logo

26 Eylül 2019

Çocuklar Türkçeyi anlayamıyormuş…


D.Mehmet Doğan
m.dogan@gmail.com

Üzücü, hem de çok üzücü bir durum değil mi?

Asıl üzücü, yakıcı ve hatta kahredici olanı olanı söyleyelim: Bu şartlarda anlamalarını beklemek!

Çocuklara ne verdik ki ne bekliyoruz?

Aile çocuktan dilini iyi bilmesini istiyor mu?

Eğitim sistemi çocuktan mükemmel Türkçe öğrenmesini istiyor mu?

Üniversite gençlerden Türkçe başarısı bekliyor mu?

Bu sorulara gerçekten “evet” diyebiliyor muyuz?

Buna karşılık, çocukların yabancı dilde öğretim veren okullarda okuması hangi ailenin çocuğunun önüne koyduğu hedef değil?

Millî Eğitim yabancı dille öğretimi her seviyede özendirmiyor mu?

Ana okuluna kadar İngilizceyi sokan bizim Milli Eğitimin bakanlığı mı, yoksa “dış mihraklar”, İngiliz-ABD makamları mı? Daha önceki bakanlardan biri icraatı arasında söyleyecek bir şey bulamamıştı da ana okullarındaki İngilizce ile övünmüştü…Bunu Millî Eğitim’in şuuraltı olarak okuyabiliriz.

Yüksek öğretimi hiç kurcalamayalım isterseniz!

Eğer kısa süre içinde değişmemişse, YÖK özel üniversitelerde yabancı dille öğretimi mecbur tutuyor! Malûm, bazı devlet üniversiteleri de yabancı dillerde öğretim veriyor.

Diğer devlet üniversiteleri de yarışta geride kalmamak için habire İngilizce bölümleri çoğaltıyor ve YÖK yüzde yüz İngilizce öğretim yapmayan fakülte veya bölüm istemiyor! Yani bazı dersler İngilizce olsun, bazı dersler Türkçe. Böyle bir ruhsat yok. Olacaksa İngilizce olsun!

İlk öğretimde Türkçe derslerinde geçen kelimelerle ilgili araştırmalar var. Bakın çocuklar birinci sınıf ders kitabında kaç kelime hedeflenmiş. Tahmin serbest! Sakın bine varmayın, “yüzlerce” demeyin. Hatta 100 bile değil. Hepi topu 63 Kelime!

2. Sınıfta bayağı artış var, neredeyse 4 katından fazla: 266 kelime. 3. Sınıfta düşüş var: 191. 4. Sınıfta artış var ama her ne hikmetse 2. Sınıfı geçemiyor: 225 Kelime!

Ha bunlar hedeflenen kelimelermiş! Kitap metninde geçen kelimeler bu rakamların da altında imiş!

Konuyla ilgili bir araştırmada şu görüşlere yer veriliyor: “Uygar toplum esas alındığında” ilk öğretimde 2 bin (Türkiye 500), orta okulda 4 bin (bizde 2 bin), lisede 5 bin (bizde bunun yarısı!). Yaşasın yarım uygarlık!

Yarım bilgi dinden çıkarır, yarım Türkçe ne yapar?

Sonuçta ne oluyor? Konuşurken ve yazarken kuru, sun’i ve tekdüze bir anlatım!

Kendi tecrübemizi aktaralım: TYB’nin 40. Yılında çok sayıda ilmî, edebî, fikrî toplantı yaptık. Her kuşaktan ve yaştan çok sayıda öğretim üyesi, elemanı faaliyetlerimize katıldı. Bize yakın yaştakilerle otuzlu yaştakiler arasında neredeyse uçurum vardı!

Bugünün akademisyenleri az kelime ile çok büyük işler başarmak zorunda. Başarıyorlar mı? İşleyişe bakarsanız başarıyorlar. Tıkır tıkır akademik kademeleri atlıyor ve en üst dereceye çıkıyorlar! Tabii o zaman daha yukarısını taleb ediyorlar: Rektörlük!

Konuyu dağıttık: Bilahire daha ayrıntılı yazmak üzere fikrimizi toplayalım. Sorumuz şu, “çocuklarımızın dil öğretimi ne zaman sonuca ulaşacak?” Cevap: İngilizce öğretim dilimiz olduğu zaman!

Eğer İngilizce öğretim dilimiz olmayacaksa, neden her şeyi ona ayarlıyoruz. Bu ikiyüzlülükten vazgeçelim. Bir zamanlar ünlü bir YÖK başkanının dediği gibi, “Türkçe ilim dili, öğretim dili olamaz” diyelim, çocuklarımıza haybeye zahmet çektirmeyelim!

(KARAR)

Etiketler:
Share
375 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...