logo

09 Aralık 2018

Bilim ve din


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Bazı tavırları ve dar dünyasında, derinlere dalmadan, kendince kesin sonuçlara ulaşması bana çocukça gelen bir bilim adamı var; Dine ve Allah’a inanmıyor. İnanmamakla kalmıyor, niçin inanmadığını her vesile ile ispat etmeye çalışıyor ve dolayısıyla başkalarını da bu inançsızlık inancına davet ediyor.

Bu bilim adamı geçen günlerde bir tv. programında meşhur üç dinin ilâhî bir kaynaktan gelmediğini, beşeri bir uydurma olup eski çağlardan beri (Sümerler’den beri) birbirinden etkilendiğini “ispat” için “bilimsel” bir kanıt sundu, neymiş: Filan kazıda (Ninova’da imiş) ortaya çıkan bilgilere göre üç meşhur din de daha önceki beşerin uydurduğu dinin

(geleneğin) devamı imiş!

Yani bu çocuk mantığına göre “sonraki A, daha önceki B’ye, bu da ondan önceki C’ye benziyorsa, bunlar arasında ortak bilgiler ve inanç esasları varsa üçü de C’nin devamıdır, C beşeri ise bunlar da öyledir, Tanrı olmadığı gibi onun vahyine dayanan din de yoktur”.

Peki, bu mantık, bu çıkarım bilim midir, bilim, insanı zorunlu olarak bu sonuca mı götürüyor?

Bir bilim adamının bu soruya verebileceği cevap şu olmalıdır:

Bilimin alanı sınırlıdır, dinin alanı ise bu sınırı aşar, bilim dinin getirdiği bilgiler içinden kendi sınırını aşanlar hakkında ne kabul ne de red cevabı verir, “şimdilik bilmiyorum” der.

Bilim, dinlerin menşe’i (kaynağının ilâhî olup olmadığı) konusunda da bir şey söyleyemez; eğer sonraki bir dinin inanç ve bilgileri ile daha önceki arasında bir

benzerlik bulursa, yalnızca “benzerlik var” der ve

bunun sebepleri üzerinde araştırmaya devam eder.

İslâm inancına göre ilâhî dinlerin tamamı Allah Teâlâ tarafından Peygamberlerine vahyedilmiştir, itikad konularında ilk din ile son din arasında fark olmaz, konuların ifade ve ispat şekillerinde farklılıklar olabilir. Şu halde o tür kazılarda çok daha önceki din ve geleneklerde benzer inanç ve bilgi esasları bulunsa bunun akla en yakın sebebi aynı kaynaktan gelmiş olmalarıdır. İlkinin beşerî olduğu bilim yoluyla ispat edilemeyeceği için diğerlerinin de beşeri olduğu bilim adına ileri sürülemez.

Bu konu üzerinde düşünürken aklıma, bütün dünya bilim adamlarının saygı ile andığı Albert Einstein’ın bazı sözleri geldi, bizim bilim adamını belki tevazua yöneltir diye bunları nakledeceğim:

* Gerçeklikle karşılaştırıldığında, bilimde vardığımız düzey ilkeldir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip olduğumuz en değerli şey odur.

* Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge gibi kalır.

* Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık,bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk.

* Her ne kadar din ve bilim dünyaları birbirlerinden açıkça farklı iseler de, aralarında güçlü karşılıklı ilişkiler ve bağımlılıklar vardır. Her ne kadar din hedefin ne olduğunu saptarsa da, hedefine nasıl ulaşılacağını bilimden öğrenmiştir. Ama bilim yalnız emelleri, gerçekleri ve anlamayı kendine ilke edinenler tarafından yaratılabilir. Bu hissin kaynağı dindir. Akıl ve mantık da bu güçlü imana hizmet eder. Ben bu bağlamda imanı güçlü olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durumda diyebiliriz ki: Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » »
Share
521 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...