısın?” Behlül duraksamadan “yaparım tabii sultanım, bin akçeye hallederim bu işi” demiş. Halife şaşırmış. “Hanıma bir akçe de bana niçin bin akçe?” Behlül gülümsemiş: “Eşiniz ne aldığını bilmiyordu sultanım. Ama siz biliyorsunuz. Onun için ona bir akçe olan size bin akçe.”

Derler ki hikâyeleri anlatmakla bitmezmiş bu akıllı Behlül’ün. Ve derler ki bizi biz yapan bu hikâyelermiş. Ve yine derler ki Behlül sadece insanlarla değil, hayvanlarla, nebatatla, hatta kuburdaki pisliklerle bile yarenlik edermiş. Dermiş ona kuburdaki pislikler “aman diyeyim insan içine çok karışıp, onlara çok bulaşıp sebzeliğinden, meyveliğinden olup da bizim gibi kuburdaki pislik haline gelme.”

“Bizi biz yapan hikâyeler” dedik değil mi? Bu akıllı Behlül’e bir gün Harun Reşid nereden geldiğini sormuş. Behlül de “cehennemden geliyorum” demiş, “cehennemde ateş yokmuş meğer. Herkes ateşini buradan götürürmüş. O yüzden çalı çırpı toplayıp geri döneceğim.”

Pir Sultan Abdal’ımız da tam bunu, tam böylece yazmış zaten: “Cehennem dediğin dal odun yoktur / herkes ateşini burdan getirir”

Amma vay hayıf ki Harun Reşid’den bu yana çokça Harun Reşid gelip geçmiş iu koca dünyadan, lakin Behlül’ü ara ki bulasın. Behlül olmak için maldan mülkten, vardan yoktan, akıldan fikirden geçmek gerektiğinden elbet. İkilikten geçemeyen, biri birden seçemeyen adamdan Behlül olmaz ki. Amma vay hayıf… Bize nice Harun Reşid lazımsa nice de Behlül lazımdır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
709 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...