logo

09 Ocak 2019

Ataların izinde mikro milliyetçiliğin kıskacında


Kemal Öztürk
k.ozturk@gmail.com

Kars’ta bir akşam yemeğindeydik. Bölgenin en önemli kültür geleneği olan iki aşık geldi. Sazlarını omuzlarına astılar. Aşık Bilal Ersan ve Ensar Şahbaz. ‘Kıpçak Türklerinin (Karapapak) müziklerini okuyacağız’ dediler.

Sonra aşık Bilal bana döndü. “Siz Ağrı/Taşlıçaylısınız. Sizin oralarda çok dinlenen bir türkümüz var. Onu söyleyeceğim” dedi.

Türkü, Asya’dan Anadolu’ya göçen Kıpçak Türklerinin kaderini anlatan hüzünlü bir hikayeyi dile getiriyordu.

Sazın tellerine vurdu, benim yüreğim titremeye başladı.

“Başımın sertacı befalı (vefalı) oğul

Gardaşda gardaşı bele mi arar

Her yandan kesildi umut yollarım,

Gardaşda gardaşı bele mi arar

Cebel oynar dağ üstüne dağ düştü

Geçti müddet ara yere çağ düştü

Bel büküldü saçlarıma ağ düştü

Gardaşda gardaşı bele mi arar

… (Soskert köyülü (Kars) Aşık Mehmet Hicrani)

ATALARIMIZIN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ

Zorunlu göç yollarına düşmüş, yüzlerce milletin kaderi benzerdir. Kardeş kardeşi kaybeder, oğul babadan, kız anadan kopar. Göç yolu çile yoludur.

Kıpçak Türkü olan dedelerimin hikayesi de böyleydi. Kardeşler birbirini kaybetmiş, yıllarca hasret yaşamışlar. Babam yıllarca bu Türküleri söyleyip, acılarını içinde yaşattı. O da kardeşlerine hasret içinde hayata gözlerini yumdu.

Sanırım bir çoğunuzun dedesine, babasına ait hikayeler de aynıdır.

Anadolu bir ana gibi, Asya’dan göçen bütün milletlere şefkatle kucağını açtı. Ancak tüm varlıklarını, kıymetlerini, hatıralarını bırakıp göçenlerin yakasını fakirlik, yokluk hiç bırakmadı. Belki de en acısı, kültürlerini yaşatamadıkları için duydukları hicrandı.

İnsanın en kıymetli varlığı olan kardeşini kaybetmesi üzerine yazılmış bu Türkü, ‘at üstü makamı’ ile söylenmiş. Makamın ismine bakar mısınız? At üstüne göç edenlerin, yine at üstünde sazlarıyla dile getirdikleri ağıtlar bunlar.

MİKRO MİLLİYETÇİLİK TEHLİKESİ

Kültürel olarak ilk defa çocukluğumun sisler içindeki anıları, müzik tınıları, sesleri, bulanık hatıraları canlanırken, bunun ülkem için kültürel bir zenginlik olduğunu ve yaşatılması gerektiğini de anladım.

Lakin Kars’ta bir şey daha gördüm. O da ‘mikro milliyetçilik’ tehlikesi. Karapapaklar (Kıpçak Türkleri), Yerliler (Ahıska Türkleri) ve Kürtler arasında kıyasıya bir rekabet var. Seçim öncesinde iyice gün yüzüne çıkan bu rekabetin, mikro milliyetçilik üzerinden yapılıyor olması hem üzücü, hem tehlikeli.

Kıpçak, Ahıska Türkü ya bir Kürt’ün kendi kültürünü, geleneğini, müziğini yaşatması normaldir. Buna ‘kültürel milliyetçilik’ denir ki, hepimiz için bir zenginliktir. Desteklemeliyiz. Ancak bir kişinin kendi kültürünü diğerinden üstün görmesi, ötekini hor görmesi ve dışlaması ise ırkçılığa kayan bir milliyetçilik. İşte dünyayı kasıp kavuran, savaşlar çıkartan şey de budur.

Bir şehri meydana getiren etnik gruplar arasında kültürel rekabetin olması zenginliktir.

Siyaseten de bu mücadele yapılabilir.

Belediye seçimlerindeki rekabetin zemini, ‘ben daha iyi hizmet ederim’ şeklinde ise, bu kazançtır. Ancak rekabet, ‘öteki kötü’ şeklinde olursa, tehlike çanları çalmaya başlar. Öteki neden daha kötü? sorusuna verilen cevap, ‘çünkü o Karapapak/Kürt/Yerli’ dendiği anda ırkçılık başlar.

KÜLTÜREL MİLLİYETÇİLİĞİ DESTEKLEMEK GEREK

‘Bu seçimde bana oy verin, çünkü daha iyi hizmet edeceğim’ yerine, ‘ötekine oy vermeyin çünkü o başka etnik milletten’ diyen başkan adayları, sanırım sadece Kars’ta, Ardahan’da Ağrı’da değil, birçok kozmopolit şehirde de vardır.

Micro milliyetçiliğin varacağı yer, ırkçılıktır. Dünyada yükselen aşırı milliyetçilik ve ırkçılığın rüzgarına kapılmamak için, kültürel milliyetçiliği yaygınlaştırmak ve güçlendirmek gerek.

Aksi takdirde zenginliğimiz kaybolur, huzursuz bir toprağa dönüşür Anadolu.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » » » » »
Share
405 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...