logo

15 Kasım 2019

Batılılaşma neden ihanet olsun ki…


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Türkiye’nin Batılılaşma hikayesi konusunda başta dindar kesimler olmak üzere değişik çevrelerde yıllarca farklı tartışmalar yapılmış, kitaplar yazılmış ama Batı ile olan fikri ve ekonomik ilişkiler hep ihanet ve hatta ‘melanet’ olarak nitelendirilmiştir.

Şimdi geriye dönüp baktığımızda özellikle İslamcı kesimlerin yıllar önce ortaya koydukları travmatik Batı karşıtlığı konusunda, hiçbir fikri ve felsefi arka plan derinliği kazanmadan bugün de hala aynı yerde durduklarını görmek çok ibret verici bir durum. Bir eleştiri anlamında değil ama, mesela D. Mehmet Doğan’ın 1970’li yıllarda yazdığı “Batılılaşma İhaneti” kitabında yer alan şu ifadeler dönemin özelliğini yansıtması açısından son derce önemli: “Bu devlet, kuruluşundan itibaren bütün imkanları ile Batı bağlısı, sonuna kadar onun menfaatlerinin aracı bir siyasi otorite olarak teşkilatlandırıldı.”

Eğer Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını eleştirmek gibi bir niyetiniz varsa, bu ancak Türkiye’nin demokratikleşmesini geciktirdiği yönünde bir eleştiri olabilir. Maalesef Tanzimat’la başlayan fikri plandaki Batılılaşma, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeterince derinleştirilememiş ve otoriter damar Türkiye’ye zaman kaybettirmiştir. Unutmayalım ki Osmanlı’nın son yıllarında Namık Kemal’in temsil ettiği çizgi, daha o yıllarda “kuvvetler ayrılığı” prensibini savunmuştu. Eğer bu çizgi Cumhuriyet döneminde devam ettirilebilseydi, belki bugün farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık.

Açıkça belirtmek gerekirse gerek Tanzimat, gerekse Cumhuriyet döneminde Batı ile olan ilişkilerin ‘ihanet’ olarak değerlendirilmesinin aslında hiç de ciddi argümanlara dayanmadığını görmek gerekiyor. Bu konuda Latin alfabesine geçiş, en sloganik eleştirilerden birisidir. Esas itibariyle okuma-yazma oranının yüzde on civarında seyrettiği bir ülkede, değişime karşı çıkmak abesle iştigaldir. Biliyoruz ki toplumdaki yaygın cehalet meselesine çözüm için Abdülhamit Latin alfabesine geçişi planlamış ama son adımı atamamıştır. “Siyasi Hatıralarım” kitabında Abdülhamit bu konuda şöyle diyor: “Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin harflerini kabul etmek yerinde olur.”

***

Gerçekten “Batılılaşma ihaneti” dediğimiz şey nedir? Kabul edelim ki şu ana kadar dillerden düşmeyen “Değerlerimizi yok eden, ahlakımızı bozan, emperyalist-sömürgeci Batı” sloganları dışında elimizde hiçbir somut argüman bulunmamaktadır.

Mesela, ileri demokrasilerde var olan insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemi talep etmek, ‘Batılılaşma ihaneti’ midir?

Mesela, Batı’nın bilimsel ve teknolojik devrimler sonucunda ürettiği ve bugün hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sıradan teknolojik ürünlerden gelişmiş teknolojilere kadar pek çok ürünü kendimiz üretemediğimiz için Batı’dan almak ‘Batılılaşma ihaneti’ midir?

Mesela, Avrupa’da yüzyıllar içinde tıp alanında önemli gelişmeler kaydedildi, sağlıktaki standartlar yükseldi ve bu vesileyle Türkiye’de de önemli mesafeler alındı. Şimdi Avrupa’daki medikal teknolojiyi ve yeni gelişmeleri ülkemize getirdiğimizde ‘Batılılaşma ihaneti’ içinde mi oluyoruz?

Mesela, Avrupa Birliği gıda alanında yeni standartlar tespit etti. AK Parti iktidarı da AB uyum yasaları kapsamında bu standartları Türkiye’ye kazandırdı, bu da ‘Batılılaşma ihaneti’nin bir parçası mıdır?

Mesela, Batı standartlarında modern ve eleştirel düşüncenin hakim olduğu kaliteli bir eğitim sistemi kuramadık, bu gidişle de nal toplamaya devam edeceğiz gibi gözüküyor. Eğitimdeki geriliğimiz yüzünden ‘Batılılaşma ihaneti’nden kurtulmuş olur muyuz?

Mesela, ileri demokratik toplumlarda var olan ve bizde de özellikle AK Parti iktidarının ilk yıllarında kayda değer bir kalite yükselmesi yaşayan ‘özgür basın’ı son yıllarda elbirliği ile yok ettik. Basın özgürlüğünü yok edip Batılılara benzemeyerek gazetecileri hapse attığımız için acaba ‘vatanseverlik’ ödülünü hak etmiş oluyor muyuz?

Bu soruları daha da çoğaltmak mümkün, ama eğer “Batılılaşma ihaneti” masallarıyla kendimizi avutmaya devam edersek, korkarım bu soruların sonu hiç gelmeyecek.

(KARAR)

Etiketler:
Share
371 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...