logo

05 Kasım 2018

Büyükelçi bindallı giyebilir miydi?


D.Mehmet Doğan
m.dogan@gmail.com

Uganda ismini, 1970’lerde İdi Âmin’le birlikte duyardık. Bu eski İngiliz sömürgesinin yönetimini ele geçiren İdi Amin’le ilgili habersiz gün olmazdı gazetelerde. Batılıların (hatta İsrail’in) desteği ile darbe yapan Âmin, sonra bu ülkelere dirsek çevirdi, ondan sonra da “çocuk eti yiyen yamyam, kan dökücü diktatör, işkenceci hatta deli” olarak ilan edildi. Ülkesini terk etmek zorunda kaldığını biliyordum. Suudi Arabistan’da ölmüş (2003).

Afrika’nın ortasındaki bu ülkenin başkenti Viktorya gölü kenarındaki Kampala şehri. Türkiye bu ülkeye bir hanımı büyükelçi olarak tayin etmiş. Kampala büyükelçisi hanım, Cumhuriyetin 95.yılı kutlaması çerçevesinde bir resmikabul vermiş ve bu resmikabulde Truvalı Helen kıyafeti giymiş, kâtip de Zeus kıyafeti ile bulunmuş bu toplantıda.

***

Mesele birçok açıdan görülebilir…

Türkiye bu seneyi Truva (Troya, Troia) yılı ilan etmiş. Bununla ilgili bir hayli faaliyet yürütülüyor. “Truva yılı”nın turizm amaçlı olduğundan şüphe yok. Muhtemelen Türkiye’nin temsilciliklerine bu konuda bazı bilgiler, belki talimatlar da gitmiştir. Bu sebeple sefire hanımın böyle bir kıyafete bürünerek Türkiye’nin millî gününde Truva yılı kampanyasına katıldığı tahmin edilebilir.

Cumhuriyetimizin kıyafet siyaseti bilindiğine göre, bunda pek tuhaflık aranmamalı.

Şimdi Cumhuriyetin 95. Yılı resepsiyonunda sefire hanım nasıl bir kıyafet giyinebilirdi?

Mesela millî kıyafetlerimizi giyebilir miydi?

Bunun gerçek anlamda yasak olduğunu ve bunu en iyi hariciye mensuplarının bildiğini söyleyebiliriz.

Şimdi düşünelim; sefire hanım ezkaza, bir bindallı ile resmi kabulde görünse idi… Muhtemelen başında fes, fesin üzerinde küçük altınlar dizili…Bazı etnografya müzelerinde güzel örnekleri var bu kıyafetin.

Hafazanallah! Nasıl bir linçe uğrardı, tahmin edilemez. Tabiî bu arada elçilik kâtibi de “Üsküdar’a gider iken” şarkısındaki kâtip kıyafeti ile, yani setreli, pantolonlu ve fesli olarak orada olsa idi…

Dışişleri bakanlığı bu hadise üzerine sefiremizi merkeze çağırmış. Sonuçta mesele unutulur gider, büyükelçi de hariciyede başka bir vazife verilir. Ya millî kıyafetler giyen bir büyükelçinin sonu ne olurdu?

En azından Truvalı Helen kıyafeti giyinenden beş beter olurdu!

***

Kendimizi aldatmayalım: Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür siyasetinde köklü bir değişiklik yok. Hâlâ 1920’lerde, 1930’larda konulan normlar üzerinden kültürel alan tanzim ediliyor. Siz bir tek cumhuriyet kabul resmine (resepsiyon) yöneticilerimizin millî kıyafetler giyerek katıldığını hatırlıyor musunuz?

Menderes’in zeybek, Demirel’in efe, Erdoğan’ın zıvgalı, kukulalı Rize delikanlısı kıyafeti ile Cumhuriyet kutlamalarına katılması tasavvur edilebilir mi? Bütün dünyada millî günlerde böyle kıyafetler giyilmesinin gerekli görülmesine veya en azından olağan karşılanmasına rağmen…

Olur olmaz vak’alar bize şunu söylüyor: Yüzüncü yılına yaklaşan “inkılâp”larla hesaplaşmaktan kaçış yok.

(KARAR)

Etiketler:
Share
450 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...