logo

25 Aralık 2019

Attığımız sloganı fiilimizle yalanladık


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

İslamcılık’la irtibatlandırılan ‘entelektüel fukaralık’ın sebebi ne?
Yetkin Düşünce bir ara bu konu üzerinde çalışsa faydalı olur.

Benim gördüğüm, bizler, yani bizim kuşağımız, içeriği doğru dürüst tartışılmamış, belirsiz, muhayyel bir projenin neredeyse farazi mevcudiyetini veri kabul ederek bir mücadelenin içine girmişiz.

Kimimiz parti, kimimiz dernek, vakıf, kimimiz cemaat, tarikat peşinde koşmuşuz.

Bu çabaların bir kimlik teşekkülüne katkısı olmuştur mutlaka.

Fakat, ilkelerden uzaklaşma, savrulma katsayımıza bakarak, teşekkül eden bu kimliğin aradığımız, bulmamız gereken kimlik olmadığını kabul etmek zorundayız.

Dışında kalın harflerle yazılmış ‘İslam’ etiketi bulunan zarfın meğer içine hiçbir şey koymamışlar!

Gazete kupürüyle yazılan iddianameler gibi, birkaç beylik slogandan öteye geçmeyen fişlerden başka içeriği olmayan bir zarf!

Fişler?

Hani ilk mektepte öğretmenlerimiz okumayı sökmemiz için fişler dağıtırdı. Ona benzer şeyler.

Ne gibi?

En meşhurlarından birini söyleyeyim.

“Çağımız buhranda, kurtuluş İslam’da.”

Kimse yalanlayamaz.

Kurtuluş İslam’da da, nasıl?

Bilmiyoruz. Çalışmadık.

Çalışmadığımız için fişte yazılı sloganı ‘doğrulamak’tan da çok uzağız.

Sloganı sadece tekrarlayabiliyoruz.

Aslında artık tekrarlamayı da bıraktık!

İşin kötüsü, yaşadığımız tecrübe, sloganı yalanlama işlevi gördü!

Prof. Dr. İlhami Güler, zarfın nasıl doldurulacağına dair bir bakış açısı sunuyor.

Anladığım kadarıyla, ‘ümmet’ kavramını müslümanlardan başka toplulukları da kapsayacak şekilde genişletiyor.

Bunu nasıl yaptığını şu cümlesinden anlayabiliriz:

“Aynı inancı paylaşan müminler, dini anlamda bir ‘millet’tir; sözleşmeli/anayasal olarak birlikte (aynı yurtta/ülkede) olan Müslim-gayrimüslimler ise, siyasi bağlamda maslahata dayalı bir ümmettir.”

Şu aşağıdaki önerme bu cümlenin doğru anlaşılmasına yardım edebilir:

“İslam, metafiziği ve toplumsal sözleşme teorisi açısından hem dini hem de etnik farklılıkları bir arada tutmaya elverişlidir.”

Bu bakış açısı değişik. En azından bazı ezberleri bozacak kadar.

‘Yeni bir söz söyleme’nin lüzumlu olduğunu düşünenler için üzerinde durulmaya değer.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk Türkiye’deki -ve biraz da İslam dünyasındaki- İslamcılığın bir öyküsünü yazmış.

Katıldığım, katılmadığım noktalar var.

Buraya en çok katıldığım cümlesini alacağım.

“Kanımca, bugün yapmamız gereken iş, İslamcılık üzerine daha fazla kafa yormayı bırakıp vaktiyle hazır bulduğumuz İslam ve Müslümanlık içinde ilmi, fikri ve ahlaki bir cehdle yeniden ihtida etmemiz gerektiğini anlamak ve bunun gereğini yerine getirmeye odaklanmak olmalıdır.”

Ümit Aktaş kapsamlı bir tarihi perspektif sunuyor.

Herkes ‘İslamcılık’ın öyküsünü farklı farklı şekillerde yazabilir.

Öykünün içindeki ‘kişiler’e farklı farklı roller yakıştırabilir.

İçinde itiraz edebileceğim noktalar olmakla birlikte ‘öykü’nün ana çerçevesi doğru.

Bu öyküde Ak Parti tecrübesi mutlaka yer alır.

Sürecin popülist politikalarla yoldan çıkarıldığını düşünüyor Aktaş.

“Ak Parti’nin içerisinde bulunduğu politik çıkmaz da, kalkınmacılık kadar, hukuka indirgediği adaleti de “güç metafiziği’ne araçsallaştıran, demokrasiyi salt sayıların oyununa dönüştüren ve sonuçta ise ‘gücün metafiziği’ne yönelerek popülizmin duvarına tosladığı bir samimiyetsizliğe dayanmaktadır.”

Ne tavsiye ediyor?

Söylemini ve eylemini özeleştiriden geçirmeyi.

Sorun ne?

Bu özeleştiriyi yapacak deneyime, entelektüel birikime ve cesarete sahip olamamak.

Makalenin ortalarında yer alan bir cümle çok belirleyici:

“Son tahlilde İslamcılık akim kalmış bir tasarıdır.”

Makalenin seyrindeki karamsarlığa rağmen sonunda kapıyı aralık bırakmış.

“Şura, adalet ve toplumculuğa dayanan bir insani oluşu, tanrısal bir güvenin cesaretiyle tüm insanlığı kucaklayacak bir eminliğin iklimine ulaştırmak, kendimizle birlikte insanlığı da kurtuluşa ulaştırmanın yegane koşulu.”

Ben de ümitvar olmak isterim.

Ama istemek yetmiyor.

(KARAR)

Etiketler:
Share
564 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...