logo

07 Mart 2019

Buteflika


Hakan Albayrak
h.albayrak@gmail.com

Fransa’dan 1962’de bağımsızlığını kazanan Cezayir sözde cumhuriyet oldu, ama aslında cumhurun hissiyatına ve fikriyatına metelik vermeyen bir tek parti diktatörlüğüydü kurulan. Hükümette Ulusal Kurtuluş Cephesi vardı, Halk Meclisi denen yerdeki bütün sandalyelerde Ulusal Kurtuluş Cephesi üyeleri oturuyordu, ordu zaten Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin ta kendisiydi. Başta petrol gelirleri olmak üzere milli servet üzerindeki her türlü tasarruf hakkı da tabii ki bütünüyle bu partinin adamlarına aitti.

Diktatörlüğün kaçınılmaz sonucu olarak yolsuzluk diz boyuydu. Elitler bolluk içinde yüzerken halk sefalet içindeydi. Sefalet içindeydi, ama sesini çıkarmaya korkuyordu. 1988’e kadar halkın ensesinde rahat rahat boza pişirdi rejim. O sene kitlesel protesto gösterileri oldu. Sabrı taşan halk, ekmeğe zam gibi vesilelerle ayaklanma provaları yapıyordu.

Ulusal Kurtuluş Cephesi bu işi böyle sürdüremeyeceğini anlayıp dizginleri gevşetmeye başladı. Haziran 1990’da ülkenin ilk demokratik mahalli seçimleri düzenlendi. Bu seçimlerde Abbas Medeni liderliğindeki İslami Selamet Cephesi (FİS) birinci parti oldu. Sıra, ilk demokratik genel seçimlerdeydi.

Genel seçimlerin iki turlu olması öngörülmüştü. 27 Aralık 1991’deki birinci turu ezici bir çoğunlukla FİS kazanınca, durumdan vazife çıkaran ordu 11 Ocak 1992’de olağanüstü hal ilan etti. Seçimlerin ikinci turu yalan oldu, demokrasi rafa kaldırıldı, Abbas Medeni de dahil olmak üzere binlerce FİS mensubu tutuklandı ve FİS yasaklandı. Ortalık karıştı.

Sandıktan ümidi kesen bazı İslamcılar, rejime karşı silahlı mücadeleye yöneldi. Askerlere, polislere saldırılar düzenlendi. Bu saldırılara verilen cevapların ölçüsüzlüğü, ortalığı iyice karıştırdı.

1993’te Silahlı İslami Grup (GİA) kuruldu, şiddet tırmandı. “İslami”liği sözde kalan bu örgüt, sivillere saldırmaktan da geri durmadı. Yıllar yılı birbirinden korkunç vahşet manzaraları sergiledi. GİA’ya rejimin ajanlarının sızdığı ve cuntaya karşı silahlı direnişi itibarsızlaştırmak için bu örgütü amansız bir zulüm makinesini dönüştürdüğü ileri sürülür. “GİA’yı zaten onlar kurdu” diyenler de var.

1994’te kurulan ve “İslami Selamet Cephesi’nin silahlı kanadı” diye anılan İslami Selamet Ordusu (AİS) ise sadece rejimin silahlı unsurlarını hedef alıyor, sivillere kesinlikle dokunmuyor, üstelik GİA’nın vahşetini telin ediyordu. Savaşta at izine karışan it izi ağır basınca ve bu durumu değiştirmenin mümkün olmadığı kanaati hasıl olunca, AİS liderleri 1997’de silahlı mücadeleye son verdiklerini ilan ettiler.

Bu arada ülkede yeni bir genel seçim oldu (1995). Ordunun ‘münasiptir’ dediklerinden başka kimsenin katılamadığı ve kazananlarla kaybedenlerin önceden belirlendiği bir seçim! Gelgelelim, bu seçimi ‘kazanarak’ devlet başkanı olan Emin Zerval’in de kendini orduya beğendiremediği söylenir.

* * *

1999’daki sahte seçimlerde ordunun devlet başkanı adayı Abdulaziz Buteflika idi. Tabii ki kazandı. Fena da olmadı. Daha doğrusu, başkanlığının ilk zamanlarında öyle dedirtti.

Buteflika’nın 1992’deki askerî darbeyi menfi bir hadise olarak zikretmesi, “terör kurbanları” şeklindeki resmi söylemi kullanmak yerine “iç savaş kurbanları” demeyi tercih etmesi, silah bırakan İslamcı militanlar için af çıkarması ve onların muhtelif işlerde istihdam edilmesini sağlaması ümit verdi. Hakiki demokrasiye geçişi de sağlar mıydı acaba?

Yok, onu yapmadı. İstese de yapamazdı zaten. Asıl iktidar sahipleri, generaller, Buteflika vasıtasıyla iktidarlarının makyajını tazeleyerek halkın hararetini düşürmeye çalışıyorlardı sadece.

Buteflika 2004’te, sonra 2009’da, sonra 2014’te yeniden seçildi (tabii ki generaller tarafından seçildi). 20 senedir devlet başkanı. Bu 20 senede hakiki demokrasiye geçilmediği gibi, yolsuzluk ve yoksulluk meselesi de çözülmedi. Fas’la Cezayir arasındaki Batı Sahra meselesi de çözülmedi. Cezayir, çok şükür, 1990’lı yıllardaki gibi kan deryası değil; ama onun dışında kayda değer bir değişiklik yok.

1999’da değişimin adı olan -veya öyle sunulan- Buteflika çoktandır statükonun adı. Zaten o sayede tekrar tekrar ‘seçiliyor’. 18 Nisan’da yapılması planlanan seçimlerde yeniden devlet başkanı ‘seçilmesi’ de bu sayede olacak.

* * *

Buteflika şimdi 82 yaşında. 2013’ten beri felçli. Tekerlekli sandalyede oturuyor. Ne gam! Gene aday oldu işte; hal-i perişanına rağmen devlet başkanlığına devam etmek istiyor, koca memlekette başka adam yokmuş gibi.

Bu haber üzerine Cezayir sokakları uzun müddet sonra yeniden hareketlendi; nümayişe çıkan on binler ‘Yeter!’ diye haykırıyor.

Buteflika da aslında ‘yeter’ diye düşünüyor olmalı ki, ‘Seçilirsem ülkeyi erken seçime götüreceğim ve o seçimlerde ben aday olmayacağım’ diyor.

Şaka gibi.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
Share
623 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...