logo

13 Aralık 2019

AK Parti’nin altını kim oyuyor?


Akif Beki
a.beki@gmail.com

Twitter’dan tanıdığım Abdullah Naci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten dün savcılığa ifade vermiş.

19-12/13/edde.jpg

Suçlandığı şey de şu paylaşımı: “Atletli Kılıçdaroğlu resimlerinden sıkıldım bir, ihramlı Erdoğan resimlerinden sıkıldım iki, mayolu Atatürk resimlerinden sıkıldım üç..”

Üçünden de hoşlanmayabilirsiniz ama sıkılamaz mı, sıkılmaya ve belli etmeye hakkı yok mu? Neresinde, nasıl bir hakaret suçu var Allah aşkına bunun?

Takip ettiğim kadarıyla AK Parti camiasının da yabancısı değil bu arkadaş. İçeriden biri…

Söyleyin şimdi, bu kadarcık sızlanmaya dahi tahammül göstermeyip Abdullah Naci’yi şikayet eden, savcılığa çektiren işgüzarlar mı Erdoğan’a kötülük yapıyor?..

Yoksa, suç duyurusuna konu memnuniyetsizliği, rahatsızlığı hakkında kafasına göre tivit atabileceğini zannetme gafletine düşen Naci mi?..

Hangisi Erdoğan’ın ve AK Parti iktidarının altını oyuyor?

Şu örnek ya da…

Bir yanda; başbakanlık ve genel başkanlık yapmış, iktidara hatırı sayılır emeği geçmiş Ahmet Davutoğlu ayrı parti kuruyor.

Diğer yanda ise 40 yıl alkış ağalığını yaptığı FETÖ çıkmaza girince, dümeni iktidar şakşakçılığına kıran her devrin amigoları…FETÖ’den dönen Hüseyin Gülerceler… “Anlaşılan Davutoğlu, FETÖ’den intikal eden ‘belgelerle’ bir saldırı başlatacak. Ardından Ali Babacan’a alan açılacak” kara propagandaları döşeniyor.

Gülerce, demokratik yarış için ayrı siyasi parti kurmayı, FETÖ güdümlü yasadışı, gayrimeşru ve antidemokratik saldırı gibi gösteriyor.

İktidara yaranıp ödüllü aferin kapmaya oynayanlar, Babacan ve Davutoğlu’na sataşmayı kestirme yol haline getiriyor vesair.

Hadi söyleyin, Erdoğan’la AK Parti’ye asıl zararı bu ikisinden hangisi veriyor?

Üstü kapalı kalmasın peki. Gülerce’nin sunduğu hizmet, savunma gayreti içine girdiği AK Parti’ye mi daha çok yarar, yeni parti kuranlara mı? Hangisi için daha hayra ve makbule geçer?

Şöyle bir mukayese, meseleyi hala anlamayanlara yardımcı olabilir.

Dün New York Times’ta, Thomas Friedman gibi etkili bir kalemin Trump aleyhtarı makalesi basıldı. Kongre’yi, Trump’ı Başkanlıktan düşürmeye çağırıyordu. Amerikan demokrasisini korumanın tek yolu buymuş. “Trump’ı azledin, ABD’yi kurtarın”‘ diye sesleniyordu.

Türkiye’de iktidara karşı böyle zehir zemberek bir bildiri basılsa… ‘Kalkın ey ehli vatan, uyanın, vatan elden gidiyor’ çığlığı, faraza İstanbul Times’ın birinci sayfasından anons edilse…Yazan ve basanın başına ne gelirdi?

İktidar amigolarının CHP’yi her fırsatta, iktidara muhalefet ediyor görünerek ülkeye ihanet etmekle suçladığını hatırlatmama bilmem gerek var mı?

Ana muhalefetin, sürekli “Erdoğan’ın şahsına kaybettirmek istiyorlar, bu muhalefet değil, başka bir şey, örgütlü düşmanlık” safsatalarına maruz kaldığını saymıyorum bile.

Sandıkta iktidara kaybettirmek, seçimle yönetimi değiştirmek için mücadele etmeyecek de ya ne yapacak muhalefet? İktidara kazandırmak için mi çalışacak?

Egemen siyasi aklın bu düzeyde seyrettiği, yasal ve meşru demokratik muhalefetin dahi suçlaştırılarak fiilen imkansızlaştırıldığı yerde hem de sandıksız yasal yollarla başkan düşürtmeye kışkırtacaksınız ha!

Friedman’la gazetesine bir bir yedirirler alimallah o makaleyi. Benim bağımsız yargım, cumhuriyet savcılarım ne güne duruyor!

Subliminal mesajdan açarlar darbe çağrışımı davasını, gösterirler dünya kaç bucakmış. Dediğine diyeceğine pişman ederler, yok öyle yağma!

Fakat bu iki demokratik hukuk devleti modelinden hangisi, rejimi sevdirerek ömrünü uzatır? Hangisi sistemden nefret ettirerek vadesini kısaltır?

Amerikalardan özgürlük nutukları atıp tutmak kolay. Nasılmış bir de Ertuğrul Özkök’e sorun.

19-12/13/2.jpg

Özkök’ün yeni üçlüsü

Kırklara karıştı, Doğan Grubu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’la helalleştiği gala gecesinden beri ortadan kayboldu, FOX ve Sözcü yöneticileriyle Beştepe’deki meşhur üçlü pozunu bile çektiremedi diye ufaktan kaşıdım ya…Dayanır mı, dolduruşa gelip yattığı siperden hemen kafa çıkardı Özkök.

Paris’in keyfini sürmeye ara verip WhatsApp’tan cevap yetiştirmiş bana.

FOX Haber Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ve Bild’in eski yayın yönetmeni Kai Diekmann’la çektirdiği üç ahbap fotoğrafını ‘al sana daha anlamlı bir kare’ notuyla yolladı.

Hafif havaya da girmiş, davet yasağımı kaldırtma konusunda da alttan almıyor.

Çok kalabalıkmış, bu defa konuşamamış. Fakat “Yapacam dedim ya! Sabret biraz. Şartların olgunlaşmasını bekliyorum” diye, alacaklı gibi üste çıkıyor bir de.

Bugündü, yarındı ha babam oyalayan benim sanki. Tutamayacağı sözü niye verir ki insan? Altta da kalmıyor, daha manidar kareymiş, la havle!

(KARAR)

Etiketler:
Share
381 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...