logo

20 Ocak 2019

Bir rüya şehri İstanbul bugün nasıl bir rüya görüyor?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Neler yazılmadı neler söylenmedi ki bu şehir için. Kimi bir kadına benzetti kimi onun kültürüne, tarihi güzelliklerine aşık oldu. Bazılarının aşkını, bazılarının nefretini kazandı.

Ama İstanbul hep aşkın ve şiirin başkenti olarak kaldı.

Ancak şu bir gerçek ki onu sevmek için ruhunu anlamak, insanlarıyla kaynaşmak, her saniyesinden zevk alıp rengarenk şivesini paylaşarak içsel ritmine ayak uydurmak gerekir.

Bu şehri anlamak için öncelikle İstanbul’un gözlerine ihtiyaç var… Mesela Ondokuzuncu yüzyılda İstanbul’a bakan bir Doğu bilimcinin betimlemelerinin gücü ve berraklığı silinmeyecek şekilde hala zihinlerdedir. Şehir duvarlarının etrafında ağırbaşlı atlı araba gezileri, Ramazan’ın şenlikli geceleri, şehrin büyük kısmını yok eden büyük yangınlar, mezarlıkların arasında gezintiler, Küçüksu’daki piknikler… Hepsi, bir rüya şehrini yaratan sanatsal anlatımlardır.

Evet İstanbul hep bir rüya şehri olmuş kadim bir medeniyetin mirasıdır… Ona bakan yerli ve yabancı gözler o rüya şehrinin farklı anlatımlarını yaptılar, şairler sayısız şiirler yazdılar, gezginler o rüyanın içinde kayboldular… Ama bugün bu şehre bakanlar nasıl bir rüya görür doğrusu onu kestirmek biraz zor.

Çünkü bu şehri öylesine hor kullandık ki, bırakın güzelliklerini anlatmayı kimsenin rüya görmeye bile mecali kalmadı. Maalesef sermaye birikim rejimini kent rantlarına el konulmasına odaklamış kentsel politikalar ve inşaat odaklı büyüme stratejileri, İstanbul’u nefes almakta bile sıkıntı çekilen bir şehir haline getirmiş bulunuyor. Camilerin, çeşmelerin, medreselerin devasa gökdelenlerin gölgesinde ezildiği bir şehirde kim nasıl rüya görebilir ki…

***

Tarih ve kültür artık kimse için bir kıymet ifade etmediği için, bu şehrin tarihinden, kültüründen bahsetmenin hala bir anlamı var mıdır bilemem ama, mesela başta Ayasofya ve çevresi olmak üzere inanılmaz bir yer altı zenginliğine sahip olduğumuz bir şehirde yaşıyoruz. Ayasofya’nın altındaki ve kadim İstanbul’un tamamına yayılan yeraltı ağı en az 1800 yıllık. 1929 yılında Çemberlitaş civarında yapılan arkeolojik bir kazıda dehlizlere rastlandığı ve antik kentin bazı noktalarına devam ettiği kazı raporlarına geçmiş. Çemberlitaş’ın karşısında 1930’lu yıllara kadar hizmet vermiş okulda yer altı kapı ve dehlizlerinin olduğu, bu dehlizlerin okuldan kaçmak isteyen çocuklar tarafından keşfedildiği raporlar arasında. Bir başka söylence de eski Bizans’ın merkezi olan Hipodrom (Sultan Ahmet Meydanı) ve civarının Aksaray’a ve daha ötelere giden yer altı galerileriyle döşeli olduğudur.

İnanıyorum ki İstanbul’u sevmek hiç bitmeyecektir, bizim bütün hoyratlıklarımıza kıymetbilmezliklerimize rağmen… İşte şair dostumuz Ömer Erdem’in yeni şiir kitabı “İstanbul’a” çıktı bile… Eminim “Parmak ucuyla sevmek” şiiriyle İstanbul’u hissedeceksiniz..

/istanbulun her harfine

                bir kelime

                      bulsaydım

her seferinde yine başa döner

parmak uçlarıyla sever gibi

                        bir güzelliği

öyle dokunurdum köşelerine

gökyüzünün eksikliğine

temmuz günü ateş sıcakta

birden bir sokağa girince

seni serinliği ile kucaklayan rüzgar

                                       bilirdim

antik şehri kazan arkeolog

ince ince dokunursa nasıl her şeye

kırık dökük demeden

hayat bilip her nesneyi

nefesini tutar gibi keşifle

öyle öyle severdim

harem eski sarayın orada

böyle bir gün yaşadım sabah erken

ayaklarımın altındaki sesler

birden denize doğru beni

                        sürüklediler

biz dediler yapılıp yıkılan

yıkılıp tekrar yapılan

o İstanbul denilen ölümsüz yapının

perileriyiz/

Etiketler: » » » » » » » »
Share
633 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...