logo

30 Mart 2019

Bu seçimlerde partiler


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Pazar günü sandık başındayız; son 17 yıldır AK Parti’nin girdiği ‘en sıkıntılı seçim’ olması, bu seçimlerin en önemli özelliğidir.

Önceki seçimlere tek başına kazanma özgüveniyle ve iyimserlikle girmiş olan AK Parti, bu seçimlere tedirgin ve öfkeli bir halde giriyor.

MHP ile “kanka” olması, seçim özgüveni yaratmaya yetmiyor demek ki.

Nitekim AK Parti’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım, partinin bu seçimlerdeki “genel politikasından” farklı olarak yumuşak, kapsayıcı ve sıcak bir dil kullanıyor, HDP tabanından da oy istiyor ve diyor ki:

“31 Mart referanduma dönüştü. Adaylar konuşulsaydı, adayları mukayese etme imkânı olsaydı çok daha farklı bir sonuç doğurabilirdi.” (Cumhuriyet, 27 Mart)

AK Parti, dünden bugüneAK Parti 2011 seçimlerinde tek başına yüzde 50 oy almıştı. Çünkü geleceğe dair umut veriyordu: 2011 seçim bildirgesinde reformları vurguluyor, AB sürecinin yararlarını anlatıyor, “medeniyetler ittifakı”nı övüyordu…

Daha önemlisi “2023 Hedefleri”ni ortaya koyuyordu:

– Kişi başına gelirimiz 2019 yılında 18 bin dolara, 2023 yılında 25 bin dolara çıkacaktı.

– İhracatımız 2019 yılında 317 milyar dolar, 2023 yılında 500 milyar dolar olacaktı.

Siyasette iddiaların abartılı olması tabiidir, fakat bu hedeflerin yakınına bile gelemedik. Zira temel politikalar buna uyarlanmamıştı. Mesela ekonomi çevrelerinin ısrarla talep ettiği “yapısal reformlar” yapılmamıştı.

Ve işte, 2019 yılında 317 milyar dolar olması amaçlanan ihracat, 170 milyar dolardadır. Bu yüzden yeterli döviz kazancımız olmadığı için bugünkü sorunları yaşıyoruz.

2011’de iyimserlik ve umut yaratan AK Parti şimdi, Binali Yıldırım’ın bile faydasız bulduğu bir politika izliyor; öfkeli, sert, suçlayıcı politikalar.

Kriz içindeyiz, ekonomiyi en az konuşan parti iktidar partisi!

Mesela yabancı sermayeyi nasıl getireceğiz?

Muhalefet partileri

İktidar partisinin bu durumu ister istemez muhalefete ilgi yaratıyor, moral veriyor. Fakat bundan ibaret değil, muhalefette değişimler de görülüyor.

Evvela bu seçimlerde eski din-laiklik tartışması yok. Etkileri elbette var ama propaganda gündeminden çıkmış durumda.

Kılıçdaroğlu öteden beri partisini bu eskimiş gündemin dışına çıkarma ve farklı kesimlere açılma yönünde politikalar izliyor. CHP’de böyle isimler dikkat çekici konumdalar: Abdüllatif Şener, Mehmet Bekaroğlu, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, Ankara adayı Mansur Yavaş gibi…

CHP’deki bu açılımı AK Parti görüyor, herhangi bir oy kaymasını önlemek için kitlere hâlâ 1930’ların otoriter uygulamalarını hatırlatıyor.

İYİ Parti, MHP içindeki kongre sürecinin yargı koridorlarında engellenmesiyle ortaya çıktı. Medya ambargosuna maruz kaldı, hazine yardımı da yoktu ama yüzde 9.96 oyla Meclis’e girdi. Belli ki sosyolojik bir zemine oturdu: Şehirli, dışa açık, hukuk ve demokrasi vurgulu bir milliyetçilik diyebiliriz.

Meral Akşener mücadeleci bir lider olarak kendini kabul ettirmiştir.

Saadet Partisi, Temel Karamollaoğlu ile “hukuk, kuvvetler ayrılığı” gibi kavramları vurgulayan, açıklamaları ilgi toplayan bir parti haline geldi.

HDP ve demokrasi

HDP çizgisindeki partiler 2000’lerin başına kadar yüzde 4-5 civarındaydı; her seçimde barajı aşıyor; sosyo-etnik bir zemine sahiptir artık.

Sorun bu partinin terörle arasına mesafe koyamamış ve KCK’nın “komünler birliği” dedikleri Stalin-Kaddafi karışımı totaliter ideolojiyi esastan reddedememiş olmasıdır.

Özgürlükler bakımından AB ilkelerini benimsemesi gerekir değil mi? Hayır, bu yüzünden AB ilkeleri konusunda ikircikli davranıyor.

HDP terörle arasına mesafe koyup hukuk devleti ilkesini ve Batılı anlamdaki demokrasiyi benimserse kendisi de demokrasimiz de rahatlar.

Diğer partilerin HDP’li seçmen kitlesinden oy almak istemesi tabiidir. Onlar da vatandaşımız olduğu gibi bu seçmen kitlesinin belli bir akışkanlık kazanması demokrasinin yararına olacaktır.

Duvarları aşmak

Pazar günkü seçim sonuçları ne olursa olsun, AK Parti’nin 2011’deki cazibesinde önemli aşınmalar olduğu, muhalefette de belirli açılım bulunduğu apaçık bir gerçektir.

AK Parti’nin yıllardır sürdürdüğü demokrasi, özgürlükler, hak, hukuk, dışa açık büyüme kavramları şimdi daha çok muhalefetçe kullanılıyor.

Tabii ki AK Pati hala en büyük partidir fakat bütün bu sebeplerle en sıkıntılı seçimlerine giriyor.

Türkiye’nin geleceği her şeyden önemlidir, demokrasimizin normalleşmesi zorunlu bir ihtiyaçtır.

Öteden beri bizde partileri adeta savaş kaleleri haline getiren siyasi ve ideolojik duvarları aşmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

Savaşmıyoruz, seçim yapıyoruz.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
Share
656 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...