logo

08 Mart 2019

Anlamanın iman boyutu ya da metafiziği


Faruk Beşer
f.beser@gmail.com

Sözden anlaşılana etki eden birden çok husus vardır; kim söyledi, ne söyledi, niçin söyledi, kime söyledi? Ve bunlara ilave olarak siz hangi bilgi seviyesi ile hangi peşin kabullerle, hangi haleti ruhiye ile hangi niyetle anlamaya çalışıyorsunuz? Bunları hesaba kattığımızda Kuranıkerim’den anladıklarımız da çok farklı olacaktır.

Bu sebeple olsa gerek, Kuranıkerim’in ilk gelen ayetinde böyle bir gerçeğe dikkat çekilir. ‘Yaratan rabbinin adıyla oku’. Yani ister Kuranıkerim’i ister kâinatı, yani münzel ya da kevnî ayetleri her şeyi yaratan Allah bilinci ile ve O’nun adına okuduğunuzda, yaratıcıyı ve O’nun büyüklüğünü hesaba kattığınızda onlardan anladıklarınız farklı olacaktır. Artık Kuranıkerim’de tutarsızlık göremeyeceksiniz. Nasıl bir kitaba ve nasıl bir Allah’a iman ediyorsunuz? Sizin anlamanızı bu sorunun cevabı belirleyecektir.

Burada akla şöyle şeytani bir itiraz gelebilir. Demek ki, siz sıradan birisini bile büyük saydığınızda onun söylediklerini, aslında öyle olmadığı halde çok anlamlı bulabilirsiniz. Evet, bu bir ölçüde böyledir, ancak o sizin büyük bildiğiniz, gerçekten büyük müdür, yoksa onu siz mi büyük hayal ediyorsunuz? Eğer ikincisi ise aynı yanlış tasavvur, anlamanızda da var olacaktır. O halde büyük olarak inandığınızın gerçekten büyük olup olmadığını da bilmeniz gerekir. Bunu Allah için ve O’nun kitabı için düşündüğümüzde diyebiliriz ki, öncelikle O’nun büyüklüğü konusundaki imanımızın gerçeklik/tahkik derecesine ulaşmış olması gerekir ki, onu olduğu gibi anlayabilelim. İşte bu durum imanın, anlamadan önce geldiğini gösterir. Bu sebeple, okuduğun her şeyi yaratan rabbinin adıyla, Onun adına, O’nun konumunu anarak okuyacaksın. Doğru bir başlangıç için bu da yetmiyor ki, arkasından, ‘O ki, insanı bir pıhtıdan/meniden yarattı’ buyuruyor. Yani sadece Allah’ın büyüklüğünü bilmen yetmez, kendini de büyük görmeyeceksin, seni de O’nun yarattığını, hatta tiksineceğin bir sümüksüden yarattığını bilip ilahlığa kalkışmayacaksın ki doğru anlayabilesin. Buna ayetin işaret ettiği bilimden haberdar olmayı da ekleyebiliriz.

İnsanda enaniyet, kibir ve büyüklük duygusu vardır. İnsan duygularıyla hareket ederse kendini her şeye kadir sanabilir. Onu böyle olmaya sevk eden iki düşmanı vardır, nefis ve şeytan. Muhtemelen bu sebeple Kuranıkerim okumak istediğimizde Allah şeytandan kendisine sığınmamızı emreder: ‘Kuran okuduğunda melun şeytandan Allah’a sığın. Çünkü şeytan güçlü bir iman ile Allah’a dayananlara musallat olamaz’ (Nahl 98, 99).

İşte bu sebeple Kuranıkerim’i doğru anlamak isteyenler, ‘aman Allah’ım, seni tenzih ederiz, biz senin bildirdiklerinden başka bir şey bilemeyiz ki’, ‘aman Allah’ım, Kuran’ın hepsi sendendir, biz hepsine böyle iman ediyoruz, sen bize iman verdikten sonra kalplerimizi yamultma, bize lütfunla merhamet eyle’ demek durumundadırlar. Aksi halde insan, onu bir iman ve amel kitabı değil de bir mücadele, mira ve tartışma kitabı haline getirebilir. ‘Kendilerine kesin bir delil gelmediği halde Allah’ın ayetlerini tartışanlar kalplerinde asla tatmin edemeyecekleri bir kibir olanlardır. Sen Allaha sığın, çünkü O Semî’dir/her şeyi duyar,Basîr’dir/her şeyi görür’ (Gâfir 56). İmam Matüridî der ki, buradaki ‘sen Allaha sığın’ ifadesini genellikle ‘şeytandan Allah’a sığın’ diye anlamışlar, ama bana göre burada kendisinden Allah’a sığınmamız istenen şey, şeytandan ziyade böyle kibirli firavunların hileleridir.

Mushaf’ta ‘İkra’ suresinden sonraki sure ‘Kadir’ suresidir ve orada Kuranıkerim’in Kadir Gecesinde indirildiği vurgulanır, bir bakıma onun geceyle ilişkisine dikkat çekilir. Çünkü Kuranıkerim’in doğru anlaşılması için geceler önemlidir. Yine ilk gelen ayetlerde şöyle söylenir:

‘Ey örtüsüne bürünen, geceleyin kalk. Birazı hariç, yarısı olabilir ya da onu da biraz azalt. Yahut biraz daha ekle ve Kurân’ı düşüne düşüne oku. Çünkü biz sana ağır bir söz yükleyeceğiz. Gece başlayan iş çok daha etkili, söz de daha düzgün olur’ (Müzzemmil 1-6). Demek ki, Kuranıkerim’in anlaşılmasının farz ibadetlerden öte, gece kalkmalarıyla da alakası vardır. Çünkü o çok ağır bir sözdür.

‘Bizim ayetlerimize ancak, onlar kendilerine hatırlatıldığında yüz üstü secdeye kapananlar, rablerini hamd ile tespih edenler, büyüklük taslamayanlar, yatak rahatlarından vazgeçebilenler, rablerine ümit ve korku ile yakaranlar ve verdiğimiz rızıktan infak edenler gerçekten iman etmiş olurlar’ (Secde 15-16). Rahman’ın özel kulları ‘geceyi kıyam ve secde ile geçirirler’ (Furkan 64).

Pazar günü son

Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
Share
504 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...